Kıymetli dostlar!
İnsanın dünya serüvenini ve bu serüven üzerine etkisini anlamak ve anlamlandırmanın yolu ve yöntemi insanın bütün boyutluluğu içinde anlaşılmasına ve anlamlandırılmasına bağlıdır. İnsanı kendi boyutluluğu içinde anlamak ve anlamlandırmanın zemini ise insanın hem ontolojik varlığı ve hem de epistemik varlığını doğru konumlandırabilmekten geçer. Ontik varlığı Yaratıcı Kudret olan Allah’ın onu yaratması ve ona yüklediği misyon ile betimleme imkânı kazanır. Epistemik varlığı ise hem aklı, duyuları ve hem de sezgisel boyutunu harekete geçirecek enstrümanlara yönelik ilgi ve istidadı belirgin kılar.
İnsan tabii ki şartlar muvacehesinde varlık kazanır. Bu varlık kazanma şartların oluşturduğu zemin içinde kendi varlığını ikame etmesidir. Şartların bağlı olduğu yasalar ve bu yasaların yapısı ve bağlayıcılığı ise insanın kendisini şartlar içinde var etmenin imkânlarını ve yöntemini öne çıkartır. Bu durum bize insanın çok yönlü eğilimini, gücünü, istidadını ve uyum kabiliyeti kadar, inşa edici vasatını da işaret eder.
İnsan etkileşim içinde var olmaktadır. Bu etkileşimi meydana getiren unsurlar insanın şekillenmesinde amildirler. Ancak insan, bu unsurları kendi iradesi bağlamında yeniden tanımlama ve yeniden şekillendirme gücüne de sahiptir. Bu yüzden yaşam dediğimiz olgu insanın müdahil oluşu ile sürekli değişim geçirmektedir. Bu değişim ise aynı zamanda insanı da değişime zorlamaktadır. İnsanın psikolojik bir insan oluşu kadar, sosyal bir insan oluşu yanında manevî/aşkın bir boyutu da taşıdığı bilinmektedir. Homo Economicus tanımı ise başlı başına insana yüklenen kötü bir betimleme olarak tarihe geçmektedir. Bu arada insana yönelik geliştirilen teknik boyutlar, insanı yeni bir merhaleye taşımaktadır. Homo Spains’ten Homo Deus’a yolculuk yapan insan, birden kendisini Transhüman ve Posthüman çağına atıvermektedir. Bu durum insanın sürekli kendisinden yabancılaşarak insanın aşağılıkların en aşağısına doğru bir seyrüsefere çıktığını göstermektedir. Zaten sanal gerçeklik ve bu sanal gerçekliğin insan için çizdiği yeni yaşam formu gerçek anlamıyla insanı kendi tahtından eden yeni bir bakışı açıkça öne çıkarmaktadır. İşte bu insanın düşüşüne hayır diyecek yeni bir arayışı dillendirme adına bir sayı hazırlama arzusu içimizi kapladı.
Farklı kalemlerden, farklı yazılarla insanın farklı boyutlarına çeşitli pencereler açma çabamızı okurken gözlemleyeceksiniz. Söyleşileri ise iki ayrı zeminden hareketle yaptık. Hem Mustafa Merter hoca ve hem de Nazife Şişman hanımefendi, insanı ele alma biçimiyle bir bütünlük arz ediyorlar. Keyifle okuyacağınızı düşünüyorum. Yazılarda ise insanın birçok farklı boyutunu ele alan kalemleri göreceksiniz. Bu vesile ile insana dair daha detaylı ve derinlikli bir bakışı sunmanın kıvancını yaşıyoruz. İnsanın beşeriyet boyutu ile kemalât boyutu arasındaki derin gerilimi ve buna dayalı, karakter yapısındaki değişimi anlamak için iyi bir sayı olmuştur.
İyi okumalar dilerim…