Akıl, irade, vicdan ve birbirinden güzel duygularla donanan insan, kendisine her an eşsiz nimetler lütfeden Rabbine nankörlük eder. Nefsani arzularına yenik düşerek onu görmezden gelir. Allah yokmuş gibi hareket eder, hazlarının gönüllü kölesi olarak süfli bir hayat sürer. Dünyada da ahirette de bedbaht olur.
Hz. Peygamber’in (sas) çocukluk ve gençlik yıllarında insanlığın hali böyleydi. Taşlara tapacak kadar akıllarını kaybetmiş, zenginlik ve gücü hakikatin ve adaletin ölçüsü olarak sayacak kadar alçalmışlardı. İçki, kumar, zina, bencillik, kibir, dedikodu, iftira zulüm… doğal hale gelmiş, iyilik yadırganır olmuştu.
Bunlar ne kadar tanıdık değil mi? Yoksa cahiliye dönemindeyiz de farkında mı değiliz?
Sonsuz rahmet sahibi olan Allah celle ala,