Değerli dostlar,

Allah’ın selâmı, bereketi ve rahmeti üzerinize olsun…

Günler, saatler ve dahası dakikalar geçmiyor ki yeni bir katliam, yeni bir soykırım haberleriyle “yüzleşmeyelim(!)” Filistin’den, Doğu Türkistan’dan, Yemen’den, Sudan’dan, Suriye’den ve dahi onlarca mazlum coğrafyalarımızdan gelen… Bir yandan çaresizliğimize hayıflanırken diğer yandan hem ülkemizde hem de dünyanın kahir ekseriyetinde özellikle “eliyle müdahale” edebilme imkânına sahip olanların umursamazlıklarının açtığı derin hayal kırıklıkları içinde yeni bir sayıyla sizlerin karşısındayız… Kayda değer, dişe dokunur bir şey yap(a)mamanın verdiği mahcubiyetle, hiç olmazsa bir nebze olsun o mazlum coğrafyalarımızda yaşananlara dair bu derginin sesinin ulaştığı yerlerdeki kardeşlerimizle bir “hasbihal” kabilinden bir şahitliğimiz/tanıklığımız olsun istedik. Belki bazı gönüllere dokunabiliriz umuduyla bu sayımızda ata yurdumuz, ümmetin yetim coğrafyası Doğu Türkistan’ımızı ele almaya çalıştık.

Derginin sayfalarını aralarken de çok net bir şekilde görüleceği üzere Doğu Türkistan’da yaşananlar sadece son 10-15 yılın bir meselesi değildir. 1759 yılını esas aldığımızda ilk Mançu istilaları döneminden başlayan ve neredeyse üç asırlık siyasî işgal, dinî ve kültürel asimilasyon ve etnik bir soykırımla karşı karşıya olduğumuz gerçeğine; tarihî belgelerin yanısıra Doğu Türkistan’ın her karış toprağı, dağları, taşları, ormanları ve nehirleri gerçeğine şahittir. Bununla birlikte aynı mekânlar ve belgeler, bağımsızlık mücadeleleriyle yüzlerce kahramanlık destanlarının yazıldığına, farklı tarihlerde en az 4-5 müstakil devletlerin de teşekkül ettiğine ve dahası Müslüman Uygur Türkleri’nin tarihin hiçbir zamanında, insanî ve vicdanî değer normlarına hiçbirine sahip olmayan zalim Çin yönetimlerine baş eğmediklerine de tanıklık edeceklerdir.

İşte bundan dolayıdır ki Çin’in 2012’den beri yönetiminde olan yeni zihniyet; yüzyıllardır her türlü baskı, işkence ve asimilasyonlara rağmen bir türlü “sindiremediği(!)” Doğu Türkistan üzerinde daha da acımasız bir şekilde güncelleyerek uygulamaya koyduğu toplama kamplarıyla yeni soykırım planları yapmaktadır. Lakin Çin’in unuttuğu bir şey var: Çin’in beşer planında hesabı varsa, tüm planların üstünde Cenâb-ı Hakk’ın da kader planında bir hesabı vardır. Çin her şeye rağmen, Cenâb-ı Hakk’ın inâyetiyle bu emellerine ulaşamayacaktır. Bunda hiçbir şüphemiz yoktur. Sadece mesele bu inâyet yasaları/sünnetullah devreye girdiğinde bizler nerede olacağız ve hangi yerde duracağız? Ülkemiz başta olmak üzere, tüm Türk dünyası, İslâm âlemi ve insanlık için en önemli soru/sorun şudur: Bugün tüm acımasızlığı ve aymazlığıyla katliam ve soykırımlar yapılırken neredeydiniz? Durduğunuz yere bir baktınız mı? Ve yarın büyük kurtuluşlar ve zaferler yaşandığında nerede olacaksınız?…

Takdir edersiniz ki böylesine köklü ve derin bir meseleyi tüm yönleriyle bir derginin sayfalarına sığdırmak mümkün değil. Bununla birlikte ilerleyen sayfalarda göreceğiniz üzere Doğu Türkistan, çok kıymetli kalemlerin değerli katkılarıyla oldukça geniş bir perspektiften detaylıca ele alınmaya çalışıldı. Bu bağlamda söyleşileriyle dergimize katkı sağlayan Seyit Tümtürk ve Hidâyet Oğuzhan’a; dosya yazılarıyla destek olan Abdulahad Udun, Abdulaziz Tantik, Abdulehad Hafız, Abdulehat Uçkun, Abdullah Oğuz, Abdureşit Abdulhamit, Abdureşit Eminhaci, Adilcan Eruygur, Ahsen Nur Katırcıoğlu, Alimcan Buğda, Cengiz Hanoğlu, Elif Altun, Erkin Emet, Gülden Sönmez, Mevlan Tanrıkut, Muhammed Emin Yıldırım, Murat Yılmaz, Nur Ahmet Kurban, Nurala Göktürk, Şevket Nasır ve Tekin Tuncer’e; disiplin bölümleriyle Abdulhamit Güler, Abdussamed Aydın ve Mikail Çolak’a; genç kalemlerimiz İkra Nur Demir, Rümeysa Döğer’e; dosya konumuza uygun köşelerin hazırlamasına katkı sağlayan emektar genç kardeşlerimize; infografikler ve dijital arşiv katkıları dolayısıyla “dijitalhafıza” çalışanlarına teşekkür ederiz.

Son olarak da her sayımızda büyük emekleri ve katkıları olan yayın kurulumuzun kıymetli üyelerine, özellikle ciddi-tıbbî operasyonlar geçirmesine rağmen hasta haliyle dergimizin her toplantısına firesiz katılan ve katkı sağlayan “aksakalımız” Ahmet Mercan abimize, Abdulaziz Tantik’e, Mikail Çolak’a ve Muhammed Ensar Sözgen’e ve her biri ayrı bir sanat eseri olmaya namzet tasarımlarda büyük emeği olan yayın kurulu başkanımız Mehmet Kaman’a en kalbî şükranlarımızı sunarız…

Sadece acı ve hüzün haberleriyle değil, kardan aydınlık sabahların geleceği bir günde nusret ve zafer haberleriyle uyanmak umudu ve duasıyla…