Bismillahirrahmanirrahim.
Âlemlerin rabbi olan Allah’a hamd, her zeminin ve zamanın tartışmasız rehberi Hz. Peygamber’e salât ve selam, O’nun âl ve ashâbına da selam olsun.
Siyer sevdalıları siz değerli okuyucularımızın da hatırlayacağı üzere ilk sayımızda “Siyer’in temel kaynağı olarak Kur’ân-ı Kerim” başlığı altında Kur’ân-Siyer ilişkisini ele almıştık. Bu sayımızda ise özelde Siyer, genelde tüm İslamî ilimler söz konusu olduğunda Kur’ân’dan sonra ikincil bir temel kaynak olan Sünnet’i konu olarak işlemeye çalıştık.
Sünnet’in Kur’ân’a beyan olması
Hiç şüphesiz âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber (sas), bir beşer ve bir elçi olarak tarihin bir zamanında ve yeryüzünün belli bir coğrafyasında yaşadı ve insanlığa âb-ı hayat olan ilahî mesajları o zeminde ve o zamanda tebliğ etti. Tebliğ etmeden önce de tabir caiz ise terbiye olundu. Kendisinin kutlu beyanında olduğu gibi Rabbi tarafından edeblendirildi; ruhen, aklen ve ahlaken olgunlaştırıldı, yetiştirildi. Sünnet’in Kur’ân’ın beyanı olması hakikatini biz bu açıdan da anlayabiliriz. Zira Sünnet, muallimi Allah, müfredatı Kur’ân olan bir eğitimin kurumunun en birincil talebesinin yaşamıdır. Bu örnek hayat elbette her haliyle Kur’ân’ın bir beyanı, tefsiri, tebliği kısacası ilahî kelamın tecessüm etmiş, ete kemiğe bürünmüş halidir.
Siyer’in Sünnet’e beyan olması
Varlık âleminde bir eşyanın mahiyet ve hüviyeti, cevheri ve dahi arâzı olan evsafını anlamak, ancak o varlığın nevş-u nema bulduğu zemin anlaşıldığında, bilindiğinde hakkıyla mümkün olabilir.
Nasıl ki, Kur’ân’ın anlaşılması ve yaşanması noktasında Sünnet en birincil kaynaktır, aynı şekilde Sünnet’in yaşandığı, icra edildiği ve Kur’ân ve Sünnet medresesinin talebeleri, insanlığın medar-ı iftiharları olan ashâbın da hayatlarını konu edinen Siyer de hiç şüphesiz Sünnet’in hem beyanı hem anlamlandırılması ve anlaşılması noktasında vazgeçilmez bir kaynaktır. Zira yukarıda kısaca değindiğimiz gibi her hangi bir varlığı/değeri, ancak onun yetiştiği tarihi ve zemini doğru okuduğumuzda hakkıyla anlayabiliriz.
Bu sayımızda kimler var?
Ali Bakkal, Adem Apak, Muhammed Emin Yıldırım, Aynur Uraler gibi değerli hocalarımız oldukça ufuk açıcı yazılar ile yukarıda kısaca değinmeye çalıştığımız Sünnet-Siyer ilişkisini çeşitli yönleriyle değerlendirdiler. Hadis ve sünnet denilince ülkemizde ilk akla gelen isimlerden biri olan İsmail Lütfi Çakan hocamız ile gerçekleştirdiğimiz hasbihal tadındaki söyleşimiz bizlere unuttuğumuz bazı hakikatleri bir kere daha hatırlatacak… Ayrıca Necati Öztürk, Bünyamin Erul, Mehmet Ali Kapar, Ahmet Önkal, Serdar Demirel, Ahmet Özel ve Ayşe Esra Şahyar hocalarımızın da bu sayımıza katkıda bulunan değerli kalemler arasında yer almakta.
Bunların yanısıra Siyer Kronolojisi, Siyer Coğrafyası, Sahâbe İklimi, Siyer Kütüphanesi gibi Siyer’in farklı alanlarının tanıtıldığı çeşitli disiplinlerin yeni yazıları ile karşınızdayız. Bu sayımızda bir yenilik olarak “Sünnet-Siyer kitaplığı” başlığı altında konu ile ilgili farklı okumalar yapmak isteyen takipçilerimiz için bazı eserlerin tanıtıldığı bir bölüm de yer almaktadır.
İlk sayımızın yayınlanmasından sonra gerek mail yoluyla, gerekse farklı kanallar vasıtasıyla bizlere ulaşarak görüş, öneri ve eleştirilerini ulaştıran değerli okuyucularımıza teşekkür ederiz. Dergimiz sizlerin katkılarıyla daha iyi bir seviyeye ulaşacağına inanıyoruz.
Bir sonraki sayımızda buluşmak üzere…
Çaba ve gayret bizden, muvaffakiyet ise Rabbimizdendir.