Yemek kültürünün en önemli ve tamamlayıcı unsurlarından birisi de içeceklerdir. Kur’ân-ı Kerîm, insanların içecek olarak alkollü içecekleri daha fazla tercih etmeleri sebebiyle hem dünya hem de ahiret hayatında temiz, güzel ve eşi benzeri bulunmaz güzellikteki içeceklere, iştah duyulan nefis yemeklerden daha fazla vurgu yapar.
Su
Şüphesiz Hz. Peygamber döneminde tüketilen içeceklerin başında Mekke’de zemzem kuyusunun suyu, Medine’de çeşitli kuyuların suyu, süt, şıra vb. içecekler geliyordu. Suların tatları, çıktığı bölgenin ve yerin özelliğine göre değişirdi. Bazıları acımsı, bazıları diğerlerine göre daha tuzlu, bir kısmı da yavan olurdu. Bu yüzden Hz. Peygamber için suyu daha tatlı olan bazı kuyulardan su getirildiği olurdu. Bu onun için en güzel hediye veya hediye edilen şeyler içinde en değerli şeylerden birisi sayılırdı. Bunun sebebi de Medine’de su imkânlarının sınırlı olması ve bazı suların tatsız olmasıydı.
Hz. Peygamber’in vefat ettiği hastalığı sırasında çok ateşlendiği ve ateşini gidermek için Medine’nin farklı kuyularından su getirildiği ve Hz. Peygamber’in vücuduna su döküldüğü bilinmektedir. Faklı kuyulardan getirilen ve farklı mineral veya özelliklere sahip olan bu suların şüphesiz insanlar arasında birbirlerine üstünlük kurdukları bir özelliğe sahip olduğu anlaşılmaktadır. Mescide serilen taşların sıcak havalarda üstüne basılamayacak kadar rahatsız edici oluşu, sahabenin ayaklarını zaman zaman değiştirdiklerini ifade etmeleri örneğini zihnimizde tutarsak yaz aylarında içilecek suların ne kadar ısınmış olduğunu ve bu suları içmede ne kadar sıkıntı çekildiğini daha rahat anlarız. Her ne kadar topraktan yapılmış testi türü kaplarda sular geceleri soğutmaya bırakılsa da bunlar gün içinde oldukça ısınırdı. Su kuyularından zaman zaman serinlemek için istifade edilirdi. Bazı rivayetlerde ağzı geniş açılmış su kuyularına beş altı kişinin ayaklarını sallayarak oturduğu ve kuyuların serinliğinden istifade etmeye çalıştığı yer almaktadır. Hz. Peygamber’in de bu şekilde kuyu başında oturduğu ve arkadaşlarıyla suyun serinliğinden istifade etmeye çalıştığı birçok rivayette kayıtlıdır.
Medine’ye göç eden Müslümanların vatanlarına, havasına, suyuna özlem dolu ifadeleri ve şiirleri günümüze gelmiştir. Belki de onların en fazla özlediği Mekke’nin suyu, yani zemzem olmalıdır. Bazen Medine’de bulunanlar Mekke’ye gidip gelenlere zemzem getirmelerini söylerlerdi. Hz. Peygamber’in de Mekke’nin fethinden sonra Süheyl b. Amr’a mektup gönderip kendilerine zemzem suyu göndermesini istediği rivayet edilir.
Süt
Hz. Peygamber’in yaşadığı toplumda tüketilen en önemli içeceklerden birisi de süttü. Kur’ân-ı Kerîm (Nahl 16/66), Allah’ın yaratma gücünü örneklendirirken hayvanların tükettikleri besinlerin kan yoluyla süt bezlerine ulaştığını, tüketilen ve öğütülen yiyeceklerle kan ve diğer unsurların birbirine karışmadığını, daha doğru bir ifade ile bütün bunların işleme tabi tutulması ile insanlar için faydalı bir içecek oluştuğunu ifade etmektedir.
Hz. Peygamber döneminde süt elde edilen ve sütü sıklıkla tüketilen hayvanlar koyun, keçi, deve ve davarlardı. Sütler günlük olarak tüketilir, kaynatılmazdı. Taze sağılmış süt sıcak olduğu için birçok rivayette bu sıcaklığı gidermek için içine biraz su konulmak suretiyle soğutulduğu yer alır. Bu rivayetlerin en meşhurlarından birisi Hz. Peygamber’in hicret yolculuğuna aittir. Ümmü Mabed’in keçisinden sağılan sıcak süte, Hz. Ebû Bekir bir miktar soğuk su koymak suretiyle sütü biraz daha hafifleterek ve soğutarak içimi hoş bir hale getirip Resûlullah’a sunmuştu. Sütün içecek olarak değeri yüksek olmasının yanında besin değeri de yüksek olduğu için yiyecek değeri de kıymet ifade ederdi. Bilhassa hurmayla tüketilen süt bir hayli sevilir ve oldukça besleyici bir gıda olarak görülürdü. Zaman zaman sütün içine bal da karıştırılır, tatlandırılan ballı süt önemli içeceklerden birisi olarak kabul edilirdi.
Şıra veya Şerbet
Hz. Peygamber döneminde tüketilen içeceklerin en önemlilerinden birisi de şıradır. Şıra, kuru hurma, kuru üzüm, bal, arpa vb. besinlerden elde edilirdi. Çoğu zaman pratik olarak su kaplarının içine kuru hurma veya kuru üzüm konur. Ertesi gün bu kaplarda oluşan şıra tüketilirdi. Bu işlem birkaç defa tekrarlanırdı. Sonunda birkaç gün geçince bu içecek ekşimeye başlar ve alkolleşme süreci gerçekleşeceği için dökülürdü. Bazen alkolleşmeyi hızlandıran kaplara konan şıralar, mesela hurma kütüğünden yapılmış kaplara konan şıralar, bir müddet sonra sıcağın tesiriyle veya zamanın uzamasıyla köpürür, alkole dönüşmeye başlardı. Bu durumda bu tür içecekler dökülürdü. Hz. Peygamber bunların içkiye dönüştüğünü ifade eder ve içilmemesini tavsiye ederdi. Şıralar hemen hemen her evde bulunur, gelenlere ikram edilirdi. Kuşkusuz tatlı bir içeceğin misafirlere sunulması ana hedeflerdendi. Ancak belki de en önemlisi farklı kuyulardan gelen tadı farklı veya acımsı suları içimi hoş hale getirmekti. Şıra yapılan yiyeceklerden birisi de baldı. Baldan hazırlanan şıranın içimi daha hoş olur, daha serinletici bir içecek olarak görülürdü.
Tabiî ki, şıra yapılan hurma, üzüm, bal gibi nesnelerden aynı zamanda içki de üretiliyordu. Biraz önce zikrettiğimiz zamanla ekşimesi ve alkol oranının yükselmesi dışında, bilhassa özel işlemlerden geçirilen ve bir takım özel kaplarda saklanan içkiler Hz. Peygamber tarafından yasaklanmıştı. Medine’de daha çok hurmadan içki üretilirdi. Bunun yanında buğday, arpa, hurma koruğu gibi malzemelerden de içki üretilirdi. Kur’ân-ı Kerîm’in dünya nimetleri arasında içilebilecek birçok güzel içeceğe rağmen insanların içki alışkanlığını kademe kademe engellemeye çalıştığı bilinen bir husustur. Bunun ötesinde dünyada bu tür akla ve vücuda zarar veren içecekleri terk edenlere tertemiz eşi benzeri bulunmayan içeceklerin ahiret hayatında sınırsızca sunulacağı Kur’ân-ı Kerîm’de vurgulanan en önemli hususlardan birisidir. Dünya hayatı ise helal olan sayısız nimet ve içeceklerle insanoğluna musahhar kılınmıştır.