Hidayet kaynağı olan Kur’ân-ı Kerîm, asırlardır insanlığa hitap ederek, kurtuluşa giden yolda rehber olmuştur. Toplumların inşasında hem dünya saâdetini hem de uhrevî saâdeti elde etmeye yönelik Kur’ân-ı Kerîm ve sünnet ışığında İslâmî eğitim modeli büyük önem arz etmektedir.
Hatemü’n-nebiyyîn Peygamber Efendimiz (sas), Kur’ân-ı Kerîm müfredatıyla, İslâmî eğitim modeliyle insanları eğitmiş ve bu müfredatı fiil ve davranışlarıyla tatbik ederek kullandığı metotlar ve uygulamalarıyla da yol gösterici olmuştur. Onun (sas) en belirgin özelliklerinden biri, iyi bir rol model (numune-i imtisal) ve muhteşem bir ahlâka sahip olmasıdır. O (sas) öyle güzel bir rol modeldir ki kendisine bir şey emredildiğinde, önce onu kendisi yapmış, daha sonra insanlar onu görerek bu durumdan etkilenmiş ve onlar da Resûlullah’tan (sas) gördükleri gibi yapmışlardır. Yüce Allah (cc), biz kullarına Peygamber Efendimiz’i (sas) en güzel örnek olarak gösterdiğini şu âyet ile anlatmaktadır: “İçinizden Allah’ın lütfuna ve âhiret gününe umut bağlayanlar, Allah’ı çokça ananlar için hiç şüphe yok ki, Resûlullah’ta güzel bir örneklik vardır.” (Ahzâb 33/21)
Hz. Peygamber’in (sas) “Allah’ın kulu ve resûlü” olduğu hakikatini unutmadan Peygamber Efendimiz’in (sas) örnekliğine dâir bir misali hatırlayalım:
Allah Resulü (sas), altın kullanmanın erkeklere haram kılındığını ashâbına tebliğ ederken parmağındaki altın yüzüğü cemaate göstermiş: “Ben bu yüzüğü takıyor ve kaşını da elimin içine çeviriyordum.” dedikten sonra onu çıkarıp atmış ve “Vallâhi bir daha onu takmayacağım!” buyurmuştur (Buhârî, “Eymân”, 6).
Peygamber Efendimiz’e (sas) ve ashâb-ı kirama olan muhabbetteki samimiyetimiz onların yaşayışını ne derece örnek aldığımıza bağlıdır. Peygamber Efendimiz (sas) gerek sureti, beden yapısı; gerekse sîret yani ahlâk, adap ve davranış bakımından mükemmel bir insandır. Cenab-ı Hakk, onun bu istikametteki bir duasını kabul etmiş ve İslâm ahlâkını en kâmil bir şekilde yaşadığı için onu, ümmeti için üsve-i hasene (uyulması gereken en güzel örnek) kılmıştır. Bu ise insanlık için, Ümmet-i Muhammed için ilahî bir rahmettir. Zaten o (sas), Kur’ân-ı Kerîm’de beyan buyurulduğu üzere, âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir (Bk. Enbiya 21/112).
Güzel örneklik, Müslüman kimliği oluşturarak İslam toplumunu inşa etmek ve insanların davranışlarını düzenlemek üzerinde derin bir etkiye sahiptir. Yüce Allah (cc), insanlara kitap indirmekle yetinmedi, onlara gönderdiği elçilerin ve kulları arasında salih kimselerin davranışlarında pratik örnekler sunarak bir rol model oluşturdu. Ardından gönderdiği elçiler vasıtasıyla, Müminlere kıssalar anlattı, önceki toplumların hikâyelerini sundu, sonra âyetler indirerek insanların onlara uymasını emretti. “İşte o peygamberler, Allah’ın hidayete erdirdiği kimselerdir. Şu hâlde onların rehberliğine uy.” (En‘âm 6/90).
Peygamber Efendimiz (sas) yaklaşık yirmi üç yıl devam eden vahiy sürecinde İslâmî eğitimi, ehl-i beytine ve ashâbına uygulamış, daha sonra tebliğ ve irşat faaliyetleriyle birlikte bu yöntemini yaşadığı bölgenin dışına çıkarma planlarını yapmıştır. Bu minvalde sâir devlet başkanları ve krallara İslâm’ı tebliğ eden mektuplar ve elçiler göndererek de o coğrafyada İslam dininin şekillenmesine gayret etmiştir.
İslâm’ı ilk öğreten ve uygulayan en büyük öğretmen Peygamber Efendimiz’dir (sas). Allah Resulü (sas) bizzat kendisinin ifadesiyle “Ben, ancak ve ancak muallim olarak gönderildim.” (İbn Mace, “Mukaddime”, 17) ve yine “Ya öğrenen ol, ya öğreten ol, ya dinleyen ol, ya da onları sevenlerden ol; Ama sakın beşincisi olma. Yoksa helâk olursun.” (İmam Taberânî, Mu’cemü’s-Ssağir, 541) buyurarak eğitimin ve ilmin önemini vurgulamış, uygulamasında da dili, rengi, asabiyeti ne olursa olsun tüm insanlığı kucaklayan bir anlayış ortaya koyarak hareket etmiştir.
Allah Resulü (sas) örnekliği ve uygulamalarıyla, yaşadığı çağda kaybolmaya yüz tutmuş şahsiyetleri bugünün ve geleceğin inşasına rol model bireyler olarak ortaya çıkarmış, güçlü bir ümmetin kurulmasında çok payı olan ve İslâmî eğitim sistemini en iyi şekilde uygulayan birçok şahsiyeti nebevi potada yetiştirmiştir.
Peygamber Efendimiz’in (sas) eğitim ve öğretim metoduna baktığımızda; konuşurken tane tane konuştuğunu ve önemli konuları üç kez tekrar ettiğini (Buhârî, “İlim” 32), o (sas) konuştuğunda sahâbe dinlediğini, sahâbe konuştuğunda onun (sas) kimsenin sözünü kesmediğini, karşısındaki insanların durumlarını dikkate alarak, onların anlayabileceği dilde konuştuğunu, konuyu benzetme yaparak ve misaller vererek anlattığını (Buhârî, “Mevâkît”, 27), bazen bir konu açarak sahâbenin o konudaki bilgilerini ölçtüğünü, soru sorulmasına müsamaha gösterdiğini ve hatta buna teşvik ettiğini, bazen de dinleyenlerde ilginin canlanması için kendisinin dinleyenlere sorular sorduğunu (Heysemî, Mecmaü’z-zevâid, 1/ 155-156), böylece aynı zamanda konu üzerine dikkatleri çekerek söylediklerinin iyice anlaşılmasını sağladığını (Buhârî, “İlim” 12), ne eksik ne fazla yeterince konuştuğunu; ayrıca bu ilim meclislerinde vakar ve ciddiyetin hâkim olduğunu ve mecliste hazır bulunan ashâbın, söylenenleri sadece dinlemekle kalmayıp meclisin hemen akabinde dinledikleri konuları iyice öğreninceye kadar aralarında müzakere ettiklerini görmekteyiz.
Müslümanlar İslâmî eğitim sistemini geliştirmek ve uygulamak yönündeki gayretlerini İslâm’ın ilk öğretmeni Peygamber Efendimiz’i (sas) örnek alarak yapmışlardır. Günümüz toplumların ihtiyaç duyduğu sevgi, saygı, müsamaha, hoşgörü, iyimserlik vb. kavramları bünyesinde barındıran İslâmî eğitim modeli günümüzde en çok ihtiyaç duyulan sistemlerden biridir.
Modern dönem diye adlandırılan karanlığa bürünmüş, maneviyatını yitirmiş, özünden uzaklaşmış günümüz dünyasında insanları eğitmek için Hz. Peygamber’in (sas), İslâmî eğitimle yetiştirdiği ilk nesli örnek almak karşı karşıya kaldığımız sorunları çözüm için tek çıkar yoldur. Zira öyle ki sahâbe nesli ilmiyle, irfanıyla, ahlâkıyla dünyanın dört bir köşesinde ses getiren, Allah (cc) anıldığı ve âyetler okunduğu zaman kalpleri titreyen, gözleri yaşaran, imanları artan, yalnızca O’na (cc) güvenip dayanan, salt Allah’ın (cc) rızasını arzulayan, ibadetlerini hakkıyla yapan, iyiliklerle yaşayan örnek bir toplum olmuştur.
İnsanoğlunun görerek daha kolay öğrendiği bir gerçektir. Önünde güzel bir örnek olduğunda onu taklit etmeye çalışır. Dolayısıyla Dini Mübin-i İslâm’ı tebliğ ve tâlim ederken bizzat yaşayarak örnek olmak çok ehemmiyetlidir. Öğrendiklerimizle amel etmek, fiili olarak uygulamak ve güzel bir örnek olmak her daim sözden, tavsiyeden, telkinden çok daha tesirli bir vâsıtadır.
Bu meyanda toplumun ihya ve inşası için, örnek bir Müslüman yaşayışı için ve temsiliyet makamının hakkını verebilmek adına Suffa İlim Meclisleri büyük önem taşımaktadır. Zira Suffa İlim Meclisleri, kardeşlik hukukunun egemen olduğu, hoşuna gitse de gitmese de Allah’a (cc) ve Resûlullah’a (sas) itaatin olduğu, hakkın ve sabrın tavsiye edildiği, Allah’ın (cc) çokça anıldığı, kulluk ve ibadetin temel gaye olduğu, işlerin istişare ile yürütüldüğü, çıkar ve menfaatlerin değil Allah’ın (cc) rızasının gözetildiği meclislerdir. Sabır, şükür, vefa, hayâ, itidal, tevekkül, isar, cömertlik, doğruluk, istikamet, kanaat, tevazu ve daha nice güzel hasletler bu meclislerin şiarıdır. Biz Müslümanlar, üstün vasıflı Asr-ı Saâdet toplumunu iyi tanımak durumundayız. Çünkü tanıyıp bilmeden örnek alınamaz. Şayet biz örnek birer Müslüman olamazsak bu durumda bizden sonrakilere örnek olma vazifemizi de yerine getirememiş ve büyük bir vebalin altına girmiş oluruz.
Bize her alanda örnek olacak büyük bir miras bırakan Peygamber Efendimiz (sas) bir hadis-i şerifinde “Ümmetimin fesada gittiği zamanda kim benim sünnetime sarılsa ona yüz şehit sevabı vardır.” (Taberânî, el-Mecmeu’l-kebîr, 1394) buyurmaktadır. Bizler de Peygamber Efendimiz’e (sas) ve bize tebliğ ettiklerine inanan müminler olarak böyle dönemlerde onun (sas) sünnetinden ayrılmamalı, üsve-i hasene olan Peygamber Efendimiz’in (sas) örnek hayatına yolculuk yapmak için Suffa İlim Meclislerinde yerimizi almalıyız.