Menü
Abdülhamit Güler
Abdülhamit Güler
İnsanın Göç Meselesi: GÖÇ
Eylül 25, 2023
Yazarın Tüm Yazıları

Hayatı diri tutan olgulardan biri ‘taşınma’ olsa gerek. İnsanın bir yerden başka yere, yaşayışın ortamdan ortama, kokunun bir çiçekten başkasına, tohumun bir topraktan başka toprağa taşınması çeşitliliği ve verimi sağlıyor. Bunun göç haline gelmesi geride bir şeyler bırakmakla oluyor gibi.

İnsan da bir yerden ayrılıyorsa bu artık göç oluyor. Ve insanın göçü güç olur. Özellikle dünya nüfusunun kalabalıklaştığı son yüzyıllarda ulus devletlerin oluşması sonrası sınırların da netleşmesi taşınma olayını dönüştürdü. Sinema ile bağlantılı herhangi bir şeyin politik olmaması söz konusu olamaz fakat bu noktayı filmlere bırakalım.

Dünyanın hali malum. Hepimizin malumu olan şeylerin insanlık adına neden utanç verici olduğu üzerine düşünmek lazım. İşte sinema post modern zamanın düşünme biçimlerinden biri ya da düşündürme yöntemlerinin en etkililerinden olduğundan göç konusunda da söz söylemek yine sinemaya ve filmlere düşmeli… Göçten söz eden veya özü zaten bu olan birkaç filme dikkat çekmek gerek.

Arayış (2014)

Bir çocuğun gözünden katliam, sürgün, yurdundan olma gibi olguların işlendiği film Çeçenistan’ın işgal dönemlerinden sonuncusunda yaşananlara odaklanıyor. Hollywood’un gözde yönetmenlerinden Michael Hazanavicius’un eseri olan film modern insanın trajedisini, trajediyi yaşadığı zannedilen tarafından değil seyirci kaldığı için acınacak halde olanın ahvali üzerinden anlatıyor. Gürcü yönetmen, ülkesinin meseleye yakınlığı ve kuvvetle muhtemel kendi memleketinin Rusya’dan aynı şeyi çektiğinden ötürü sahici bir tavır ortaya koyabilmiş. Oyunuluktan sinematografiye, senaryodan müziklere kadar film dilini oluşturan başlıkların tamamında bir olgunluk ve duygu seziliyor.

İz Sürücü (1979)

Sinema tarihinin en önemli yönetmenlerinden olan Andrei Tarkovsky’nin kült filmi bilinmeyen bir yerdeki belirsiz yolculuğu ve haliyle de bilinçsiz ve zaruri göçü ele alır. Distopya türünün ilk ve eşsiz örneklerinden olan İz Sürücü, Tarkovsky’nin eşyaya bakışının yansıması olarak bilinmezlerle vücut bulan distopik bir evrende modern toplumun belirgin karakterlerini buluşturarak sadece üç kişi ile insanlık okuması yapıyor. Filmin hikayesinde Dünya’ya düşen dev göktaşı yaşamı yerle bir ederken Zone adında esrarengiz yeni bir bölge oluşmuştur. Bu bölgeden içeriye girebilen insanların tutkularının gerçekleşeceğine dair söylenti vardır. Ve elbette tutkusunun peşinde olanlar tehlikeyi göze alır. Bu yolculukta onlara İz Sürücü eşlik eder. Herkesten biraz kendisidir, kendisinden biraz herkestir… Bir bilim adamı ve yazara rehberlik etmek için yeniden bölgeye giren İz Sürücü’nün yaşadıkları, daha doğrusu yaşamayı umut karşılaştığı sürprizler ve bütün belirsizliklerden neşet eden belirgin anlamlar Tarkovsky’nin sahici ve etkili dili ile izleyiciye ulaşıyor. Modern zamanın en önemli düşünürlerinden biri olduğuna inandığım Tarkovsky’nin her filmi özeldir ancak bitmeyen göçümüzü anlatan İz Sürücü’nün yeri bir başkadır.

Biutiful (2010)

Meksika’nın milenyuma hediye ettiği en başarılı isimlerden olan yönetmen Alejandro G. Iñárritu imzalı Biutiful, eşinden ayrıldıktan sonra iki çocuğuna bakmakla yükümlü Uxbal karakterinin mesleği olan kaçak işçi organizasyonu meselesine odaklanır. Uxbal, tarifsiz yükler altında olan insanların göç sonucu vardığı büyük ülkenin büyük şehrinde altından kalkamadığı sorunla yüzleşir. Atmosfer oluşturada başarısının en güzide örneklerinden biri olarak bu film Iñárritu filmografisinde özel yere sahip. Hollywood’da da başarılı çalışmalara imza atan yönetmenin kalıcı bir eser ortaya çıkarmasına katkı sağlayanlardan biri de başrol oyuncusu Javier Bardem’dir. Harika oyunculuğu usta yönetmenin elinde film için biçilmiş kaftan olduğu izlenimi uyandırır. Yönetmenin farklı türlerdeki çalışmalarında genellikle oyunculuk ve görüntü/ses işbirliğinde ortaya çıkardığı atmosfer sahici bir dil oluşturuyor. Biutiful da bunun en güzel örneklerinden biri.

Bab’Aziz (2005)

Göçün de sürgünün de yolculuk temelli yaklaşımların göreceli değerlendirmesi olduğuna işaret eden müstesna örneklerden biri… Tunuslu yönetmen Nasır Khamir’in kült yapımlar arasına giren ve Türkiye’de de çok sevilen eserinin ana karakterleri yaşı ilerlemiş ve kör bir derviş olan Baba Aziz il torunu Isthar’dır. Çölde sufilerin her otuz yılda bir gerçekleştirdikleri toplantının bilinmeyen yerini aramaktadırlar. Isthar umutsuzdur. Baba Aziz’in güvencesi de belirsizliktir. Zira belirgin olan ve sonu görülen yolda olmak yolculuk değil durmaktır. Esas olarak duyulardan arınmış bakışla içe dönmek, kendine göç etmektir mesele. Zaten insanoğlunun yegâne kulluk vazifesi de göçün hakkını vermektir. Nasır Khamir’in sufi temelli dünya görüşünün bütün filmlerine yansıdığını düşündüğümüzde Bab’Aziz’in yönetmenin de iç dünyasının yansıması olduğunu söyleyebiliriz. Fransa’da yaşayan bir göçmen olan yönetmenin anlatamadıklarının anlattıklarından daha fazla olması da zenginlik olsa gerek.

Peki, Suriye?

Göçten bahsetmemizin başlıca sebebi Suriye’deki savaş ortamından doğan ve ülkemizi de derinden etkileyen manzaradır. Dünyanın farklı bölgelerinde (ama çoğunlukla İslam coğrafyasında) tarihin her döneminde yaşanan bazı şeyler sosyal medyanın etkisiyle hepimizin hayatının aktörlerinden oldu. Haliyle, sosyal medya merkezli bir film izliyoruz. Bitmeyen bir film. Çoğunlukla belgesel ama kurmaca yönü de ağır basan girift yapısıyla bu karmaşık ortam, hepimiz için gerçek olamayacak kadar kurmaca ve kurmaca olamayacak kadar da gerçek.

Türkiye, Irak, İran, İsrail, Mısır başta olmak üzere uzak coğrafyaları da doğrudan etkileyen, güç mücadelesi alanı haline gelen Suriye kaynaklı göçün sinemada henüz derin bir iz bırakamadığını üzülerek söylemek gerek. Üretimler sınırlı ve etkisiz kalıyor. Sanırım bunun en önemli sebebi Suriye’de olan biteni zaten an be an görüyor olmamız. Öyle filmler yapılmalı ki insanlara görmediklerini göstermeli… Temelinde göç olan bu durumun çok güç olduğu da aşikâr.

Yazının sonunda Suriye ile alakalı film tavsiye etmek yerine Suriye üzerine çekilmesini umut ettiğimiz kalıcı eser beklentimizi dile getirmek lazım.

0 0 Yorumlar
Puan
Bildir
guest

0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
DOSYA
Şahitliğin Hakkını Veren Şehir: Gazze...
Recep Songül
Şehit ve Şahit İlişkisi
İbrahim Hanek
Şahitlik ve İhsân
Murat Kaya
Seyr u Sülûk Bir Şehâdet Arayışı mıdır?...
Hamit Demir
İlâhî Şahitlik
Yavuz Selim Göl
RÖPÖRTAJLAR
“Gazze” demek şahitler diyarı demektir....
Muhammed Emin Yıldırım
“Şahitlik; her zaman ve zeminde hakkı söyleme, hak...
Şinasi Gündüz
“Doğu Türkistan Çin’in bir parçası değildir."...
Hidayet Oğuzhan
“Eğer insanım diyorsanız, Doğu Türkistan bir insan...
Seyit Tümtürk
“Gazze’de yaşananlar, Batı’nın dünya kamuoyundan, ...
Derda Küçükalp
SİRET-İ İNSAN
Savaşın Çocukları
Bahriye Kaman
Toplumun Kurucu Hücresi Olan Ailede Örneklik Vasfı...
Bahriye Kaman
Lider, Önder, Rehber!
Bahriye Kaman
Göçebe Ruhu
Bahriye Kaman
Nitelikler ve Roller
Bahriye Kaman
SİNEMA
Doğu Türkistan, Filistin ve Diğerleri: Sinemada Ek...
Abdülhamit Güler
Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak. Ama!...
Abdülhamit Güler
Bu Film, Böyle Devam Edemez!
Abdülhamit Güler
Göstermenin Mesuliyetinde Sinemanın Örnekliği...
Abdülhamit Güler
Perdedeki Kimin Afeti, Felaketi, Kıyameti!...
Abdülhamit Güler
GEZİ-YORUM
Doğunun Tüm Yolları Erzurum'dan Geçer...
Mikail Çolak
Mağrur Bir Tarih Ribatı Gibi Dimdik Ayaktadır Kâşg...
Mikail Çolak
Prizren’de Osmanlı Evladı Olmak
Mikail Çolak
Vakur ve Mahzun Bir Efsanedir: Kudüs...
Mikail Çolak
Habib-i Neccâr’ın Gözyaşları
Mikail Çolak
SAHABİ BİYOGRAFİSİ
Leyla “A” dır
Rumeysa Döğer
Son Dokunuş Sahibi: Kusem b. Abbas
Rumeysa Döğer
F Tipi Dünya
Rumeysa Döğer
Afrâ bint Ubeyd Yüzlü Kadınların Zamanından…...
Rumeysa Döğer
Bütün Şehit Annelerine: Sümeyra Bint Ubeyd Teselli...
Rumeysa Döğer
NEBEVİ VARİSLER
Ubey b. Kâ'b: Allah’ın Seçtiği Muallim...
Damla Mıdış
Ümmü Seleme
Hayrunnisa Duran
Allame Muhammed Salih Damollam
İkra Nur Demir
Mücâhid b. Cebr
Damla Mıdış
Takvâ Sahiplerinin Öncüsü Hasan Basrî...
Beyza Durna
Scroll Up
0
Düşüncelerinizi çok isterim, lütfen yorum yapın.x