Menü
Nurala Göktürk
Nurala Göktürk
Doğu Türkistan Sofrası (Yemek Kültürü)
Ağustos 1, 2024
Yazarın Tüm Yazıları

Doğu Türkistan kökleri bin yıl önceki Karahanlılara dayanan geleneksel yemek pişirme yöntemlerine sahiptir. Uygurlar, Sincan nüfusunun büyük bir bölümünü oluşturuyor ve bu nedenle de doğal olarak bölgeye onların yiyecekleri hakimdir.

Uygur yemekleri, koyun eti, sığır eti, tavuk, kaz, havuç, domates, soğan, biber, patlıcan, kereviz, çeşitli süt ürünleri ve meyveler gibi malzemelerle tanınır. Uygurlar, ana yemekler hazır olmadan önce misafirlere çay ve meyve ikram etmeyi severler.

Orta Asya Doğu Türkistan tarihteki ulu Türkistan, büyük Türkistan tarım vadisinin ve tanrı dağlarının etekleri kadim Türk topraklarıdır. Bu zengin topraklarda Allah’ın kullarına bahşettiği her türlü nebatat ve hububat ile milletimiz en lezzetli ve köklü mutfak kültürü ile geçmişten günümüze kadar doğru beslenmiş, uzun ve sağlıklı bir hayat yaşamıştır. Yemek sadece mide doldurmaktan ibaret olmayıp insan yaşantısında önemli yeri olan beslenme, büyüme ve yaşam kalitesini arttırma mahsulüdür. Ecdadımız beslenme usulü ile her türlü mahsulü birini, biri ile tatlandırmış, en iyi biçimde şekillendirmiş, zenginleştirmiş bol vitaminli sağlıklı yiyecekler üretmişlerdir. Yiyecek ve içecekler ile beslenirken tedavi olma usulleri ile birtakım hastalıklardan korunmuş, beslenirken aynı zamanda tedavi olmuş veya hiç hastalanmadan sağlıklı yaşamışlardır. Yiyecek ve içeceklerden ürettiği şifalı besinlerle sağlıklarını ömür boyu muhafaza ede gelmişlerdir.

Buğday unu ve pirinç Türk mutfaklarının vazgeçilmez temel gıdalarının başında gelir. Uygurlar mutfaklarında öteden beri et ve yağ ile pirinç ve buğday unu, sebze ve meyve ilave ederek bin bir çeşit yiyecek üretmişlerdir. Pirinçin asıl vatanı Türklerin ata yurdu olan Doğu Türkistan’dır. Tarımda, çiftçilikte, besicilikte köklü tarihe sahip olan milletler arasında Türk kültür ve medeniyetine ev sahipliği yapmış olan Doğu Türkistan gelmektedir. Dünya mutfaklarını kıskandıracak kadar zengin bir kültüre sahip olan Uygurlar tarihteki tarımcılık, besicilik hayvancılıkta en ön saflardaki yerini günümüze kadar koruya gelmişlerdir. Ataların “et giren eve dert girmez” deyimini doğrulayacak şekilde hemen hemen her yemekte et kullandıkları gibi pirinçi et ile özletirmiş sebze ile zenginleştirmiş “bir dirhem et bin ayıbı örter” sözlerine binaen başta pilavlar olmak üzere her yemekte et kullanmayı adeta alışkanlık haline getirmişlerdir.

Pilav, genel olarak Türk mutfaklarının vazgeçilmez temel yemeklerinden olup en zengin çeşitleri ile Doğu Türkistan Uygur mutfağında görülmektedir. Toylarda, düğünlerde, ölümlerde, her türlü toplu merasimlerde, toplantılarda şıklığı, zarafeti damaklara hitabıyla yerini asırlardır muhafaza edegelen ‘Türkistan pilavı” Doğu Türkistan Uygur mutfaklarında 20’ye yakın çeşidiyle sultanlık saltanatını koruya gelmektedir. Dini ve milli kültürlerimiz bizi biz yapan en kıymetli hazinemiz en değerli miraslarımızdır. Bizler milli ve manevi değerlerimize gereken önemi verip, koruyup yaşatırsak bizden sonraki neslimiz bizden daha gurur verici çalışmalara imza atacaklardır.

Doğu Türkistan’ın verimli ve sulak toprakları, tarımın her türüne ve çiftçiliğe olağanüstü elverişli ılıman havası ile doğanın en gözde mekânıdır. Pirinç çeşitleri de diğer ürünler gibi en çok o topraklarda yetişir. Yılda iki kez ürün alınan topraklarımızdan pirinç, buğday, sebze, meyvenin her türlü tahıl çeşitlerinin ana vatanıdır.

Doğu Türkistan; Uygur mutfağı Türk dünyasının mutfak kültürünün kalbinin attığı yerdir. İç Anadolu mutfaklarını, Karadeniz ve Doğu Anadolu mutfaklarını araştırdığım zaman gördüm ki Türk mutfakları birbirinin uzantısıdır. Doğu Türkistan Uygur mutfak kültürü diğer kardeş mutfaklara nazaran biraz daha ağır ve biraz daha derin, biraz daha incelik isteyen sanatsal yönü ile zaman alan; yapılışı, şekli, lezzeti ile farklı bir mutfaktır. Mutfakta ölçü çok önemli olmasına rağmen annelerimizden öğrendiğimiz kadarı ile göz kararı yemek yapan bir milletiz. Kimse yemek yaparken, bardak, kaşık gibi ölçüler kullanmaz.

Dünya şifalı bitkisel çayları aşağı, yukarı 25-30 yıldır yeni yeni öğreniyor. Uygur mutfağında mevsimine ve kişilerin mizacına göre içilen çaylar, yemeklerin sıcak, soğuk mizaçlı oluşuna göre demlenen çaylar ile sağlığınızı daha iyi korunmasına yardımcı olur. Biz Türkler öteden beri çaycı bir milletiz. Yemekten önce çay, yemek ile çay, yemek sonrası çay, öğünlerde çay, soğuk çay, sıcak çay, sıcak mizaçlı baharatlı çay, soğuk mizaçlı baharatlı çay, gibi çalar ve çayın türleri ve şifalı yönleri ile başlı başına bir kitap konusu olduğuna inanıyorum. İçeceklerimiz çaylarla sınırlı olmayıp hoşaflar, şerbetler, ayran, kımız gibi içeceklerin Uygur Türklerinin günlük yaşamında önemli yeri vardır.

Araştırmalarımıza göre 1400 yıllarında uzak doğu seyahatine çıkan İtalya’nın meşhur gezgini Marko Polo Doğu Türkistan’a da uğrar ve Uygur yemeklerine hayran kalır. Resimlerini çeker, tariflerini yazar, yetmez ülkesine usta götürür halkına öğretmeye çalışır ve devletinin de desteği ile birçok hamur işi yemeklerimizi makarnaya dönüştürür. Günümüzde İtalyan makarnası olarak bilinen pek çok makarna çeşidinin Doğu Türkistan Uygur mutfaklarında halen her evde taze olarak yapıldığını görebilirsiniz. Fakat aynı şeyleri herhangi bir İtalyalının mutfağında görmeniz mümkün değildir.

Fransız Devlet müzesinde 800’lü yıllara ait Doğu Türkistan’dan getirilen bakırdan yapılma buharlı mantı tenceresi bulunmaktadır. Doğu Türkistan Vakfımızın Genel Başkanı merhum Orgeneral M. Rıza Bekin Paşa bilhassa kendisi görmüş konu hakkında bilgi edinmiştir. 800’lü yıllarda Doğu Türkistan’a bir kazı çalışası için giden Fransız arkeolog çalışmalar sırasında 300 yıl öncesine ait bir buharlı bakır tencereye rastlamış, tencerenin mantı pişirmede kullanıldığını öğrendiğinde hayretler içinde kalmıştır. Aynı tencereyi ülkesine götürüp tarihi eserler müzesine koyan arkeolog Sewinhedin tencerenin bulunduğu bölmeye tencere hakkında yukarıdaki izahat hakkında bilgi içeren bir not yazmış ve “Amerika henüz uzaya gitmeyi aklına bile getirmediği tarihte Uygurlar buharlı tencere kullanıyorlardı” diye bir izahat not etmiştir. Merhum başkanımız Mehmet Rıza Bekin Paşa Fransa’ya gittiğinde adı geçen bakır mantı tenceresini görmüştür. Benim Doğu Türkistan Geleneksel Uygur Mutfak Kültürü adlı eserimi yazmakta olduğum günlerde kendisi anlatmıştı.     

Doğumdan ölüme, beşikten, mezara kadar yaşantımıza damgasını vurmuş olan bizi biz yapan değerlerimizi evlatlarımıza miras bırakmak her bir ferdimizin en önemli görevlerinden biridir.

Günümüzde kardeş mutfaklarda yaygınlaşan Uygur mutfak kültürüne ait pek çok yemek çeşitlerini en çok Çinliler kendilerine mal etmiştir. Pirinç lapası ve beyaz pilavdan başka yemek bilmeyen Çinliler Uygurların temiz ve helal olan yemeklerinden beslenmeye başlayınca çehresi değişmiştir.

Milletimin el sanatlarına, kültür hazinelerine, bizi biz yapan bütün değerlerine hayranlığım çok küçük yaşlarda başlamış, beni pek çok makalenin yanı sıra kitap yazmaya sevk etmiştir. Doğu Türkistan Geleneksel Uygur Mutfak Kültürü adlı eserim de dünyada ve Türkiye’de ilk kez neşredilmiş bir eserdir. Çok küçük yaşlarda kızıl çinin ağır işkence ve zulmünden dolayı vatanlarını terk etmek zorunda kalan bir ailenin mensubu olarak ömrümce vatanım ve milletim için kendi çapımda çeşitli alanlarda mücadele vermeye gayret ettim. Cennet vatanım Doğu Türkistan’da milyonlarca kardeşim yaşam mücadelesi verirken bizim elimiz kolumuz bağlı hiçbir şey olmamış gibi yaşamamız haramdır. Merhum büyük üstadın dediği gibi: “Sahipsiz vatanın batması haktır, sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.”

Vatanımıza, milletimize, dinimize, imanımıza, gelenek ve göreneklerimize sıkı sıkı sahip çıkacağız. Her bir ferdin dini, milli, içtimai, ahlaki, vicdani ve insani görevi olan Doğu Türkistan davasını kendimize şiar edineceğiz. Aksi taktirde mahşer günü kardeşlerimiz haklı olarak davacı olacaklar.

4 2 Yorumlar
Puan
Bildir
guest

0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
DOSYA
Şahitliğin Hakkını Veren Şehir: Gazze...
Recep Songül
Şehit ve Şahit İlişkisi
İbrahim Hanek
Şahitlik ve İhsân
Murat Kaya
Seyr u Sülûk Bir Şehâdet Arayışı mıdır?...
Hamit Demir
İlâhî Şahitlik
Yavuz Selim Göl
RÖPÖRTAJLAR
“Gazze” demek şahitler diyarı demektir....
Muhammed Emin Yıldırım
“Şahitlik; her zaman ve zeminde hakkı söyleme, hak...
Şinasi Gündüz
“Doğu Türkistan Çin’in bir parçası değildir."...
Hidayet Oğuzhan
“Eğer insanım diyorsanız, Doğu Türkistan bir insan...
Seyit Tümtürk
“Gazze’de yaşananlar, Batı’nın dünya kamuoyundan, ...
Derda Küçükalp
SİRET-İ İNSAN
Savaşın Çocukları
Bahriye Kaman
Toplumun Kurucu Hücresi Olan Ailede Örneklik Vasfı...
Bahriye Kaman
Lider, Önder, Rehber!
Bahriye Kaman
Göçebe Ruhu
Bahriye Kaman
Nitelikler ve Roller
Bahriye Kaman
SİNEMA
Doğu Türkistan, Filistin ve Diğerleri: Sinemada Ek...
Abdülhamit Güler
Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak. Ama!...
Abdülhamit Güler
Bu Film, Böyle Devam Edemez!
Abdülhamit Güler
Göstermenin Mesuliyetinde Sinemanın Örnekliği...
Abdülhamit Güler
Perdedeki Kimin Afeti, Felaketi, Kıyameti!...
Abdülhamit Güler
GEZİ-YORUM
Doğunun Tüm Yolları Erzurum'dan Geçer...
Mikail Çolak
Mağrur Bir Tarih Ribatı Gibi Dimdik Ayaktadır Kâşg...
Mikail Çolak
Prizren’de Osmanlı Evladı Olmak
Mikail Çolak
Vakur ve Mahzun Bir Efsanedir: Kudüs...
Mikail Çolak
Habib-i Neccâr’ın Gözyaşları
Mikail Çolak
SAHABİ BİYOGRAFİSİ
Leyla “A” dır
Rumeysa Döğer
Son Dokunuş Sahibi: Kusem b. Abbas
Rumeysa Döğer
F Tipi Dünya
Rumeysa Döğer
Afrâ bint Ubeyd Yüzlü Kadınların Zamanından…...
Rumeysa Döğer
Bütün Şehit Annelerine: Sümeyra Bint Ubeyd Teselli...
Rumeysa Döğer
NEBEVİ VARİSLER
Ubey b. Kâ'b: Allah’ın Seçtiği Muallim...
Damla Mıdış
Ümmü Seleme
Hayrunnisa Duran
Allame Muhammed Salih Damollam
İkra Nur Demir
Mücâhid b. Cebr
Damla Mıdış
Takvâ Sahiplerinin Öncüsü Hasan Basrî...
Beyza Durna
Scroll Up
0
Düşüncelerinizi çok isterim, lütfen yorum yapın.x