Menü
Abdülhamit Güler
Abdülhamit Güler
Bu Film, Böyle Devam Edemez!
Ocak 24, 2024
Yazarın Tüm Yazıları

İnsanlık tarihinin en olaylı toplumlarından biri İsrailoğulları olsa gerek. Kur’ân-ı Kerim’de de sıkça atıf yapılan ve ilişki kurulmasına dair uyarıda bulunulan İsrailoğulları’nın bugün vardığı nokta İsrail devleti. Elbette Yahudi olanlar da aynı kitleyi temsil ediyor.

Yahudilerin tarihteki en belirgin tecrübesi ise sürgün. Belli zaman aralıklarıyla ya da tarihin kırılma noktalarında sürgün yemişler, zulme uğramışlar. Bu sürgün ve zulümleri hep Hristiyanlar ya da paganlardan görmüşler. Ve güçlendiklerinden aynı zulmü kendileri uygulamışlar. Tabii ki Müslümanlara karşı. Çünkü dünyanın diğer toplumları, inançları ya da gruplarını ciddi şekilde kendilerine bağlamış durumdalar.

Yahudilerin kendileri dışında olanları bağlayabilmesi alakaya mazhardır. Bunu nasıl başardıklarına iyi bakmak lazım. Çünkü konu tarihi akış sonrasında teknoloji ve eğlence bağlamlı çok sayıda başlıkla beraber sinemaya varıyor. Yahudilerin sürekli sürgün yemesi sonrası varlıklarını muhafaza edebilmek için paha söz konusu olan şeyleri sanal hale getirmeleri dünyada birçok şeyin akışını değiştirir. Borsa, tahvil, hisse senedi ve sanal para gibi şeyler sonrası kripto para meselesi de benzer bir durum esasında. Neticede Yahudi demek kapitale ve sosyolojiye yön veren demek. Modern zamanı belirleyen sınırların Yahudiler tarafından çizildiğini söylesek abartmış olmayız.

Sinemada da durum çok farklı sayılmaz. Zira sinema endüstrisinin merkezi olan Hollywood, Siyonist lobinin en güçlü olduğu zeminlerden biri. Birçok büyük stüdyonun kurucusu, sahibi, yöneticisi, ortağı Yahudilerden oluşuyor. İnternette kısa bir araştırma yaptığınızda ulaşabileceğiniz bilgilere bakıldığında tablo şöyle: Warner Bros. Başkanı Barry Meyer, CBS Corp. İcra Başkanı Leslie Moonves (amcası İsrail Başbakanlarından), News Corp. Yöneticisi Peter Chernin, Paramount Pictures Başkanı Brad Grey, Walt Disney Co. İcra Başkanı Robert Iger, Sony Pictures Başkanı Michael Lynton (Alman Yahudisi), MGM Başkanı Harry Sloan, NBC Universal İcra Başkanı Jeff Zucker… Hepsi Yahudi’dir…

Hâl böyle olunca sinemanın da sınırlarını ve etki alanlarını Siyonizm’in belirlediğini söylemek yerinde olacaktır. Öyle ki, Hollywood’da bir ‘Holokost Endüstrisi’ oluştuğundan bile söz edebiliriz. Son yarım asırdır düzenli olarak İkinci Dünya Savaşı sırasında Hitler tarafından uygulanan katliamlara dair filmler yapılıyor. Net bir sayı vermek neredeyse imkânsız. Çünkü birinci sınıf olanlar hariç her sınıf kalitede bu konuda filmler üretiliyor. Bol Oscar ödüllü çok sayıda Holokost filmi sayabiliriz.

Filmlerden bahsedeceğiz ama öncesinde etkisinden söz etmek lazım. Holokost filmlerinin düzenli olarak etkili şekilde yapılması sonrası dünya kamuoyunda Yahudi Soykırımı meselesi üzerinde hassasiyet oluşturuldu. Bazı ülkelerde soykırımı inkâr etmek bile suç teşkil etti. Devletler yasalarına bunu koyabildiler. Düşünebiliyor musunuz? İfade özgürlüğü ile övünen Batı’da herhangi bir konu hakkında “Hayır bence öyle değil” demek yasak. Bunun için zemin sağlayabilmek kolay değil. Özgürlük söylemleri ile beslenen toplumlarda bunu yapabilmenin tek yolu, uzun vadeli planlama ile oluşturulan psikolojik zemindir. İşte bu zemini sağlayan şey büyük oranda sinemadır.

Holokost filmlerinin ortak özelliği ise propaganda dili ile yapılmamasıdır. Reklamcılıktaki ‘duygusal satın alma motifi’ denen yöntem ile çocuk, kadın, ihtiyar, hayvan, sanatçı unsurları ile hikayeler oluşturulup duygusal noktadan izleyiciyi yakalamak şeklinde bir planlama söz konusu. Bir kırmızı mont, yıkıntılar arasında piyanist, savaşın ortasında hayvanat bahçesi, çocuk ve oyuncak özelinde ölümün anlatılması gibi tercihler küresel duygusal zemini öylesine hazır hale getirdi ki İsrail herhangi bir suç işlediğinde “ama onlar da çok acı çekti” şeklinde karşılık buldu, uzun zaman.

Geçmiş zaman olarak konuşmak için henüz erken ama yeni medya araçları ve kaderin cilvesi mi desek, dünya kamuoyunun, yani halkların İsrail hakkındaki kanaati 7 Ekim sonrası sarsılmaya başladı. Öylesine pervasız, vicdansız, hukuksuz soykırım işleniyor ki en büyük destekçileri bile İsrail’e “bunun böyle yapma artık” deme noktasına geldi. Bu motivasyon dönemsel olabilir. Sonrasında da devam edebilmesi ise neler yapılacağına göre değişir. Yani İsrail’in gerçek yüzünü ortaya koyan yüzlerce görüntü ve gerçeğin örtülemez halini bitmeyecek bir azimle nesillere anlatmak gerek. Çünkü tarih unutmakla meşhurdur. Diğer taraftan tarih, yazanların elinde güçlenen bir silahtır. Bugünlerin yakın gelecekte tarih kitaplarına hakkaniyetli şekilde geçebilmesi için her türlü aracın gücü kullanılmalı. Bunların arasında sinema ciddi bir yer tutuyor.

Steven Spielberg’ü Oscar’a boğan ve çeşitli lobilerin de vazgeçilmez ismi haline gelmesini sağlayan şey “Schindler’in Listesi” filmi oldu. İkinci Dünya Savaşı sırasında Naziler tarafında uygulanan zulmü anlatan film güçlü hikâye anlatımı ve etkileyici prodüksiyonu ile akıllara kazındı. Film 1994’te tam 7 dalda Oscar kazandı. Bütün tavsiye listelerinde mutlaka bulunur. Kendisi de Yahudi olan Spielberg, bugünlerde yaptığı bir açıklama ile gündeme geldi. Sadece 7 Ekim’de yaşananları baz alan ve gerçekleri görmezden gelen Spielberg, “Yahudilere yönelik tarifsiz barbarlık” olarak nitelendirdiği saldırılar hakkında belgesel hazırladığını duyurdu. Yani Hollywood içindeki kalın Siyonist algıyı güçlendireceğinin işaretini verdi.

Yahudi asıllı birçok isim Spielberg’ün aksine beyanlarda bulunup vicdanı ile konuşsa da meşhur yönetmen ve kendisine benzeyenlerin yakın dönemde yapacakları sinemasal çalışmalar gerçeğin üzerine toprak serpmeye çalışacak. Etkili olmaları da muhtemel. Zira sinema hâlâ en güçlü araçlardan biri var Hollywood bunu hâlâ en iyi yapan merkez.

Holokost filmleri denince akla gelen yapımlardan olan Piyanist, sinema tarihinin ironik görsellerinden biri olan afişi ile hafızalara kazındı. Yönetmeni Roman Polanski’ye öylesine bir prestij kazandırdı ki süreki taciz ve tecavüz iddiaları ile gündeme gelse bile film listelerden düşmüyor. Enkazın içinde piyana çalmaya çalışan duygusal bir adam. Ne kadar romantik. Aynı manzarayı Gazze’de de yaşadık ama gerçek olanla kurmaca olan arasındaki duygusal fark elimizi kolumuzu bağlıyor.

Bu arada…

Gazze’de an be an yaşanan soykırıma canlı şahitlik etmenin dünya tarihinde ciddi bir kırılma olduğu söyleniyor. Doğru, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Fekat internet ve sosyal medya vasıtasıyla şahit olduğumuz manzaralar sonrasında sinemanın kamuoyu oluşturma noktasında Siyonistlere yardımı olmayacağını düşünmek mühim bir noktayı ıskalamak manasına geliyor. Gerçek ile kurgunun etkisi farklı olur. Tahmin edildiğinin aksine gerçek olarak kabul ettiğimiz şey değil, kurgunun oluşturduğu gerçeklik daha kalıcı ve etkili oluyor. Gazze’de yaşanan ve en küçük ayrıntısına kadar vakıf olduğumuz manzaralar Suriye’de, Irak’da ve yine daha önce Filistin’de yaşandı. Özellikle 2010’lar sonrası yaşananların kanıtı olan fotoğraf ve videoların etkisi dünya kamuoyunun kurmaca manipülasyon araçları karşısındaki yönelişine kökten etki edemedi. Çünkü izleyicinin kurmaca film karşısındaki duruşu savunmasızdır. Duvarlar yoktur. Bir filmi sadece film olarak izler. Gerçekliği ile alakalı sorunu yoktur. Ve tam da bu noktada kurmaca yapının kendi içinde oluşturduğu gerçeklik devreye girer. Filmin gerçekliği artık izleyicinin gerçeği haline gelir. Ve sosyal medyada gözümüzün önünde olan gerçekliğin önüne geçer. Zira sıralamaya koyma noktasında izleyiciye bir şey sorulmaz ve bilinçaltındaki listelemede arzu edilmeyen sonuçlar doğar.

Tam da bu noktada yeniden sinemanın gücüne ve etkisine dönüp bakmamız gerekiyor. Siyonizm’in en önemli silahlarından biri olan filmleri ıskalamamak gerek. Daha da önemlisi artık Hollywood dışında da dünyanın her köşesinde daha çok film yapmak gerek. Tam da Holokost endüstrisinin aksini, gerçeği ya da kurgulanmaya kapalı olan hakikati göz önüne serecek olan yapılarla eserler ortaya koymak gerek. Yönetimlerin aksine dünya halklarının uyanışına şahitlik ettiğimizi düşündüğümüz bu zeminin kaybolmaması için sinemanın gücünü kullanmalıyız. Gerek gişeye hitap eden gerekse bağımsız sinema tercihi ile festivallerde boy gösterecek kalıcı yapımların sayısı çoğalmalı.

Dünyanın her yerinde sinema ve dizi oyuncuları popüler kültürün vitrinidir. Müzik ile beraber en yaygın etki alanından bahsediyoruz. Dünya yıldızları başta olmak üzere bölgesel ve ulusal yıldızların içinde olduğu projelerle İsrail gerçeği bütün dünyaya anlatılmalı. Belgesel, kurmaca, kısa film, deneysel, bilim-kurgu, distopya, aksiyon, dram ve filmlerin bütün türleriyle hiçbirini ihmal etmeden çaba gösterilmeli.

Elbette iş sadece film üreticilerine düşmüyor. Finans sahipleri bu tarz yapımları desteklemeli. Bölgesel fonlar oluşturulmalı ve sadece Filistin ile alakalı içeriklerden oluşan yapımların yolu açılmalı. İzleyiciye de büyük görev düşüyor. Hizmetin ayağına gelmesini beklememeli hiç kimse. Arayıp bulmalı. Tam da bahsettiğimiz zaviyeden çaba sarf eden yönetmenleri, yapımcılar, oyuncular ve ürünler bulunup taltif edilmeli. İzlenmeli. Bahsedilmeli. Tavsiye edilmeli.

Bu topyekûn farkındalık oluşmazsa, sinema başta olmak üzere bütün anlatı araçları kullanılmazsa, 75 yıldır olduğu gibi Filistin meselesinin aslı anlatılamayacak. Evet, bir kuşak sonra çok şey değişecek. Ancak değişim için o kuşaklara aktarım yapmamız gerek.

4 1 Yorum
Puan
Bildir
guest

0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
DOSYA
Şahitliğin Hakkını Veren Şehir: Gazze...
Recep Songül
Şehit ve Şahit İlişkisi
İbrahim Hanek
Şahitlik ve İhsân
Murat Kaya
Seyr u Sülûk Bir Şehâdet Arayışı mıdır?...
Hamit Demir
İlâhî Şahitlik
Yavuz Selim Göl
RÖPÖRTAJLAR
“Gazze” demek şahitler diyarı demektir....
Muhammed Emin Yıldırım
“Şahitlik; her zaman ve zeminde hakkı söyleme, hak...
Şinasi Gündüz
“Doğu Türkistan Çin’in bir parçası değildir."...
Hidayet Oğuzhan
“Eğer insanım diyorsanız, Doğu Türkistan bir insan...
Seyit Tümtürk
“Gazze’de yaşananlar, Batı’nın dünya kamuoyundan, ...
Derda Küçükalp
SİRET-İ İNSAN
Savaşın Çocukları
Bahriye Kaman
Toplumun Kurucu Hücresi Olan Ailede Örneklik Vasfı...
Bahriye Kaman
Lider, Önder, Rehber!
Bahriye Kaman
Göçebe Ruhu
Bahriye Kaman
Nitelikler ve Roller
Bahriye Kaman
SİNEMA
Doğu Türkistan, Filistin ve Diğerleri: Sinemada Ek...
Abdülhamit Güler
Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak. Ama!...
Abdülhamit Güler
Bu Film, Böyle Devam Edemez!
Abdülhamit Güler
Göstermenin Mesuliyetinde Sinemanın Örnekliği...
Abdülhamit Güler
Perdedeki Kimin Afeti, Felaketi, Kıyameti!...
Abdülhamit Güler
GEZİ-YORUM
Doğunun Tüm Yolları Erzurum'dan Geçer...
Mikail Çolak
Mağrur Bir Tarih Ribatı Gibi Dimdik Ayaktadır Kâşg...
Mikail Çolak
Prizren’de Osmanlı Evladı Olmak
Mikail Çolak
Vakur ve Mahzun Bir Efsanedir: Kudüs...
Mikail Çolak
Habib-i Neccâr’ın Gözyaşları
Mikail Çolak
SAHABİ BİYOGRAFİSİ
Leyla “A” dır
Rumeysa Döğer
Son Dokunuş Sahibi: Kusem b. Abbas
Rumeysa Döğer
F Tipi Dünya
Rumeysa Döğer
Afrâ bint Ubeyd Yüzlü Kadınların Zamanından…...
Rumeysa Döğer
Bütün Şehit Annelerine: Sümeyra Bint Ubeyd Teselli...
Rumeysa Döğer
NEBEVİ VARİSLER
Ubey b. Kâ'b: Allah’ın Seçtiği Muallim...
Damla Mıdış
Ümmü Seleme
Hayrunnisa Duran
Allame Muhammed Salih Damollam
İkra Nur Demir
Mücâhid b. Cebr
Damla Mıdış
Takvâ Sahiplerinin Öncüsü Hasan Basrî...
Beyza Durna
Scroll Up
0
Düşüncelerinizi çok isterim, lütfen yorum yapın.x