İnsan anne olduğunu bilir lakin anlamak ve kavramak için eğitim alması gerekir.
İnsan baba olduğunu bilir lakin anlamak ve kavramak için eğitim alması gerekir.
İnsanlar evli olduklarını bilir lakin anlamak ve kavramak için eğitim almaları gerekir.
İnsan, insan olarak doğduğunu bilir lakin insan olabilmek için sürekli eğitim alması gerekir.
Daha da önemlisi insan, insan olarak kalabilmek için bir ömür çaba sarf etmesi gerektiğini bilir. Kendini hiç bırakmadan insan olmaya devam etmesi gerekir. Bununla birlikte her boş bulunduğunda da insan olduğunu hatırlaması gerekir.
İnsan, insan olma potansiyeliyle dünyaya gelir. İnsana düşen içindeki potansiyeli ortaya çıkarmaktır. Fakat insan kendi içindeki potansiyeli çıkarmakla uğraşmak yerine diğerlerinde olana gözünü diker. Gözü dışarda olan insan kendinden uzaklaştıkça kendi bilgisine de uzaklaşır. Kendinden uzaklaşan insan için arayış başlamıştır. Ne aradığını bilmeyen insan oradan oraya savrulur.
İnsan için birçok konu kolay birçok konu da çabuk olabilir. Fakat hiçbir konu bilgiye erişim kadar hem kolay hem hızlı olamaz. Bilgiye erişimin baş döndürücü kolaylığı ve çabukluğu sonucu herkes her konuda kendini bilge ilan etmektedir. Oradan bakınca da yıllarca süren lisanslar yüksek lisanslar boşuna görünür. Yapılan araştırmalar, yazılan tezler anlamsızlaşır. Artık bilmek için emek harcamaya gerek yoktur. Bir tıkla mümkünken gereksiz gelir.
Terapi almak için başvuran bir üniversite öğrencisi geldiğimiz durumun özeti gibidir. Bilgisayar mühendisliği okuyan öğrenci üçüncü senesi olduğunu fakat kendisinin hâlâ birinci sınıfta olduğunu söylemesine şaşırmama rağmen erken bulduğum için “Üniversitede nasıl sınıfta kalınır?” diye sormadım. Benim aklımda bu soru o ise devam ediyordu…
“Lise boyunca bilgisayar mühendisi olmayı hayal ettim fakat üniversiteye geldiğimde hayal kırıklığım çok büyük oldu. Önceleri derslere girmek istemedim. Sonrasında pandemi oldu. Online derslere katılmak yerine bilgisayar oynadım. Size başvurdum çünkü artık oyun da oynamıyorum canım hiçbir şey yapmak istemiyor. Bütün gün boş boş duvara bakıyorum. Ben sadece kod yazmak istemiştim bu kadar şeyi öğrenmek zorunda değilim. Zaten gerek te yok anlatılan teknik bilgi ve ben bunları kullanmayacağım. Ne gerek var ki? Bize sadece kod yazmayı öğretseler ya! Derste anlatılan her şey internette var. Neden ben bir profesörü dinlemek zorundayım.”
“Tamam madem bütün dersler internette var neden internetten izlemiyorsun?” diyorum.
“Evet izleyerek öğrenirim o zaman da haklarım olmaz.”
Okuldan sonra farklı olan tek şey verilen haklar diyor. Evet aslında diploma öğrencinin aldığı derslerin ispatıdır. Öğrenci sorumluluk almadan hak istiyordu. Çünkü ona hayatı boyunca hiç sorumluluk vermeden hak verilmişti. Hiç yürümeden hedefe ulaşmak, tırmandan zirvede olmak istiyordu.
Sözleşmişler gibi hemen peşine gelen bir görüşmede gözü yaşlı genç kadın şöyle söylüyor:
“Eşimle tanıştığımda bana çok değer verdi. Aradığı insanın ben olduğuma inandırdı. Gerçekten ikimiz de çok mutluyduk evlendik. İki ay sonra o çok mutsuzdu. ‘Neyin var?’ dedim. ‘Ayrılmak istiyorum.’ dedi. Çünkü evlilik beklediği ve hayal ettiği gibi bir şey değildi. ‘Bunun seninle bir ilgisi yok.’ dedi. ‘Evlilik bana zor geldi, ben gitmek istiyorum. Ben hayatım boyunca evlenince mutlu olmayı hayal ettim. Hayal kırıklığım çok büyük.’ dedi. Fakat beni sevdiğini değer verdiğini söylerken benim hayal kırıklığımla hiç ilgilenmedi. Çünkü hayal kırıklığına uğramıştı. Evlilik sorumluluğu ağır gelmişti. Fakat onun hayal kırıklığı beni daha büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Üstelik ben onu seviyorum düzelsin istiyorum. Ben de çalıştığım için ondan hiçbir şey istemiyorum. Yük olmamaya çalışıyorum. Eve gelip yemeğini hazırlıyorum. Daha ne yapabilirim hocam lütfen söyleyin. Bizde boşanmak diye bir şey yoktur. Beni çok ayıplarlar. Ben boşanmak istemiyorum.”