Asıl adı Ebû Abdillah Muhammed b. İshâk b. Yesar b. Hıyar el-Muttalibi el-Kureşî el-Medenî’dir. 80 (699) yılında Medine’de doğdu. Büyük dedesi Hıyar (veya dedesi Yesar), Halid b. Velid’in 12 (633) yılında fethettiği Aynüttemr’deki manastırda eğitim gören kırk gençten biriydi ve esir alındıktan sonra Medine’ye gönderilmişti. Bazı şarkiyatçılar, İbn İshak’ın büyük dedesinin hıristiyan olmasından dolayı İncil’i ve Süryanice’yi iyi bildiğini ve Hz. Peygamber’den önceki dönemin tarih ve kıssalarını iyi bilmesinde de bu aile kültürünün izlerinin bulunduğunu ileri sürmüşlerdir. Ancak İbn İshak’ın İncil ve Tevrat’ı Medine’de okuduğu, Süryanice’yi birkaç yıllık ikameti sırasında Mısır’da öğrendiği ve bu kültürü orada aldığı kabul edilmektedir. Yaşadığı dönemde “emirü’l-mü’minin” unvanıyla anılan muhaddislerden olan İbn İshak’tan pek çok kişi hadis ve meğazi rivayet etmiştir. 151 (768) yılında Bağdat’ta vefat etmiştir.[1]
Yaşadığı dönem ve özellikleri
Yaşadığı dönem siyasi olarak Emevi Devleti’nin son yılları ile Abbasi Devleti’nin kuruluş dönemine tekabül eder. İbn İshak, hocası Zührî’nin aksine Emevi hanedanı mensuplarıyla münasebet kurmamış, Abbasiler’in iktidarı ele almasından sonra Medine’den ayrılarak Halife Ebu Ca’fer el-Mansur’un kardeşi el-Cezire Valisi Abbas b. Muhammed’in yanına gitmiş (142/759-60) ve orada beş yıl kadar ilim tahsil etmiştir.
Halife Mansur’un yanına vardığında kendisini Abbasiler’in iktidara gelmesinden önce tanıyan Mansur, İbn İshak’ı oğlu Muhammed’e (el-Mehdi-Billah) hoca tayin etmiş ve ayrıca onun için başlangıçtan o güne kadar gelen bir tarih kitabı yazmasını istemiştir. İbn İshak, daha önce Medine’de topladığı zengin malzemeye dayanarak istenen kitabı yazmış ve halifeye sunmuş; ancak daha sonra onu çok geniş bulan halifenin isteği üzerine özetlemek zorunda kalmıştır. Saray kütüphanesine konulan ilk yazdığı nüsha ravi Seleme b. Fazl’ın eline geçmiş ve onun aracılığıyla nakledilmiştir.
Mehdi ile Horasan ve Rey’e giden İbn İshak buralarda da hadis rivayetini sürdürmüş, 146 (763) yılında Bağdat’ın kurulması üzerine halifenin maiyetinde yer alması sebebiyle oraya yerleşmiş ve hadis rivayetiyle meşgul olup es-Sîre’sini okutmuştur.[2] Ayrıca İbn İshak’ın Medine’den ayrılarak Irak’a gitmek zorunda kaldığı oradan da İskenderiye geçtiği ve Bağdat şehri kurulduktan sonra oraya yerleşip vefatına kadar orada yaşadığı bilinmektedir. Kendisinin Medine’ye bir daha dönüp dönmediği konusu ihtilaflı olmakla beraber, İbn İshak’ın Medine’den ayrılışının ekonomik sebeplerle olduğunu[3] savunanların yanında dönemin hadis alanında en meşhur alimlerinden olan İmam Enes b. Malik (ö.93/711-12) ve Hişam b. Urve (ö.146/763) ile aralarında olan ilmi ihtilaflar sebebiyle ayrılmak zorunda olduğu da gelen rivayetler arasındadır.[4]
İlmi hayatı ve şahsiyeti
İbn İshak gözünü ilmi havanın solunduğu bir aileye açtı. Onun babası İshak, amcaları, Musa ve Abdurrahman ile kardeşleri Ömer ve Ebû Bekir de ilimle, bilhassa hadis rivayetiyle uğraşan kimselerdi. İbn İshak eğitimini, başta babası ve amcaları olmak üzere birçok şahsiyetten hadis, siyer-meğazi, şiir, eyyamü’l-Arab ve ensâb bilgileri alarak tamamladı. Ona ders veren Medine’nin meşhur alimleri arasında Asım b. Ömer b. Katade, Kasım b. Muhammed b. Ebû Bekir, Yezid b. Ruman, Muhammed b. İbrahim et-Teymi, Eban b. Osman b. Affan, Muhammed el Bakır, Ebu Selerne b. Abdurrahman b. Avf, Abdullah b. Ömer’in mevlası Nafi’, Ata b. Yesar, Abdurrahman b. Esved, Salim b. Abdullah b. Ömer ve İbn Şihab ez Zühri bulunmaktadır. İbn İshak’ın, çoğu sahâbe çocuğu olan 100 kadar Medineli raviden hadis aldığı söylenir. İbn İshak, yetişme döneminde sahâbeden Enes b. Malik’i görmüş ve tabiûndan Said b. el-Müseyyeb’e de öğrencilik yapmıştır. Enes b. Malik’i gördüğünü kendisi şöyle anlatır: “Enes b. Malik’in üzerinde siyah bir sarık vardı ve çocuklar yanında koşarak, ‘Bu adam Resûlüllah’ın ashâbındandır, Deccal’le karşılaşıncaya kadar ölmeyecektir.’ diyorlardı.”[5]
Hadis rivayeti konusunda titizliği ile bilinen İbn İshâk’tan başta Buhârî olmak üzere Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesaî, İbn Mace ve Ahmed b. Hanbel gibi muhaddisler hadis rivayet etmişlerdir.[6]
İlmi derinliği ve şahsiyeti hakkında döneminin meşhur alimleri tarafından takdir ve taltif ile anılmıştır. Hocası İbn Şihab ez-Zührî “Megazi ilmini öğrenmek isteyen İbn İshak’a müracaat etsin” derdi. İmam Şafii de “Meğazide derinleşmek isteyen kimse Muhammed b. İshak’a muhtaçtır” diyerek kendisini övmüşlerdir.[7] Hafız Zehebî: “O, Muhammed bin İshak bin Yesâr el-Muttalibî el-Medenî’dir ki siyer sahibi (olup) siyer yazarlarının mevlasıdır (efendisi, önderidir)” der.
İbn-i İshak ilim denizlerinden bir denizdi. Haberler ve nesepler konusunda söz sahibi bir otorite idi. Şu’be şöyle demiştir. “O, hadis konusunda emirü’l-mü’üminîndir.” Ahmed b. Hanbel ise onun hakkında: “Hasenü’l-Hadis’tir[8].” demiştir.[9]
Eserleri
1- Kitabü’l-Meğazi (Siretü ibn İshak el -Mübtede’ ve’l-meb’as ve’l-megazi): İbn İshak’ın en önemli eseridir. Eserin müellif nüshası günümüze kadar ulaşmamıştır. Biz bu kitabın bir kısmını İbn Hişam’ın es-Siretü’n-Nebeviyye isimli eseriyle bilmekte idik. Şimdiye kadar yazıldığı bilinen fakat nüshası tam olarak elimizde bulunmayan bu kıymetli eserin bir kısmını Muhammed Hamidullah Fas Karaviyyin Kütüphanesi’nde bulunan eksik nüshanın tahkik edilmesiyle ilim aleminin istifadesine sunmuş eserin ilk baskısı 1976 yılında Rahat’ta ikinci baskısı ise 1981 yılında Konya’da yapılmıştır.[10] Kitanın ikinci kere neşredilmesi de Süheyl Zekkar tarafından Kitabü ‘s-Siyer ve’l-meğazi adıyla olmuştur. Her iki naşir de Fas’taki Karaviyyin ve Rabat kütüphaneleriyle Dımaşk Darü’l-kütübi’z-Zahiriyye’de bulunan üç eksik yazmayı esas almıştır.[11]
İbn İshak, eserin başında Hz. Peygamber’in nesebini, Hz. Adem’den itibaren anlattıktan sonra, Cahiliye devrini ve Hz. Peygamber’in çocukluk devresini, bu devrede cereyan eden mühim olayları zikretmektedir. Zemzem kuyusunun Abdulmuttalib tarafından bulunması, fil vak’ası, Ka’be tarihi, Ka’be’nin inşası, eski hacc menasiki, Peygamberlerin çobanlık yaptığı v.s. gibi konular, detaylı bir şekilde anlatılmaktadır. Bundan sonraki bölümlerde İbn İshak, Nübüvvetin başlangıcını, ilk müslümanları, fetret devresini ile başlayıp Mekke döneminin önemli olaylarını ele alır. Daha sonraki bölümlerde, Hz. Peygamber’in zevceleri, mi’rac hadisesi, Bedir harbi, gazveler, seriyyeler ve nihayet Uhud savaşıyla İbn İshak’ın ‘siyer’ kitabının bu kısmı son bulur.[12]
2- Kitabü’l-Hulefa (Ahbaru’l Hulefa, Tarihu’l Hulefa): İbnü’n-Nedim ve Yakut el-Hamevi , İbn İshak’ın böyle bir eserinin daha mevcut olduğunu söylerler.[13] Tarabişi, bu kitabı İbn İshak’ın Meğazisi’nin bir bölümü sayar. Bunun ile birlikte bu kitabın müstakil bir eser olduğunu düşünen araştırmacılar da vardır. Genel kanaat ise bunun İbn İshak’ın Kitabu’l-Meğazi’sinin bir bölümü olduğudur.[14]
Bu eserler dışında ona nisbetedilen “Kitabu’s-Sünne” adlı bir kitaptan Katib Çelebi’nin bahsettiği söylenir. Ancak detaylı bir bilgi mevcut değildir.
İbn İshak, Hz. Peygamber (sas) ve O’nun güzide ashâbının yaşamlarını sonraki nesillere aktarma hususunda oldukça mühim bir noktada durmaktadır. Kaleme aldığı ilk meğazi kitabı olarak da değerlendirilen çalışması ile müstakil bir siyer-meğazi yazıcılığının da öncüsü olmuştur. Başta talebesi İbn Hişam olmak üzere, İslam tarihi söz konusu olduğunda adını sıklıkla duyduğumuz Vakidî, İbn Sa’d, Taberî vb. pek çok otorite isim, eserlerinde ondan istifade etmişler ve birçok nakillerde bulunmuşlardır. Günümüzde dahi onun eseri, siyer araştırmacıları ve okuyucuları için temel bir kaynak olarak kabul görmektedir.
Kaynakça
ALTAN, İbrahim, “İbn İshak Tercümesi Üzerine”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: I, 1996,
FAYDA, Mustafa, “İbn İshak”, DİA, 1999, XX.
ROBSON, James, İbn İshak’ın İsnad Kullanışı, Çev. Talat Koçyiğit, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Ankara Üniversitesi Basımevi,1963.
SIRMA, İhsan Süreyya, “Siretü İbn İshak”, Atatürk üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dergisi, sayı:II, Sevinç Matbaası, Ankara 1977.
SİFİL, Ebubekir, “İbn-i İshak ve ‘Siyer’i”, İlim ve Sanat Dergisi, Eylül 1988.
ÖZ, Şaban, İlk Siyer Kaynakları ve Müellifleri, İslam Sanat, Tarih ve Kültürünü Araştırma Vakfı, İstanbul, 2008.
[1] Fayda, Mustafa, “İbn İshak”, DİA, XX, s. 93-96.
[2] Fayda, s. 94.
[3] Öz, Şaban, İlk Siyer Kaynakları ve Müellifleri, İsar Vakfı Yay., İstanbul 2008, s. 223.
[4] Fayda, s. 94; Öz, s.223.
[5] Öz, s. 221; Fayda, s.94.
[6] Fayda, s.94.
[7] Fayda, s.94.
[8] Kelime anlamı “hadisleri güzel” manasına gelen bu tabir ta’dil lafızlarındandır.
[9] Sifil, Ebubekir, “İbn-i İshak ve ‘Siyer’i”, İlim ve Sanat Dergisi, Eylül 1988.
[10] Sırma, İhsan Süreyya, “Siretü İbn İshak”, Atatürk üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dergisi, sayı:II, Ankara 1977, s.359-360 ; Altan, İbrahim, “İbn İshak Tercümesi Üzerine”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: I, 1996, s.295.
[11] Fayda, s.94.
[12] Sırma, s.360.
[13] Fayda, s.95.
[14] Öz, s.252.