Cafer b. Ebû Talib, Hz.Peygamber’in amcasının oğludur. Künyesi Ebû Abdullah’tır.Kendisine “cennette uçan” manasında “et-Tayyar fi’i cenne” denilmektedir.Bir diğer manası ise Cafer-ı Tayyardır.Bu isimlerin ona verilmesinin sebebi Mute Savaşında kollarını kaybetmesi üzerine Hz.Peygamber’in “Allah, kaybettiği kollarına karşılık cennette ona iki kanat verdi” demesidir.
Cafer b. Ebû Talib, Kureyş kabilesinin Haşimoğulları kolunun Abdümenafoğulları boyundandır. Dedesi Abdülmuttalib, babası Ebû Talib, kardeşleri ise Talib, Akil, Ali, Ümmü Hani, Cümane ve Rayta’dır. Hepsinin annesi Fatıma bint Esed.Haşim b. Abdümenaf’tır.
Kureyş’in Mekke’de şiddetli bir kıtlık yaşadığı dönemde Hz. Ebûbekir’in ailesi kalabalıktı.Bunu gören Hz.Peygamber amcası Abbas ile konuşup “Ebû Talibe yardım edelim, sen bir oğlunu bende bir oğlunu alayım.” diyor. Ebû Talib’in yanına varıyorlar ve bu durumu onunla paylaşıyorlar. Ebû Talib onlara,” Akil’i bana bırakın.Onun dışında istediğinizi yapabilirsiniz.” cevabını veriyor.Bunun üzerine Hz.Peygamber yanına Ali’yi alıyor. Abbas ise Cafer’i yanına alıyor ve kendi geçimini sağlayacak duruma gelene kadar amcasının yanında kalmaya devam ediyor.
Hz. Cafer ilk müslümanlardandır.Onun iman etmesi aniden değil bir süreç içerisinde olmuştur.Erken dönemlerde İslam’dan ve namazdan haberdar olmuştur.Hz.Ali’nin sözleri ve davranışlarıyla beraber İslamdan gitgide etkilenmiştir. Hz.Peygamber’in çağrısıyla beraber İslâm ile şereflenmiştir.
Mekke’de iman edenlerin sayısı çoğaldıkça müşriklerin korkuları artmış ve şiddet yoluyla kendi kabilelerindeki Müslümanları dinden döndürmeye çalışmışlardır. En sonunda bu durum dayanılmaz bir hal adlı ve Hz. Peygamber Müslümanların bu baskıdan kurtulmaları için Hicret etmelerini istedi. Onlara” Yeryüzüne dağılın” dedi.”Nereye gidelim ey Allah’ın Elçisi?” sorusuna ise Habeş topraklarını işaret ederek cevap verdi.”Orada yönetimi altında kimseye zulmedilmeyen bir kral bulunmaktadır.Doğruluk yurdudur.Allah içinizde bulunduğunuz sıkıntıdan sizi çıkarana kadar orada kalın”dedi. Habeşistan hicreti nübüvvetin beşinci yılında başlamış, Müslümanlar kafile halinde Mekke’den çıkmışlardır. Hz. Cafer’de baskı ortamından kurtulmak için Hz. Peygamber’den izin istiyordu.Hz.Peygamber onada bu izni verdi, kafile ile yola çıktılar.
Cafer b. Ebû Talib’in hayatında en önemli ve dikkat çeken kısımlarından biri Habeşistan’a gelen Kureyş elçilerine karşı Kral Necaşi’ye yaptığı konuşmadır.
Müşrikler Bedir Savaşı sonunda intikam almak için Habeşistandaki Müslümanları almak için elçi olarak seçtikleri Amr b. el-As ve Abdullah b. Rebia’yı hediyelerle ve sandıklar dolusu altın ile gönderdiler. Amr ve Abdullah kralın huzuruna çıktılar, asılsız suçlamalarda bulundular.Necaşi duyduklarına sinirlendi ve cevap verdi “Allaha yemin olsun ki onları hemen size teslim etmiyeceğim.Onlar benim topraklarıma sığındılar. Sizin anlattıklarınızı onlara sormak için huzuruma çağıracağım.” Diyerek Cafer ve arkadaşları huzura geldiler. Hz. Cafer müşriklerin suçlamalarına ve kralın sorularına cevap vermek için sözcü oldu ve konuşmaya başladı “Ey Hükümdar! Biz cahiliye karanlıkları içinde yüzen bir kavimdik. Putlara tapar, ölü hayvan eti yer, günah işlerdik. Akrabalarla ilişkiyi keser, komşulara kötü davranırdık. Aramızda güçlü olanlar zayıfları ezerdi. Allah bize aramızdan soyunu, doğruluğunu, güvenilirliğini ve iffetini bildiğimiz bir elçi gönderinceye kadar bu şekilde yaşamaya devam ettik. Allah’ın elçisi, bizi Allah’ı birlemeye, O’na ibadet etmeye, bizim ve atalarımızın O’nun dışında ibadet ettiğimiz putları ve taşları terk etmeye davet etti. Bize doğru söylemeyi, emaneti yerine getirmeyi, akrabaları ziyaret etmeyi, komşulara iyi davranmayı; haramlardan sakınmayı ve insanları öldürmemeyi emretti. Bize kötü ve günah fiiller işlemeyi, kötü söz söylemeyi, yetimlerin malını yemeyi, iffetli kadına iftira etmeyi yasakladı. Allah’a ibadet etmeyi ve O’na herhangi bir şeyi ortak koşmamayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi ve oruç tutmayı emretti. Onu tasdik ettik, ona inandık ve Allah’tan getirdiği mesajlar doğrultusunda ona uyduk. Böylece sadece Allah’a ibadet ettik ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmadık. Bize haram kıldığını haram, helal kıldığını helal kabul ettik. Yüce Allah’a ibadetten ayrılıp eskisi gibi putlara tapmamız ve daha önce helal gördüğümüz kötülükleri helal görmemiz için kavmimiz bize düşmanlık yaptı. Bizi işkencelere maruz bıraktılar ve dinimizi terk etmemiz hususunda baskı yaptılar. Mekkeliler bize zulmedince ve baskılarını artırıp dinimizi yaşamamıza izin vermeyince senin memleketine geldik. Birçok hükümdar arasından seni seçtik ve sana komşu olmayı tercih ettik. Senin yanında zulme uğramayacağımızı umarak geldik ey hükümdar!”.Necaşi bunun üzerine “Gidin, ülkemde güven içinde kalacaksınız kimse sizi alamayacak.”dedi.Kureyşten kelen iki elçiyi ise getirdikleri hediyelerle beraber huzurundan geri gönderdi.
Yıllar geçti Müslümanlar, Hz.Peygamber özlemiyle Habeşistan’dan Medineye hicret etmeye başladılar.Medineye vardıklarında Hz.Peygamber Hayber fethi için orada değildi daha fazla buna dayanamayan Hz.Cafer yola viran olup Haybere vardı.Onu gören Hz.Peygamber “Haybere mi sevineyim yoksa Caferin gelişine mi” deyip Caferi kucakladı, alnından öptü ve secdeye kapandı.
Mute Savaşı geldi. Bu savaş Müslümanlar ile Bizans arasındaki ilk karşılaşmadır.Hz.Peygamberin Bizansa gönderdiği elçinin şehit edilmesi sonucunda Müslümanlar Cürf denen meydanda toplandılar.Savaş kararı alındı.Peygamber efendimiz orduya üç komutan tayin etti şunları söyledi”Ordunun emiri Zeyd b.Harise’dir.Eğer öldürülürse Cafer b. Ebû Talib’dir.Onun başına bir şey gelirse Abdullah b.Revahadır.Onun başınada bir şey gelirse kendi içinizden emir tayin edin ve ona tabi olun.”buyurdu.Savaş başladı, mızrak darbesiyle Zeyd şehit oldu.Sancağı Hz.Cafer aldı.Önce sağ eliyle tutuyordu.O elini kaybedince sol eliyle tuttu.Her iki elinide kaybedince sancağı kollarının üst kısmı ile vücudunun arasına sıkıştırdı.Doksana yakın kılıç darbesi aldı ve orada şehit oldu.Ondan sonra komutayı Abdullah b. Revaha aldı ve şehit olana kadar savaştı.Ensardan Sabit b. Erkam aldı sancağı sonrasında Halid b. Velide devretti.Bu şekilde daha fazla insan kaybı yaşanmadan orduyu Medine’ye geri getirebildi. Cafer b. Ebû Talib vefat ettiğinde kırk yaşlarındaydı .Kabri bugünkü Ürdün’ün Kerak şehrinin mezar beldesinde bulunmaktadır. Hz. Zeyd ve Hz.Abdullah’ın da mezarları aynı belde içerisinde onun çok yakınındadır.