Kitle İletişim Araçları (KİA), devletin egemen grupları tarafından diğer grupları etkilemek amacıyla her zaman etkin birer ideolojik propaganda aracı olarak kullanıla gelmiştir.
Gelişmiş iletişim teknolojilerine sahip ülkelerin başında gelen Çin Komünist Partisi (ÇKP) yönetimindeki Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) Devleti, günümüzde sayısı bir milyar dört yüz milyon olan halkını mevcut tüm KİA yani medyayı kullanarak kontrol etmekte, kamusal yönetim düzeni içerisinde kendi siyasal gücünü korumaya devam etmektedir. Bunun için devlet, hiçbir zaman şeffaf olmamış dev bütçelerle muazzam kadrolar oluşturarak ideolojik propaganda çalışmalarını yürütmeye devam etmektedir. Çin yönetimi hiçbir medya kuruluşunda ÇKP, ÇKP hükümeti ve siyasi yetkilileri ile ilgili olumsuz yazı veya görsel mesajın yayınlanmasına izin vermemektedir. Onlara göre ÇKP, daima “doğrusunu yapar, asla hata yapmaz ve her zaman halk için hizmet ederler.”
1949’da işgal ve kanlı katliamlar yoluyla Çin sınırları içerisine dahil edilmiş olan Şin Ciang Uygur Özerk Bölgesi’nde yani Doğu Türkistan’da yaşam mücadelesi verilmektedir. Müslüman Uygur Türkü nüfusunun 2020 yılındaki resmi sayıma göre ne hikmetse iki yıl önceki sonuç olan 9 milyondan ani bir şekilde 11.624.300’e yükseldiği ilan edilmiştir.1 Çin KİA’ları Uygurları ulusal ve uluslararası kamuoyuna sürekli “bölücü”, “radikal dinci”, “terörist” yaftaları ile yansıtma çabasında olmuş ve olmaktadırlar. Yurtdışında yaşayan seçkin Uygur aydınları bölgede olup bitenleri doğru bir şekilde uluslararası kamuoyuna iletmek üzere sınırları içinde olduğu demokratik ülke topraklarında kendi çabaları ile çeşitli medya platformları tesis etmeye çalışmaktadırlar. Söz konusu medya platformları yazılı, işitsel ve görsel biçimlerde başta Uygurca olmak üzere Türkçe, İngilizce, Arapça, Çince, Japonca ve Almanca yayınlar yapmaktadır. Uygur seçkinleri bütün imkansızlıklara rağmen yürüttükleri bu tanıtım çalışmalarının yetersiz kaldığı fikrindedir.
Doğu Türkistan’ın Coğrafik Konumu, Siyasi Geçmişi ve Güncel Durumu
Doğu Türkistan, Çin’in resmi kayıtlarında “Xinjiang –劤쉰” yani “Yeni Sınır” anlamına gelen isimlendirmeyle yer almakta, Türkçe’de “Şin Ciang” olarak okunmaktadır. Uygur bölgesinin toprak büyüklüğü toplam 1.664.900 km² olup Moğolistan, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Afganistan, Pakistan ve Hindistan ile beraber 8 ülkeye sınır komşusudur. Uygur Bölgesinin yukardaki ülkelerle olan sınır uzunluğu ise toplam 5.700 km’dir. Doğu Türkistan, Türk topluluklarının yaşadığı Orta Asya’nın doğusunda, Asya kıtasının da tam merkezinde yer almaktadır.2
Doğu Türkistan bölgesi tarihin yakın dönemlerinde Karahanlılar İmparatorluğu, Koçu Uygur Devleti, Çağatay Han ve evlatları tarafından idare edilen Seidiye Hanlığı başta olmak üzere çeşitli hanlıklar tarafından yönetile gelmiştir. Mançu İstilası (1878), ardından gelen derebeyleri dönemi, Milliyetçi Çin (1912-1949) ve nihayetinde 1949’da Komünist Çin’i işgali sonucu Doğu Türkistan, günümüzde bir çeşit “İşgal Edilmiş Yeni Toprak” olarak yaşamaya devam etmektedir.
Doğu Türkistan’daki Uygurların Kitle İletişim Araçları ile tanışması
Kadim kültür başkentlerine ve ilim merkezlerine ev sahipliği yapmış olan Doğu Türkistan halkı, tarihin ilk dönemlerinden beri yazılı iletişim araçlarından faydalanmayı bilen ileri düzey insan topluluklarından biridir. Antik dönemlerde şehir sakinlerini belirli tehlikelere karşı uyarmak için ateş, boru, davul gibi işaret ve çalgıları aletleri kullanarak mesajlarını iletmeye çalışmışlardır. Özellikle gece, imsak vakti ve sabah namazlarını haber vermek için ahşap çalgı aleti kullanmış, “cisekci” adını verdikleri kamu görevlileri bu çalgılar ve uyarıcı aletleri kullanarak şehri tehlikelere karşı uyarmakla görevlendirmişlerdir. Doğu Türkistanlı Uygurlar modern anlamda gazete ve radyo ile 19. yüzyılın başlarında televizyon ile 1970’li yıllarda internetle de 1990’li yılların başlarında tanışmışlardır. Söz konusu KİA’ları günümüze kadar etkin kullanmaya devam etmektedirler. Bundan dolayı günümüzde Uygur toplumunu internet ve sosyal medya kullanımı bağlamında değerlendirdiğimizde dünyanın önde gelen topluluklarının içerisinde yer aldığını söylemek abartılı bir ifade olmayacaktır. Zira Uygurlar, dünyada Çin gibi en üst seviye iletişim teknolojisine sahip ve elindekileri ustalıkla kullanan bir ülkenin sınırları içerisinde yaşamaya çalışmaktadırlar. 1949-1976’li Yıllarındaki Uygurlar ve
KİA’lar ile Olan İlişkisi
Doğu Türkistanlılar, Milliyetçi Çin Cumhuriyeti hükümetinin işgal yılları olan 1930-1940’lı yıllarda Hindistan’dan getirdikleri matbaa araçlarını kullanarak Arap harfleri temelinde şekillenmiş Uygur alfabesi ile kendi gazete ve dergilerini çıkarmaya başlamışlardır. Söz konusu yayınların bazıları Çin yönetiminin izni dahilinde yapılmış bazıları ise gizli veya açık bir şekilde yayınlarını sürdürmüşlerdir. Bazıları kapatılmış sonrasında çalışanları hapse atılmış, sürgüne gönderilmiş ve hatta öldürülmüşlerdir.
Doğu Türkistan, Milliyetçi Çin Hükümetini mağlup eden ÇKP ordusu tarafından 1949’da işgal edilmesiyle birlikte yeni bir siyasal ve toplumsal kriz dönemine girmiştir. 1950-1960 yıllarında ÇKP’nin Doğu Türkistan’da uyguladığı siyasi baskı ve ikna çalışmaları yine geleneksel medya yoluyla devam etmiştir. ÇKP, politik çıkarları doğrultusunda kendi yönetimindeki gazete ve radyoları etkin kullanmaya başlamıştır. Şin Ciang gazetesi Uygurca baskısı ve Şin Ciang Radyo İstasyonu Uygurca yayınları ÇKP’nin bölgede önde gelen ideolojik propaganda aracı rolünü üstlenmiştir.
1966-1976 yılları içerisinde ise Mao Zedong ve takipçileri tarafından başlatılan “Kültür Devrimi” Çin’in tamamında yaşanılanlar gibi Doğu Türkistan’ı da tarihi, kültürel, ekonomik ve siyasi açıdan büyük yıkıma uğratmıştır. Devrim süresince medya yine etkin siyasi ideolojik propaganda aracı olarak kullanılmaya devam edilmiştir. Uygurlar tarihsel ve kültürel açıdan kendileri ile hiç alakası olmayan bir “inkılap” dönemine sürüklenmişlerdir. Söz konusu “Medeniyet İnkılabı” bahane edilerek toplumun önde gelen dini zatları, bilim insanları ve cemaat önderleri “anti ihtilalci” suçlamasıyla tutuklanmış, sürgün edilmiş, hüküm giymiş, açık veya gizlice öldürülmüşlerdir. Bu tarihte medya çalışmaları ise gazeteler, dergiler ve radyo yayınları yoluyla yapılmıştır. Bunun dışında ÇKP bölge yönetimi şehir, ilçe, köy ve kasabaların merkezi konumdaki bina duvarlarına elle yazılmış “duvar gazeteleri” yapıştırmak suratıyla mesajların herkese ulaşmasını sağlamaya çalışmışlardır.
1978-1990’li Yıllarındaki Uygurlar ve KİA’lar ile Olan İlişkisi
9 Eylül 1976’da Çin lideri Mao Zedong’un ölümüyle birlikte “Kültür Devrimi” de sona ermiş, ÇKP ve hükümeti yeni reform dönemine adım atmıştır. Özellikle Deng Şiaoping ve reformcu kadro tarafından 18 Aralık 1978’de düzenlenen 11. genel kurultay sonrası Çin, “dışa açılma ve reform” politikasını benimsemiş olup ekonomik, siyasi ve toplumsal açıdan yeniden yapılanma sürecine girmiştir. Söz konusu atılımlarla birlikte Uygur Özerk Bölgesi’nde medya açısından kayda değer gelişmeler ortaya çıkmıştır. Uygurlar her ne kadar sözde “özerklik” içinde yaşamış olsalar da ÇKP’nin en önemli ideolojik propaganda hedefleri içerisindeydiler. Uygurların ve diğer Müslüman Türk topluluklarının ortak anlayabileceği şekilde Uygurca ve Kazakça gazete, dergi, radyo ve televizyon yayınları yapılmaya başlanmıştır. Toplumun aydın ve ileri görüşlü insanları bu fırsattan yararlanarak halkı eğitmeye ve yönlendirmeye gayret etmişlerdir. Bu sayede özellikle tarih, kültür ve sanat alanında göze çarpan gelişmeler yaşanmıştır. Ancak İslâmi inanç ile ilgili konularda ÇKP sürekli kısıtlama ve baskıcı politikalarını sürdürmeye devam etmiştir. KİA’larda “Allah, İslâm, peygamber, melekler, cennet, cehennem, sahabe, müşrik, Müslüman, kafir” gibi dini inanç sistemini çağrıştıran isim ve sözcüklerin kullanılması yasaklanmaya devam edilmiştir. Camii gibi ibadet yerleri çoğalmış ancak dini eğitime izin verilmediği için çalışmalar “yasadışı yollarla” gizli bir şekilde merdiven altı medreselerde devam etmiştir. ÇKP yönetimi 1987 Haziran ayında, İslâmi eğitim faaliyetleri ve inanç sistemini kendi kontrolü altında tutabilmek ve yönlendirebilmek amacıyla, başkent Ürümçi’de “Şin Ciang İslam Enstitüsü” adıyla bir din yüksek okulu tesis ederek “politik dini zatlar” eğitmeye başlamıştır.5
1990-2001 Yılları Arasındaki Siyasi Olaylar ve KİA’lardaki Söylem Değişikliği
Nisan 1990’da Doğu Türkistan’ın Barın ilçesinde yaşanan “Barın İhtilali”, 25 Aralık 1991’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılması, 5 Şubat 1997’de yine Doğu Türkistan’ın İli Kazak Otonom Bölgesi başkenti olan Gulca’da yaşanan “Gulca Olayları” ve son olarak 11 Eylül 2001’de dünya kamuoyunun şaşkınlık içinde izlediği “11 Eylül Olayları” gibi ulusal ve uluslararası siyasi vakalar Doğu Türkistan’daki Müslüman Türk halkını doğrudan olumsuz yönden etkilemiştir. Dönemin ÇKP genel sekreteri, ÇHC devlet reisi ve Askeri Konsey başkanı olan Jiang Zemin ile Çin dışişleri diplomatları bilhassa “11 Eylül Olayı”nı fırsat bilerek “uluslararası terörizmle mücadelede Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile aynı safta yer alacağı” ile ilgili mesajlar yayınlamaya başlamışlardır7. Çin Medyası bundan böyle Doğu Türkistan bölgesinde dini, siyasi, ekonomik ve toplumsal değişim istemiyle ortaya çıkacak olan irili ufaklı herhangi bir demokratik harekete artık eskisi gibi “anti devrimci” ve “siyasi isyan” olarak bakmayıp “bölücü”, “terörist” ve “radikal dinci” şeklinde yeni kavramlar kullanacaktı. ÇKP ve medyası söz konusu yeni suçlama terimlerini tek çatı altına toplayarak (Three forces-힛믈覺제) “Üç Çeşit Güç” şeklinde yeni bir suçlama kavramı türetti. Kısaca, ÇKP hükümetinin Doğu Türkistan’daki dini ve etnik hak ihlallerine muhalif olacak tüm düşünce ve hareketleri “Üç Çeşit Güç” suçlamasıyla yargılayıp yok edilmesine zemin hazırladı. Çin yönetimi, 17 Haziran 2004 tarihinde “Shang Hai İş Birliği Teşkilatı” Taşkent zirvesinde katılımcı ülkelerin oy birliğiyle “Üç Çeşit Güç”e karşı yeni bir bölgesel istihbarat ağı oluşturma kararı aldırtmıştır8. Akabinde başta Afganistan, Suriye, Mısır, Orta Asya ve Türkiye gibi ülkelerde eğitim alan ve ikamet eden Uygurların sözde “dini radikalizm ve bölücülük” suçu bağlamında yargılanması için “yasal” zemin oluşturmuştur.
Ürümçi Katliamı ve Soykırım Sürecinde Medya
5 Temmuz 2009 “Ürümçi Olayları”nda ÇKP bölge yönetimi çok sayıda polis ve jandarma kuvvetlerine emir vererek olaya karışan tüm Uygur gençlerini adeta yok etme çabasında olmuştur.9 ÇKP medyası yaşananları yine “Üç Çeşit Güç” kategorisi içerisinde değerlendirerek vakaya karışan binlerce Uygur gencinin tutuklandığı haber vermişlerdir. 5 Temmuz 2009’dan sonraki tarihlerde ÇKP yönetiminin bölgedeki göçmen Han ırkını kışkırtıp sivil kıyafetli jandarma birlikleri ile hareket ettikleri, beraber Uygurlara karşı toplu katliama giriştiği haberleri yayılmıştır. Ancak ÇKP medyası tek taraflı olarak çatışmalarda zarar gören ve ölen Çinlilerin haberini yayınlamış, sivil ve resmi kolluk kuvvetleri tarafından yapılan Uygur katliamına hiç değinmemişlerdir.10 “5 Temmuz Ürümçi Katliamı”nın ileride ortaya çıkacak Uygur Soykırımı habercisi olduğu yıllar sonra anlaşılmıştır.”
Nitekim ÇKP yönetimi yine geleneksel medya ve sosyal medya aracılığıyla 28 nisan 1956 tarihinde Mao Zedong’un ÇKP karşıtı “anti ihtilalci” muhalifleri temizlemek amacıyla ortaya attığı “겟빻펭렴、겟소轢츤” yani “Tüm çiçekler açılsın, tüm düşünceler tartışılsın” anlamına gelen politik sloganını tekrar gizlice uygulamaya koymuşlardır.11 2010 sonrası Doğu Türkistan’da, ÇKP yönetiminin sıkı denetimi altında tutulan sosyal medya platformlarında ne hikmetse İslâmi tebliğler, milliyetçi düşünceler ve toplumsal sorunlar korkusuzca dile getirilmeye başlanmıştır. Ayrıca 2012’den itibaren Uygurların Türkiye başta olmak üzere Batı’ya ve Arap ülkelerine bireysel ve yahut grup ile turistik ziyaretleri, göze çarpar bir oranda artış göstermiştir. Önceki yıllarda özellikle merkez Ürümçi dışında ikamet eden Uygurlara pasaport verilmezken 2012-2015 yıllarını kapsayan dönemde yerel emniyet birimleri tarafından bir takım gayrı resmi teşvik çalışmaları başlatılmış, yurtdışına çıkmaları için neredeyse zorla pasaport dağıtılmıştır. 2016 Nisan aylarından sonra aslında söz konusu bu çalışmaların birer “fişleme girişimi” olduğu anlaşılmıştır.
ÇKP ve Yurtdışı Medya Kuruluşlarında Uygur Sorunu
Nisan 2016 tarihinden itibaren ÇKP yönetimi sözde “Mesleki Eğitim Okulları” tesis ederek 1970’li yıllardan günümüze kadar yetişmiş kadın erkek, genç yaşlı ayırmaksızın tüm din alimlerini, bilim insanlarını, cemaat önderlerini, öğretmen ve öğrencileri “tekrar eğitme” veya “beyin yıkama” amacıyla zorla “okullar”a kapatmışlardır. Çin dışişleri birimleri gittikçe artan uluslararası politik baskılara karşı böyle kurumların mevcut olmadığını açıklamaya çalışmışlardır.12 Oysa uluslararası medya kurumları, Doğu Türkistan’daki söz konusu “Mesleki Eğitim Kampları”nın var olduğunu biliyorlardı. Bu kurumların Nazi Almanya’sı tarzı birer “Toplama Kampı” veya “Soykırım Kampı”na dönüştüğünü uydularla görmüşler ve kamptan kurtulmayı başaran “kamp şahitleri”nin ifadeleriyle ispat etmeye çalışmışlardır.13 Yurtdışında bulunan “Dünya Uygur Kurultayı” (DUK), “Uygur İnsan Hakları Derneği”, “Uygur Hareketi”, “Uygur Akademisi Vakfı” ve “Uluslararası Doğu Türkistan Teşkilatlar Birliği” gibi sivil toplum kuruluşları, kendi sosyal medya platformlarıyla, organize ettikleri çeşitli konferans ve seminerlerle ÇKP yönetiminin Doğu Türkistan’da uygulamakta olduğu “Uygur Soykırımı Politikası”nı ulusal ve uluslararası kamuoyuna anlatmaya çalışmışlardır.14
Yurtdışındaki Muhalif Medya Çalışmaları ve Örnek Yayınlar
Doğu Türkistanlı Uygur, Kazak, Kırgız ve Özbekler başta olmak üzere pek çok insan 1949-2016 yıllarında Afganistan, Pakistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkiye gibi ülkelere göç etmişlerdir. Az sayıda insan ABD, Kanada, Avustralya ve Batı Avrupa ülkelerine giderek sığınma müracaatında bulunmuş, birçoğunun iltica talebi kabul edilmiştir. Yurtdışında bu şeklide yaşayan tahmini 3 milyona yakın vatandaşın olduğu bilinmektedir.15 Uygurlar iletişim teknolojisinin gelişmesiyle birlikte yurtdışına yerleşmiş kitlesini dini, siyasi, kültürel ve toplumsal olarak bir arada tutabilmek adına, kendi çalışmaları ile ilgili mesajları yeni medya dediğimiz internet tabanlı multimedya üzerinden yayınlamaya başlamışlardır. Aralık 1998’den beri ABD’den yayın yapmakta olan “Özgür Asya Radyosu” Uygurca radyo kanalı “yurtdışında faaliyet göstermekte olan yabancı ülke destekli tek resmi yayın kuruluşu” olma özelliğini elinde tutmaktadır.16 Bunun dışında Uygurların yaşadığı ülke sınırları içerisinde kendi girişimleriyle yine internet üzerinden yürüttüğü pek çok multimedya platformu bulunmaktadır. Söz konusu platformlarda haberler, kültürel programlar, siyasi tartışma programları, Çin ve müttefiklerinin Doğu Türkistan konusundaki çeşitli politik görüşleri, İslâm dini ve inancı ile ilgili programlar yapılmaya devam etmektedir.
Günümüzde söz konusu platformların sayısı tam olarak bilinmemektedir. Türkiye’nin İstanbul ilinde YouTube üzerinden yayın yapmakta olan “İstiklal Televizyon” kanalı, Uygurca ve Türkçe iki lehçede haber programı ve dini yayınlar yapmaktadır.17 Bunun yanı sıra yarı profesyonel televizyon yayınlarını internet üzerinden gerçekleştiren “Dünya Uygur Kurultayı” kanalı internet haberciliğini bir adım ileriye taşımaktadır. Ayrıca DUK TV’nin daha fazla teşkilat yayın organı gibi hareket ettiği gözlemlenmiştir.18
Örnek Yayın Kuruluşu “Evlat” Yayınları ve Amacı
Farabi Eğitim Kültür ve Araştırma Derneği, bir kısım gönüllü Doğu Türkistanlı aydınlar ve iş adamları tarafından 10 Aralık 2014 tarihinde İstanbul’da kurulmuştur. Dernek; yurt içi ve yurtdışında yaşamakta olan Doğu Türkistanlı vatandaşların dini, siyasi ve toplumsal sorunlarına medya aracılığıyla çözüm arama amacı gütmektedir. Açılan “farabi.org.tr” internet sayfasında kadın erkek, genç yaşlı tüm toplumu ilgilendiren başlıklar, okul öncesi çocuk eğitimi, ailevi meseleler başta olmak üzere pek çok konu hakkında yazılı, işitsel ve görsel yayınlar yapılmaya devam etmektedir.19
“www.evlat.net” sayfası, 2011 yılından bu yana aktif olup yayın ekibi tarafından Uygurca hazırlanan işitsel ve görsel eserler, dünyanın farklı yerlerinde yaşamakta olan Doğu Türkistanlılara ücretsiz sunulmakta ve iletiler sürekli güncellenmektedir.20 Örneğin “Kur’ân Kıssaları” çizgi filmi, “Atayurt’tan Anayurda” İpekyolu belgesel filmi, “Batıya Doğru Akan Nehir” belgesel filmi, “1001 İcat ve Kütüphanenin Sırrı” konulu kısa film ve Hz. Ömer’i konu alan 30 bölümlük dizi vs. Uygurcaya tercüme edilerek profesyonel ses oyuncuları tarafından seslendirilmiş ve yayınlanmıştır.21
“www.uyghurkitap.com” sitesi, yaklaşık bin yıldır kullanılan Arap alfabesine dayalı Uygur yazısını Çin yönetiminin ortadan kaldırması sonucu Uygur ana dilini korumaya yönelik kitap çalışmalarını başlatılmıştır. Bu bağlamda Farabi Derneği, Uygurcanın omurgasını oluşturan yazılı eserlerin muhafaza edilmesi ve Doğu Türkistanlıların kullanımına sunulması amacıyla mezkûr internet sitesini tasarlamıştır. Sitenin tasarım ve yazılımın milli olmasının yanı sıra diğerlerinden farkı üyelerinin ellerindeki değerli kitap ve makaleleri karşılıklı paylaşabiliyor olmasıdır.
Örnek Çalışma “Umuda Yolculuk” Belgesel Film Çalışması ve Amacı
Temmuz 2021 tarihinden itibaren “Umuda Yolculuk” başlığı ile dizi belgesel film çalışması başlatılmıştır. Çalışmamın esas hedef kitlesi ise yurtdışında yaşamakta olan sayısı 3 milyonu aşan Uygur nüfusudur. Başlıca amaç insanlarımızın Doğu Türkistan özgürlüğü yolundaki mücadele ruhunu uyandırmaktır. Planlayıcılar, mezkûr çalışmayla tüm Uygur halkını, esaretten kurtulması hedefiyle yola çıkılmış geniş çaplı bağımsızlık hareketi için ikna ederek gelecekte olası bir “büyük harekete” maddi ve manevi olarak dahil olmasını sağlamaktır.
Bu çalışmayı yaparken özellikle sosyal medyanın aktif, bilinçli ve planlı bir şekilde kullanılması düşünülmüştür. “Umuda Yolculuk” belgesel dizisinin yayın aracı yukarıda bahsettiğimiz gibi izin verildiği normlar içerisinde kullanılacak tüm sosyal medya platformlarıdır. Bu bağlamda Youtube, Facebook, WhatsApp, Twitter ve Instagram gibi sosyal medya platformları başlıca propaganda aracı olarak seçilmiştir. Burada WhatsApp, planlı ve etkin biçimde bağlantı aracı olarak kullanılmaktadır. Günümüze kadar Uygur lisanında “Çanakkale Savaşı”22, “Kurtuluş Savaşı”23 ve “Kahraman Şerife”24 gibi belgesel filmler işlenmiş; Çin mahkemesince hakkında ömür boyu hapis cezası verilen akademisyen “İlham Tohti” ile ilgili Türkçe tanıtım filmi yapılmış ve yayınlanmıştır.25 Akabinde yine Uygurca “Yalta Konferansı” ve “Çin-Sovyet Dostluk ve İş birliği Antlaşması” gibi tarihi olayların konu alındığı eser profesyonel bir şekilde tamamlanıp yayına hazır hale getirilmiştir. Yukarıdaki çalışmalar, yurtdışında yaşayan Uygur kitlesi tarafından olumlu dönütler almıştır. Bunun dışında görüş birliği olan Uygur aktivistler tarafından sayısı bine varan WhatsApp grupları kurulmuştur. Bu iletişim gruplarında Doğu Türkistan ve halkı ile ilgili ekonomik, siyasi, dini ve toplumsal konular yazılı, işitsel ve görsel mesajlar yoluyla yoğun bir şekilde yayınlanmakta, tartışılmakta ve karşılıklı paylaşılmaktadır. Elbette bu mecralar Çin istihbarat birimlerinin de bilgi almak için kullandığı birincil kaynak konumundadır.
Son olarak Doğu Türkistan sınırları içerisindeki KİA’lar ÇKP yönetimi tarafından adeta birer ideolojik propaganda aracı olarak kullanılmaya devam etmektedir. ÇKP yönetimi, yurtdışı kamuoyuna bölge ile ilgili olumlu mesajlar vermek için özelikle “YouTube, Facebook, X” gibi sosyal medya platformlarında gayrı resmi veya resmi hesaplar açmakta, bölge ile ilgili sadece olumlu mesajlar yayınlamaya devam etmektedir. Yurtiçindeki sosyal medya platformları da aynı şekilde kullanılmaya devam edilmektedir. Söz konusu platformlarda kullanıcıların devlet yetkilileri, görevleri ve icraatları ile ilgili olumsuz mesajlar yayınlamasına fırsat dahi verilmemektedir. Yurtiçindeki Uygurların son dönemlerde dış ülkelerle olan iletişimi tamamen engellenmiştir. Aynı durum yurtdışında yaşayan Uygurlar için de geçerliliğini korumaktadır. Her iki taraf da yakınları ile hala iletişim kuramamaktadırlar. Ancak bazı kişilerin Tiktok’ta bir çeşit gizli haberleşme yöntemi geliştirdiği görülmüştür. Onlar, Tiktok sayfalarından karşılıklı sessiz ve imali görüntüler yayınlayarak sevinç ve kaygılarını iletmeye çalışmaktadırlar. Gördüğümüz kadarıyla yeni yüzyılda savaşlar artık ekonomi ve medya yoluyla yapılmaya başlanmıştır. Yönetici gruplar, belirli bir olay ile ilgili kamuoyunda fikir oluşturarak karşı grubu maddi manevi her türlü açıdan yıpratma ve gözden düşürme, nihayetinde yok etme çalışmalarında bulunmaktadırlar. Kısaca savaş artık medya yoluyla yapılmaya başlanmıştır.
Kaynakça
1. https://www.gov.cn/zhengce/2021-09/26/content_5639380.htm
2. https://www.xinjiang.gov.cn/xinjiang/dmxj/dmxj.shtml
3. 櫓벌鮫꼬君덜匡欺袈– Çin Kuzey Bölgesi Çağdaş Edebiyat Tarihi, Ding Fan. 2004
4. http://cpc.people.com.cn/GB/64162/64168/64563/65371/4441902.html
5. http://www.chinaislam.net.cn/cms/zjjy/xylist/3/jianjie/201207/27-2734.html
6. https://www.mazlumder.org/webimage/file/genelmerkez/eski/dogu-turkistan-raporu.pdf
7. http://nl.china-embassy.gov.cn/fyrth/200109/t20010925_10092216.html
8. http://xitheory.china.com.cn/2022-11/08/content_78455212.html
9. https://www.qha.com.tr/multimedya/5-temmuz-2009-urumci-katliami-cin-in-dogu-turkistan-da-yasattigi-acilar-unutulmadi-331107
10. https://china.huanqiu.com/article/9CaKrnJmaBH
11. http://cpc.people.com.cn/GB/33837/2534760.html
12. http://us.china-embassy.gov.cn/chn/zt_1/dmxj/wjbxinjiang1/zaijiaoyu1/202106/t20210624_9039136.htm
13. https://www.bbc.com/zhongwen/simp/chinese-news-50542613
14. https://tr.uyghurcongress.org/ankarada-9-aralik-uygur-soykirimi-gunu-paneli-duzenlendi/
15. “Doğu Türkistan Esaret ve Zülmün Gerçek Yüzü”, Hidayet Oğuzhan, Rumuz Yayınevi,
16. https://www.rfa.org/uyghur?encoding=latin
17. https://www.youtube.com/channel/UCe82u0H-GniFTjfb73SXjHw
18. https://www.youtube.com/@dunyauyghurqurultiyi5573
19. https://www.farabi.org.tr/tur-483cde83ce541fba528f
20. https://www.farabi.org.tr/turoku-9b387b05e6ed056aa486
21. https://www.farabi.org.tr/tur-483cde83ce541fba528f
22. https://www.youtube.com/watch?v=0RMtbmLV13E
23. https://youtu.be/c8bM1PYUpdo?si=wZyGvfCUSVWsxh5X
24. https://youtu.be/Yd66ZXRw60U?si=Gh_uG01yZvLtbvZG
25. https://www.youtube.com/watch?v=9Dk459gYGe8