Menü
Abdülhamit Güler
Abdülhamit Güler
Sinema Sanat Olmasaydı, Çoktan Bitmişti…
Ocak 28, 2025
Yazarın Tüm Yazıları

İnsanlık birikiminin vesikası diyebileceğimiz filmlerin bütün zamanlara anlattığı şeyler var. Esasen bir filmin hedef kitlesi vizyonda muhatap olduğu kitleler değildir. Zira her sanat eseri gibi sinema ürünleri de çağına mahpus değil, çağından yola çıkarak geleceğe söz biriktirir. Elbette bunlar ticari filmler için değil sanat filmleri için geçerlidir. Ticari filmlerin az kısmının kendinden sonraki zamanlara söyleyecek sözü olur. Bağımsız filmlerin hedef kitlesi ise insanlık var olduğu müddetçe muhatap olacağı herkestir.

Bu zaviyeden baktığımızda filmlerin ve genelde sinemacıların sözlerini kendi zamanlarının yorumu, geleceğe aktarımı ve bazı açılardan da eleştiri ve özeleştiri barındırdığını söylemek gerek.

Bir filmin ele aldığı mesele sadece yönetmenin şahsi bakış açısı değil, buradan yola çıkarak filmin muhatabı olan izleyicinin kişisel birikiminin oluşturduğu toplam yorumun sonucudur. Burada elbette yönetmenin sorumluluğu gibi bir durum ortaya çıkar. Yani yönetmen, sadece “ben sözümü söyledim” demekle kalamaz. Daha doğrusu kendi öyle söyleyebilir ancak film, buluştuğu herkesle farklı bir yoruma evrilebilir. Tabi ki esas noktadan uzaklaşmadan oluşan bir çeşitlilikten söz ediyoruz.

Henüz çok genç bir sanat olan sinemanın yaşı 129… Fakat insanlık tarihinde çok kısa bir dilim manasına gelen bu kadar zamanda bile öylesine şeylere şahit olur ki sinema, şahitlik etmekle kalmaz dönüşüm ve değişimlerin belirleyici araçlarından sayılır. 21. Yüzyıl’a kadar bu noktada neredeyse tek başına olan sinema son 15 yılda sosyal medya ile birlikte gücünü bölüşmek durumunda kalır.

Sosyal medya hem sinemanın hem televizyonun hem yazılı basının hem radyonun gücünü bünyesinde toplar. Öyle ki zamanımızda sinemada dâhi sosyal medyanın etkisi ile yeni yöntemler ve anlatı biçimleri oluşur.

Burada güç mücadelesi olduğu kadar birliktelik de söz konusudur. Lakin sinemanın sosyal medya karşısında çalkantılı bir süreç geçirdiğini ve acziyet yaşadığını söyleyebiliriz. Çünkü sosyal medyada görüntü çekimi ve video editin herkesin ulaşabileceği hâle gelmesi yeni bir üretim alanı oluşturdu. Hikâye anlatım alanı olan sinema, sosyal medyada herkesin kendi çektiği görüntüler ve yaptığı kurgu ile kendi hikayesini anlatması karşısında tahtını paylaşmak zorunda kaldı.

YouTube ve Instagram başta olmak üzere video edit ve paylaşım mecrası haline gelen sosyal medya alanları, aslında sinemanın ya da hikâye anlatımının özgürleşmesinin de yolunu açtı. Çünkü sadece sinemanın görüntülü anlatım alanı olduğu durumda herkes değil, sinemacı olan ürün ortaya koyabilirdi. Sosyal medya ile bu durum herkesin üretim yapabildiği bir hal aldı.

Herkes sinemacı mı oldu? Elbette hayır. Sinema kendi özgün alanını koruyor. Sadece anlatımın işlevselliği konusunda bir geçiş süreci yaşıyoruz. Görüntü ile kurgu yapıp bir anlatı ortaya koymak tek başına sinema yapmak manasına gelmiyor. Teoriden pratiğe uzanan geniş kapsamlı başlıklarda film üretiminin gerektirdiği şeyler var. Bu sayede sinemanın kendi özgün alanını koruduğunu söyleyebiliriz. Ancak daha önce çok kez olduğu gibi yeni güçlü rakip karşısında sinema sendeledi.

129 yıllı sinema geçmişine baktığımızda 2-3 farklı kritik benzer dönemi görebiliyoruz. İlki televizyonun ortaya çıkmasıdır. Sinemanın eve girmesi manasına gelen televizyon ile sinemanın bittiğini düşünenler oldu. Oysa sinemacılar, yeni anlatım yöntemleri ortaya koyarak bu cendereden avantajla çıktı. 1950’lerden 80’lere kadar uzanan bu süreçte dünyanın dört bir yanındaki sinemacılar, televizyon karşısında dik durdu ve izleyici ile arasındaki mesafenin açılmasına müsaade etmedi.

Sinemanın yaşadığı en ciddi ikinci sıkıntı video kasetlerdir. Televizyonla eşzamanlı diyebileceğimiz şekilde ortaya çıkan bu imkân ile insanlar evde film izleme şansını buldu. Çok ciddi rağbet de gördü. Hatta Netflix’in 1997’de kuruluş misyonu evlere video kaset servisi hizmetidir. Üstelik 2001’de ABD’de 11 Eylül saldırıları olduğunda evden çıkmaya korkan ABD halkının video kaset ile film izlemeye yönelmesi ile Netflix tahmin edemediği bir çıkış yakaladı. Sinema burada da çıkış yolu buldu. Özellikle ülke sinemalarının yeni yönelimleri sayesinde izleyici yeniden salonlara çekildi.

İnternet ilk çıktığında da evden kolayca filmlere ulaşarak film izlemenin sinemayı olumsuz etkilemesi beklendi ama çok sürmedi.

Sonrasında ciddi sarsıntı ise dijital platformların çoğalması ve 11 Eylül’de ABD’de yaşananlara benzer şekilde salgın sürecinde insanların evde kalarak dijital mecralardan film izlemesi oldu. Üstelik bu hala etkisi devam eden bir değişimi tetikledi. İzleyici alışkanlığının değişmesi sonrasında hala sonucu belli olmayan bir çalkantının yaşandığını söyleyebiliriz. Şimdilik sinema salonları ile dijital mecralar iş birliği halinde yoluna devam ediyor gibi.

Sinemanın karşılaştığı bu sarsıntıların tamamında filmin nerede izleneceğine dair yeni yönelim oluştuğu için sorun yaşandı. Sosyal medyanın etkisi ise daha farklı. İzleyici alışkanlığının yanında üreticinin değişmesi, üretimin kolaylaşması ve tabana inmesinden söz ediyoruz.

Sosyal medyanın, anlatıyı değiştirmesi noktasındaki en önemli etkisi süreyle ilgili oldu. Sosyal medyada her şeyin çok hızlı oluşması ve akış denen şeyin baş döndürücü hızda ilerlemesi, anlatının da hızlanması ve yöntemin yenilenmesine yol açtı. Artık sadece birkaç saniyede hikâye anlatabilmek söz konusu. İzleyicinin ilgisinin saniyelerle ölçüldüğü bir zamana denk geldik. Dijital mecraların algoritmalarla yapay zeka yardımıyla ortaya çıkardığı sonuç da bu. İzleyicinin çabuk sıkıldığı, değiştirdiği, hızlı geçtiği üretimler rağbet görmemeye başladı ve üretimlerin adı da artık “içerik” oldu.

Bu bir çıkış noktasına işaret ediyor aslında. Çünkü sosyal medyadaki üretilen şeyler “içerik”. Filmler ise sanatsal üründür. Ticari sinemanın zorlandığı bu alanda bağımsız sinema çok da sorun yaşamayacak gibi. Zira zaten hedef kitle kolay sıkılan, çabuk değişen/değiştiren değil, izlediği filmden anlam ve duygu açısından fayda bekleyenlerdir. Gişe yapımlarına nispeten vizyonda zaten az izlenen bağımsız yapımların sosyal medya etkisiyle daha az izlenmesi söz konusu olmadı. Çünkü başta da ifade ettiğimiz gibi sanat filmlerinin hedefi sadece vizyona girdiğinde muhatap olduğu kitle değil. Aksine esas ve çoğunluk kitle, insanlık var oldukça çeşitli mecralarda yeniden ve yeniden izleyecek olanlar. Bu noktadan baktığımızda da sanat filmlerinin geleceğe söz söyleme eylemini yeniden vurgulamak gerekiyor.

Sinemanın sanat olmasının getirdiği avantaj ile televizyon, video kaset, internet, dijital mecralar ve sosyal medyanın etkisi olumsuzdan olumluya döndü hep. Şimdi de öyle olacak. Çalkantılı süreç sona erdiğinde göreceğiz ki sinema daha özgün, daha insani, daha uzun vadeli ve bütün zamanlara hitap eden sözler olarak hayatını sürdürecek.

0 0 Yorumlar
Puan
Bildir
guest

0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
DOSYA
Psiko-Sosyal Açıdan Güvenin Yitimi...
Ferhat Kardaş
Meçhulden Maluma Bir Sefer: “Öz”ün Muhasebesi...
Muhammed Ali Alioğlu
Teknolojinin Bilinen ve Bilinmeyen Karanlık Yüzü...
Sadi Özgül
Müslüman Toplumlarda Eleştiri ve Öz Eleştiri İhtiy...
Mahmut Hakkı Akın
İktidar Müslümanlığı Gölge Yanıyla Yüzleşmeden…...
Nihal Bengisu Karaca
RÖPÖRTAJLAR
“Reform edilmesi gereken bir şey varsa o da modern...
Recep Şentürk
Öz eleştiri, varlığımızı geleceğe taşıma konusunda...
Temel Hazıroğlu
“Gazze” demek şahitler diyarı demektir....
Muhammed Emin Yıldırım
“Şahitlik; her zaman ve zeminde hakkı söyleme, hak...
Şinasi Gündüz
“Doğu Türkistan Çin’in bir parçası değildir."...
Hidayet Oğuzhan
SİRET-İ İNSAN
Savaşın Çocukları
Bahriye Kaman
Toplumun Kurucu Hücresi Olan Ailede Örneklik Vasfı...
Bahriye Kaman
Lider, Önder, Rehber!
Bahriye Kaman
Göçebe Ruhu
Bahriye Kaman
Nitelikler ve Roller
Bahriye Kaman
SİNEMA
Sinema Sanat Olmasaydı, Çoktan Bitmişti......
Abdülhamit Güler
Doğu Türkistan, Filistin ve Diğerleri: Sinemada Ek...
Abdülhamit Güler
Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak. Ama!...
Abdülhamit Güler
Bu Film, Böyle Devam Edemez!
Abdülhamit Güler
Göstermenin Mesuliyetinde Sinemanın Örnekliği...
Abdülhamit Güler
GEZİ-YORUM
Doğunun Tüm Yolları Erzurum'dan Geçer...
Mikail Çolak
Mağrur Bir Tarih Ribatı Gibi Dimdik Ayaktadır Kâşg...
Mikail Çolak
Prizren’de Osmanlı Evladı Olmak
Mikail Çolak
Vakur ve Mahzun Bir Efsanedir: Kudüs...
Mikail Çolak
Habib-i Neccâr’ın Gözyaşları
Mikail Çolak
SAHABİ BİYOGRAFİSİ
Ya Hanzala Münafık Olmuş Olsaydı?...
Rumeysa Döğer
Leyla “A” dır
Rumeysa Döğer
Son Dokunuş Sahibi: Kusem b. Abbas
Rumeysa Döğer
F Tipi Dünya
Rumeysa Döğer
Afrâ bint Ubeyd Yüzlü Kadınların Zamanından…...
Rumeysa Döğer
NEBEVİ VARİSLER
Ubey b. Kâ'b: Allah’ın Seçtiği Muallim...
Damla Mıdış
Ümmü Seleme
Hayrunnisa Duran
Allame Muhammed Salih Damollam
İkra Nur Demir
Mücâhid b. Cebr
Damla Mıdış
Takvâ Sahiplerinin Öncüsü Hasan Basrî...
Beyza Durna
Scroll Up
0
Düşüncelerinizi çok isterim, lütfen yorum yapın.x