Esasen “öteki” kavramı, sosyal bilimlerin önemli problemlerinden biridir. “Öteki”, modern zamanların bilimsel perspektifleri içinde somut karşılıklara sahiptir. Bu bağlamda başta antropoloji olmak üzere diğer sosyal bilimlerin de bir “öteki” inşasından ve probleminden söz etmek imkân dâhilindedir. Öncelikle zihinsel, ardından da somut karşılıklar içinde kendine yeni bir dünya kurmayı başaran “öteki kuramı”, sadece insan haklarının kullanımında değil, diğer tüm sosyal tercihlerde de belirleyici bir boyuta sahiptir. Çünkü böylece sosyal bir sistem, içsel bütünlük ve devamlılığını, “öteki”ne bağlı kalarak ve onun üzerinden garanti altına almakta ve böylelikle de kendi sürekliliği sağlamaktadır.
“Öteki”ne ilişkin olarak ortaya çıkan genel ve egemen eğilimi açıklığa kavuşturmak için özellikle antropolojik ve sosyolojik eğilimlerde ortaya çıkan farklı yaklaşım biçimlerini tasnif etmek gerekmektedir.
“Öteki” kavramına semantik orijini dikkate alınarak bakıldığında kavramın, Grekler tarafından 6. ve 7. yüzyıla kadar “yabancı”lar özelinde kullanıldığı görülmektedir. Grekler, kendilerini yabancılardan ayırmak için bu kavrama başvurmaktaydılar. Bu bağlamda, bir başka terim olarak “barbar” da “öteki” söylemi içinde, alt-insanlık biçimlerini tanımlayarak yansıtmak için kullanılmıştır. İlgili bazı çalışmalarda, “öteki” teriminin Avrupalılarca sadece negatif bir anlamda kullanılmadığı, bu terimin zaman zaman “diğer yerler” ve “diğer insanlar” için de kullanıldığına işaret edilmektedir. Hatta terim bu çerçevede Avrupalıların, “öteki”ni tanımlamada kararsız kaldıkları alanlarda bile kullanılmıştır. Yeni dünyalarla karşılaşan filozof, asker ve tüccarların gözlemlerine bağlı olarak “öteki” söylemi içinde “barbar” terimi, 12. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar özellikle Hristiyan olmayanlar için kullanılmaya başlanmıştır. 18. yüzyıla ağırlığını veren Rönesans döneminde ise “öteki” terimi özellikle “aydınlanmamış” “öteki”leri belirtmek için kullanılmıştır (Sözen, 2019). 20. yüzyılda ise artık bu kavramla Avrupa ve Amerika’nın cahil, geleneksel ve kendilerinden daha az akıllı olarak gördükleri “Üçüncü Dünya” ülkeleri kastedilecek ve gerektiği sürece de bu kavram kendi temsillerinde ..