Menü
Hüseyin Algül
Hüseyin Algül
Hz. Peygamber ﷺ Dönemi Kardeşlik (Muahat) Uygulamasının Günümüze Bakan Yönleriyle Nasıl Değerlendirebiliriz?
Eylül 25, 2023
Yazarın Tüm Yazıları

Hicretten yaklaşık beş ay sonra, Peygamber Efendimiz, muhâcirler ve ensâr arasında uhuvvet (kardeşlik) kurarak o günkü sosyo-kültürel-ekonomik problemlerin çözümünde çok önemli bir adım atmıştır. Asr-ı Saâdet’te gerçekleşen muâhât, o dönemin şartlarında ortaya çıkan birtakım acil sıkıntıların giderilmesinde etkili olmuştur. Bu yönüyle kardeşlik kurumu (Muâhât),  Asr-ı Saâdet ahlâkının özünü oluşturur ve her asırda gelecek İslâm toplumları için önem taşır. Esasında muâhât denilen bu uygulama, daha sonra en gelişmiş içeriğiyle “Müminler ancak kardeştirler…” (Hucûrat, 49/10) âyetiyle bütün asırları ve kıyamete kadar gelecek müminleri kapsayacak şekilde umumileştirilmiştir.

Unutmayalım ki her devirde mahiyeti farklılaşsa da Asr-ı Saâdet’te yaşanan zorlukları andıran birtakım sıkıntılarla karşılaşmak mukadderdir. Böyle durumlarda bize ışık tutan en yüksek değer, tüm çağlara ışık tutan “Muâhât, Uhuvvet Tesisi” gibi unvanlarla tarihimize geçen kardeşlik örneğidir. Günümüzde İslâm dünyası hakikaten muâhât nokta-i nazarından ziyadesiyle ele alınacak durumdadır. Zira İslâm coğrafyasına dikkatle baktığımız zaman sosyo-kültürel ve ekonomik açıdan kendine yeter durumda olan Müslüman ülkesi, maalesef parmakla gösterilecek kadar azdır. Ayrıca İslâm ülkelerindeki toplumlar muâhât kucaklaşmasının çok dışında kalmışlar; mezhep, mizaç hatta meşrep farklıklarını konuşulabilir, tolere edilebilir geçişken unsurlar yerine ayrıştırıcı yapılara dönüştürmüşler, kendi şemsiyelerinin gölgesinde oturanlara besledikleri kardeşlik duygularını başkalarından esirgemişler, ihtilâflara sürüklenmişler,Allah’a ve Resûlü’ne itaatle İslâm düşüncesi çevresinde birlik olmayı terk edince Kur’an’ın ölçüsüylebelirtmek gerekirsekuvvetleri dağılıp gitmişza’fa uğramışlardır (Enfâl, 8/46).Günümüzde İslâm ülkelerinin birçoğunda halen cereyan etmekte olan husumet ve şiddet ağırlıklı sonu gelmeyen iç kavgalar, Müslümanların geneldeSiyer-i Nebî’yi özelde muâhâtı doğru anlamadığını göstermektedir. Farklı mezhep veya cemaat yapılanmaları içindeki insanların şiddete yönelerek İslâm coğrafyasının birçok yerinde birbirlerine öldüresiye düşmanlık besleyebilmeleri bunu göstermektedir. Şayet genelde Siyer-i Nebî’yi özelde muâhâtı doğru anlayabilseydik, bu acılar yaşanmazdı. Şayet Siyer-i Nebî’yi doğru anlayabilirsek,muâhâtın günümüze yansımalarını rahatlıkla görebiliriz: Çevremizde kümelenen yoksul kimselerin gönül hazzıyla ellerinden tutarız, yetimlerin yüzünü okşar, açları doyurup kıyafet yetersizliği yaşayanları giydiririz.İşini kaybedenlerin, beklenmedik sıkıntılarla özgürlüklerini yitirenlerin, aç-bîilaç elimizden tutan biri yok mu diyenlerin hanelerine erzak götürür, böyle ailelerin çocuklarının okul masraflarını karşılarız.İhtiyaçlı olup yardım isteyen samimi yoksullara destek olurken, yoksulluk içinde kıvrandıkları halde aşırı duyarlılıkları sebebiyle kendilerini gizleyenleri bulup ellerinden tutarız. Başka ülkelerden zorunlu sebeplerle göç edip ülkemize sığınanlara uyum ve hayatlarını kazanma yolunda yardımcı oluruz. Gerekirse îsar yaparız; kendimiz ihtiyaçlı olsak bile daha muztar ve muhtaç durumda olanı görürsek ihtiyacının karşılanmasını önceleriz. Bir şekilde yoksulluğa mahkûm olmuş yetenekli insanların ellerinden tutarakbaşkalarına el açmaktan kurtarır,  ekonomik hayata yönlendirerek üretken hale getiririz.Bütün bunları muâhât (Allah için din kardeşliği) bilinci içinde yaparız ve bu insanlarla İslâm’ın ana düşüncesinin ortak paydaşları oluruz. Buna göre lâyık-ı veçhile yardım edenle hakederek yardım görenin dinî düşünce açısındandeğer boyutu aynı olur. Yardımlarımızı özel çıkarlarımıza basamak yapmayız, başa kakmayız. Böylece nifak ve fitne endişelerine karşı yekvücut bir kardeşler topluluğu oluruz. Allah için muâhât çerçevesinde yaptığımız yardımlaşma ve kucaklaşmalar, birliğimizin, dirliğimizin, huzurumuzun ve güvenliğimizin teminatı olur!..

Bu anlamda muâhât, dertleşmek, muhabbetle kucaklaşmak, halleşip söyleşmek, îsar içtenliğiyle huzur solumaktır…Muâhât, fakirin elinden tutmaktır, yetimin yüzünü okşamaktır… Muâhât, ihtiyaçlıya el uzatmaktır, iffetinden dolayı fakrını gizleyen muhtaçlara ulaşmaktır… Muâhât, zor zamanda mağdurun, mazlumun, işsizin, yetimin, yoksulun, kimsesizin yanında bulunmaktır, onlara: “Biz yanındayız; endişe etme kardeşim, metin ol, senin derdin benim derdim!” diyebilmektir… Muâhât, pazarcının artıklarını akşamın karanlığında komşularına görünmeden toplayıp mutfağına götürmeye çalışan utangaç-mahzun fakire selâm vermektir, yardımcı olmaktır, onurunu yıkmadan ihtiyacını karşılamak, onu da hayatın içinde tutmaktır…Muâhât, eli iş tutan fakat varlıklı iken akla gelmedik sebeplerle malını mülkünü kaybedenlere çarşıda, pazarda, bakkalda, markette, fabrikada, atölyedeiş bulmaktır, iş vermektir, onları hayata yeniden bağlamaktır… Muâhât, muhtacın fikir dünyasına girmek, gönül dünyasını imar etmek, ümitsizlik (ye’s) bulutlarını dağıtıpümit ve neşve rüzgârlarını estirmektir… Muâhât, bütün bunları yaparken muhatabının mezhep, meşrep ve siyasî eğilimlerine saygı göstermek, onunla Allah ve Resûlü’nün tanımladığıkardeşlik anlayışında buluşmaktır… Muâhât, fitneye-fesada son vermektir… Muâhât,  olanca güzelliğiyle huzurdur, güvendir, selâmettir, rahmettir, dertleri sonlandıran manevî tabiptir…Muâhât, kelimenin tam anlamıyla muhabbettir, dostluktur, muâhât ve muhabbet dostlarına (Allah dostlarına) keder ve hüzün de yoktur(Yûnus, 10/62)… Muâhât, inşa edicidir, hayat vericidir, manevî anlamda dirilticidir, îmardır, dünya ve âhiret onunla mamur olur…

Ah! Toplumun canı muâhât!.. Ah! İnsan ruhunun tesellisi muhabbet!.. Ah! Allah ve Peygamber muhabbetiyle yoğrulmuş müjdelenen dostluk!

Neredesin? Neredesin?

Ah!İslâm’ın yayılış yıllarında Resûlullah’ın (sas) çevresinde gönüllü olarak kümelenen muhacirlerle ensârı en güzel bir şekilde takip ederek Allah’ın rızasına erişebilen ve kendilerine Cenâb-ı Hak tarafından ebedi cennetler hazırlanan bahtiyar müminler(Tevbe, 9/100)!.. Ah! Kendileri muhtaç bile olsalar daha muztar ve muhtaçların ihtiyacını gidermeyi önceleyen ve bu yaptığından gönlü hazla dolan îsar sahipleri(Haşr, 59/9)!..  Ah! Korku, açlık, mal, can ve ürün kaybı ile imtihan geçirip “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve kuşkusuz O’na döneceğiz” (Bakara, 2/156) diye sabredenler!..

21. Yüz yılın yoksulları, yetimleri, muhtaçları, işsizleri, dertlileri, hastaları, mağdurları, mazlumlarımuâhâtözlemiyle sizleri bekliyor…

Neredesiniz? Neredesiniz?

0 0 Yorumlar
Puan
Bildir
guest

0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
DOSYA
Şahitliğin Hakkını Veren Şehir: Gazze...
Recep Songül
Şehit ve Şahit İlişkisi
İbrahim Hanek
Şahitlik ve İhsân
Murat Kaya
Seyr u Sülûk Bir Şehâdet Arayışı mıdır?...
Hamit Demir
İlâhî Şahitlik
Yavuz Selim Göl
RÖPÖRTAJLAR
“Gazze” demek şahitler diyarı demektir....
Muhammed Emin Yıldırım
“Şahitlik; her zaman ve zeminde hakkı söyleme, hak...
Şinasi Gündüz
“Doğu Türkistan Çin’in bir parçası değildir."...
Hidayet Oğuzhan
“Eğer insanım diyorsanız, Doğu Türkistan bir insan...
Seyit Tümtürk
“Gazze’de yaşananlar, Batı’nın dünya kamuoyundan, ...
Derda Küçükalp
SİRET-İ İNSAN
Savaşın Çocukları
Bahriye Kaman
Toplumun Kurucu Hücresi Olan Ailede Örneklik Vasfı...
Bahriye Kaman
Lider, Önder, Rehber!
Bahriye Kaman
Göçebe Ruhu
Bahriye Kaman
Nitelikler ve Roller
Bahriye Kaman
SİNEMA
Doğu Türkistan, Filistin ve Diğerleri: Sinemada Ek...
Abdülhamit Güler
Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak. Ama!...
Abdülhamit Güler
Bu Film, Böyle Devam Edemez!
Abdülhamit Güler
Göstermenin Mesuliyetinde Sinemanın Örnekliği...
Abdülhamit Güler
Perdedeki Kimin Afeti, Felaketi, Kıyameti!...
Abdülhamit Güler
GEZİ-YORUM
Doğunun Tüm Yolları Erzurum'dan Geçer...
Mikail Çolak
Mağrur Bir Tarih Ribatı Gibi Dimdik Ayaktadır Kâşg...
Mikail Çolak
Prizren’de Osmanlı Evladı Olmak
Mikail Çolak
Vakur ve Mahzun Bir Efsanedir: Kudüs...
Mikail Çolak
Habib-i Neccâr’ın Gözyaşları
Mikail Çolak
SAHABİ BİYOGRAFİSİ
Leyla “A” dır
Rumeysa Döğer
Son Dokunuş Sahibi: Kusem b. Abbas
Rumeysa Döğer
F Tipi Dünya
Rumeysa Döğer
Afrâ bint Ubeyd Yüzlü Kadınların Zamanından…...
Rumeysa Döğer
Bütün Şehit Annelerine: Sümeyra Bint Ubeyd Teselli...
Rumeysa Döğer
NEBEVİ VARİSLER
Ubey b. Kâ'b: Allah’ın Seçtiği Muallim...
Damla Mıdış
Ümmü Seleme
Hayrunnisa Duran
Allame Muhammed Salih Damollam
İkra Nur Demir
Mücâhid b. Cebr
Damla Mıdış
Takvâ Sahiplerinin Öncüsü Hasan Basrî...
Beyza Durna
Scroll Up
0
Düşüncelerinizi çok isterim, lütfen yorum yapın.x