Allah’a hamd, âlemlere rahmet Hz. Peygamber’e salât ve selam; onun âl ve ashâbına da selam olsun.
Bu sayımız ile “tematik” başlıklar serimizin hitamına gelmiş bulunmaktayız. Önümüzdeki sayılarda yepyeni ve daha güncel bir yaklaşım ile hayatımıza dokunacak başlık ve yazılarla karşınızda olmayı umut ediyoruz.
Fıtraten toplumsal bir varlık olan insanın hayatiyetini devam ettirebilmesi için en önemli azığı başta ailesi olmak üzere etrafını çevreleyen yakınları ve akrabalarıdır. Yaşamının ilk evrelerinde, çocukluk çağlarında bu bağlar ile hayata tutunan insan, ilerleyen zaman içerisinde tüm bu nesep ve hısım bağlarından da ötesine geçebilecek yepyeni bir bağda kendini bulmaktadır. Bu yeni bağın en önemli özelliği ise iradî ve imanî olması, yani tercihe bağlı olması ve maddenin ötesine geçebilmesi, devamlılığının da sadece bu dünya ile sınırlı olmayıp, ebediyete uzanan bir sürekliliğinin de bulunmasıdır. Hatta bu bağ için temellerinin/köklerinin -kader-i ilâhî çerçevesinden bakacak olursak- âlem-i ervâha kadar geriye götürmemiz mümkündür.
Biz bu bağa kısaca İslâm Kardeşliği diyoruz…
Âlem-i İslâm’ın her bir coğrafyasında şahit olduğumuz, çoğu zaman da sadece dualarımız ile karşılık verebildiğimiz manzara bize kaçınılmaz olarak artık kendi gündemlerimizi oluşturmamız ve bunun için büyük çabalar/bedeller ödememiz gerektiğini telkin etmektedir. Bu çabalar içerisinde belki en önemli olanı da yeniden asr-ı saâdet modeli üzerinden hareketli yeni bir muâhât hareketinin başlatılması olacaktır. Tıpkı intifada da olduğu gibi..
Ancak, her türlü kavramın kendi bağlamından koparılarak dejenere edildiği günümüz dünyasında bu hareketin de akibetinin diğerlerinin başına gelen gibi (adalet, barış, musavat… vb) olmaması için öncelikli olarak kavramın Kur’ânî ve nebevî potadaki yoğrulmuş taze değerleri üzerinden hareket edilmesi gerektiği unutulmamalıdır.
İşte bu sayımızda siz değerli okuyucularımıza yukarıda kısaca aktarmaya çalıştığımız nedenlerden ötürü, kardeşlik (muâhât) kavramının İslâm’daki yerini, Hz. Peygamber’in (sas) dünyasındaki anlamını, imanî/akidevî yönleriyle ve pratik uygulamalarıyla daha yakından tanımayı/tanıtmayı amaçladık.
İslâm kadeşliğinin sözde değil özde yaşanan esaslı bir değer olduğunu; kardeşliğin, bireysel/psikolojik temellerinden toplumsal ve evrensel bir değere doğru yükselen gelişim sürecini, miladî 7. yüzyılın insanlık tarihine bir asr-ı saâdet olarak nakşedilmesinde muhacir ve ensâr arasındaki muâhât hareketinin ne kadar etkin bir rol oynadığı ve bunun gibi bir çok kardeşliğe dair konuları değerli yazarlarımız Ahmet Taşgetiren, Nevzat Tarhan, Muhammed Emin Yıldırım, Abdullah Kara’nın ve genç kalemlerimizden Beyzanur Güler, Betül Tokat, Ayşenur Bekitkol’un yazılarında okuma imkanımız olacaktır.
Ayrıca dosya bölümümüzde de Şinasi Gündüz, Vecdi Akyüz, Celalettin Vatandaş ve Hüseyin Algül hocalarımızın birbirinden kıymetli kardeşlik üzerine yaptıkları değerlendirmelerini bulacaksınız.
Röportaj bölümümüzün bu sayıdaki misafiri de Raşit Küçük hocamız oldu. Birbirinden değerli yorumlarıyla kardeşlik konusunda bizlere tekrar bu husustaki insanî ve İslâmî sorumluluğumuzu hatırlatan önemli ve kıymetli yorumlarıyla karşılaşacaksınız.
Her sayımızda olduğu gibi çeşitli disiplinlerde değerli kalemlerimizin asr-ı saâdet ikliminden yeni manzaraları bizlere sunduklarını göreceksiniz. Sözü fazla uzatmadan sizleri dergimizle başbaşa bırakıyorum.
Rabbimizden duamız odur ki, ülkemizin içinde bulunduğu maddi ve manevi krizler içerisinde her şeye rağmen yayın hayatına devam etmek azminde olan dergimizin, siz okuyucularımızın nezdinde de hakettiği değere ulaşarak, varlık anlamına yaraşır bir konuma gelmesidir.
Gayret bizden muvaffakiyet Allah’tandır.
selam ve dua ile…