1930 yılında Doğu Türkistan’ın kadîm şehri Hoten’de, bölgenin önde gelen dinî ve siyasî liderlerinin yetiştiği bir ailede dünyaya gelen merhum Dr. Mehmet Yakup Buğra, 2011 yılında İstanbul’da hitame eren yaklaşık 81 yıllık bereketli ömrünün satır aralarını ve de yakın dönem Doğu Türkistan tarihinin dönüm noktalarını “Hatıralarım” kitabında kaleme almıştır.
Dr. Mehmet Yakup Buğra’nın bu eserinde çoğunlukla 1949-1976 yıllarında Doğu Türkistan’da Mao döneminde yaşanan bizzat şahidi ve mağduru olduğu hadiseleri/zulümleri aktarmaktadır. Bu kitapla beraber, yaklaşık 3 milyon Müslüman Uygur’un tutuklu bulunduğu fiziki ve psikolojik inanılmaz işkencelerin uygulandığı kampların yeni bir hadise olmayıp, bundan önce 1960-1970’lerde de Doğu Türkistan’da icra edildiğini açık bir şekilde görmekteyiz.
Geçmişe dönüp baktığında kendisine huzur veren günlerinin çok az olduğunu belirten Doktor Mehmet Yakup Buğra’nın endişe, sıkıntı ve mücadeleyle geçen hayatının bir dökümü “Hatıralarım” kitabıyla günümüze ulaşmıştır. Kitabın birçok bölümünde bahsedilen onlarca suç, zulüm ve işkenceye rağmen kitabın bir pasajında M. Yakup Buğra’nın “Aklıma getirmekten bile korktuğum şüphem gerçekleşti.” sözleriyle annesinin vefatından bahsetmesi, ardından çolpan yıldızının hikâyesiyle annesinin ümidini diri tuttuğunu, bu hikâyenin ıssız bir tarlada dua dua yakarışına vesile ve dayanak olduğunu ifade etmesi beni derinden etkileyen bir kısım olmuştur. Annesinin korku ve endişe ile yaşayıp hastalanarak vefat etmesine şahit olması yaşadığı en büyük acılardan biriydi belki de…
“Ümitsizliğe kapılıp ardından biraz rahatladığımda… Ümit sanki güneşin doğuşu gibi ufukta görünmeye başladığında… Kâbus görüp korkuyla uyanan kişi gibi kendimi rahat hissettiğim zamanlarda… Böyle bir hatıratı yazmaya karar vermiştim.”
Bu cümlelerin sahibi Mehmet Yakup Buğra olsa da ona bu cümleleri kurduranın annesi, mücadeleyi elden bırakmayan babası ve onların gözlerinde gördüğü ruh olduğu aşikardır.
Kızılay yayınlarından çıkmış bu kitabın hazırlanmasında Mehmet Buğra Beyin torunlarının büyük bir emeğinin oluşu oldukça manidardır.
Kitap, Mehmet Yakup Buğra’nın olduğu fotoğraflar diziniyle başlamakta, daha önce yapılmış iki baskısından farklı bir edisyonla müellifi tarafından yazılan nüshanın esas alınmasıyla Uygur alfabesiyle yeniden dizilmiştir. Sayfanın karşı cenahındaki ilk sütununda hatıratın Latin alfabesiyle transkripti, diğer sütunundaysa Türkiye Türkçesine dil içi çevirisi verilmiştir. Eserden daha fazla yararlanılsın diye bazı açıklamalar da eklenmiştir.
81 yıl hem çileli hem de bir o kadar bereketli bir hayat süren Doktor M. Yakup Buğra’nın duyurduğu zulme önce kulak verebilmenin daha sonra da duyurabilmenin özlemiyle…