Modern Cehaletten Yeni Bir Dünyanın Aydınlığına…
7 Ekim Aksa Tufanı ile başlayan süreç bizi yeni bir dünyanın eşiğine doğru taşımaktadır. Süreç içinde kendi anlam ve değerini yitiren batı medeniyeti ve düşüncesi, içinde debelendiği anlamsızlık girdabında yok olurken, Gazze halkı yeni bir umut olarak insanlığın önünde bir anlam abidesi olarak dikildi.
Maddi dünyanın ağırlığı altında ezilen batı dünyası ve onun mirasını istemeyerek de olsa alan Doğu dünyası bir anlam krizi içinde bocalayıp durmaktaydı. Bu anlamsızlığı aşma girişimlerine yönelik atılan adımlar, mistik arayışlar ise yeterli bir aydınlığı sağlamakta yetersiz kalmaktaydı. Hint ve İslâm mistisizmi yanında Hıristiyan ve Yahudi mistisizmi de yeterli katkıyı yapmakta uzaktı. Bu arayışlara neden olan ise batı düşünce ve medeniyetinin dinden azade bir yapıyı içselleştirerek varlık kazanması ve buna dayalı sosyal gerçekliği olmaktaydı. Ama süreç bu anlamsızlığı yapay zekâ ağırlıklı çalışmalara ve post hüman dönemlere ilgiye dönüşünce anlamsızlık giderek kendi ağırlığını oluşturdu. İklim değişikliği ve LGBT gibi insanlık karşıtı yeni bakışlar da anlamı açığa çıkarmaktan uzaktı. İnsan sonrasında ne olacağına dair flu yaklaşım ise anlamsızlığı içinden çıkılmaz hale getirmişti. Bu konuda samimi aydınlar ise anlamsızlığın giderek insanlığı bir bataklığa çekeceğini ve dine dönüşün kaçınılmaz olduğunu ifade etmekten çekinmemekteydi.
Batı, felsefi ve düşünce planında çöküşünü sürdürürken, değer, ahlak ve anlam alanında da geri dönüşmez bir çöküşü durduracak bir hamle yapmaktan uzaktı. Din ile sorunlu ilişkisi onu hem cehalet çukuruna düşürmekte ve hem de önünü görecek bir bakıştan uzak kılmaktaydı. Batılı vicdan sahibi insanların uyanışı için sert bir gösterge şarttı. İşte İsrail’in Netanyahu önderliğindeki iktidarı, Filistin halkını bir soykırıma tabi kıldığında ve bunun giderek sekiz aya ulaşan şiddeti uyanışın temelini oluşturdu. Çünkü Filistin ve Gazze halkı daha önce de katliamlara uğramışlardı. Ama bu sefer, katliam onların ahlaki yapılarını güçlendirmekten öte bir işe yaramamaktaydı. Gazze halkı, sabır, metanet, cesaret, ölümü göğüsleme, her türlü yokluğa rağmen direnme ve asla topraklarından vazgeçmeme gibi temel insani hasletlerini muhafaza ettiler. Özellikle de ellerindeki İsrailli asker veya sivil esirlere yönelik yapılan güzel muamele ve esirlerin Filistinli mücahitlerden memnun ayrılmaları, bir nevi onlara gönülden bağlanmaları, gözlerden kaçmadı… İşte modern bireyin beyninde ve kalbinde bu durumun nasıl gerçekleştiğine dair sorular yeni bir dünyanın imkânını da beraberinde taşıdı.
Batılı modern devletlerin iktidar erkleri ve modern dünyanın etkisinde kalan müslüman ülkeler ve diğer batı dışı ülkelerin iktidar erkleri de dâhil olmak üzere bu soykırım meselesinde yeterli tepkiyi vermemeleri, soykırımı durdurmaya yönelik bir hamle yapmamaları, halkları, gençleri ve anlam arayışını sürdüren geniş bir arayış kitlesini sorulara yöneltti. İzlediğimiz her videoda bunu gözlemlemek ve her müslüman olan batılı insanın söylemlerine baktığımızda bu durumu gözlemlemek mümkündür.
Bizde bu sayıda modern cehaletin çıkmazını ve içinde bulunduğu derin anlam krizini, Gazze halkının gösterdiği olgunluğun bir olgu olarak yeni bir dünyaya nasıl imkân sunacağını ve bu Yeni Dünyanın neliği meselesini ele alarak bir katkı sunmak istedik… Prof. Dr. Derda Küçükalp hoca ile Abdurrahman Arslan ağabey ile konunun farklı boyutlarını söyleşi konusu yaparak konuya bir açıklık getirmek istedik. Yazılarıyla katkı sunan değerli kalemler de konunun farklı boyutlarını açıklığa kavuşturdular. Umarım, güzel bir fikir teatisine vesile olmuş oluruz. Yeni sayılarda ve yeni bir dünyanın anlam deryasında buluşmak umuduyla esen kalın…