Başlangıcından bugüne, tarihin akışını etkileyen pek çok siyasî ve dinî hareket olmuştur, ancak azı, Evanjelik Hristiyanlık, Neoconlar (Yeni Muhafazakârlar) ve Siyonizm’in kesiştiği bu üçlü kadar derin ve kalıcı izler bırakabilmiştir. Bu yazı, bu üç güçlü akımın birbirleriyle olan ilişkisinin kökenlerini, gelişim vetirelerini ve bugüne akislerini ele almaktadır. Amacımız, bu üç hareketin nasıl iç içe geçtiğini, birbirlerini nasıl etkilediklerini ve bu etkileşimin küresel siyaset ve toplum üzerindeki geniş kapsamlı sonuçlarını anlamaya çalışmaktır.
Evanjelik Hristiyanlık, kendi içinde çeşitliliği ve karmaşıklığıyla, dinî inançları siyaset arenasına taşıma noktasında mühim bir rol oynamıştır. Neoconlar ise, özellikle Soğuk Savaş sonrası dönemde, Amerikan dış politikasının şekillendirilmesinde belirleyici olmuş bir ideolojidir. Siyonizm ise, yüzyıllardır süregelen Yahudi halkının toprak taleplerini ve devlet kurma arzularını temsil eder. Bu üç hareketin kesişimi, özellikle Amerika Birleşik Devletleri merkezli olmak üzere, dünya siyasetinde önemli bir dinamik oluşturmuştur.
Bu ilişkiler sadece bu hareketlerin kendilerini anlamak için değil, aynı zamanda onların küresel politika ve toplumsal yapılar üzerindeki etkilerini kavramak için de kritik bir öneme sahiptir.
Tarihsel Arka Plan
Tarihin derinliklerinden süzülerek günümüze ulaşan bir düşünce akımı olan Siyonizm, Yahudi halkının tarihi anavatanına dönme ve orada egemen bir devlet kurma arzusundan doğmuştur. 19. yüzyılın son çeyreğinde Theodor Herzl öncülüğünde gelişen bu hareket, yalnızca bir ulusal kurtuluş mücadelesi değil, aynı zamanda kültürel ve dini bir yeniden doğuşun sembolü olmuştur. Siyonizm’in temel taşları, tarihsel hak iddiaları ve dinî metinlere dayalı bir toprak talebi üzerine inşa edilmiştir.
Paralel olarak, Evanjelik Hristiyanlık ve Neoconlar, 20. yüzyılın ikinci yarısında özellikle Amerikan toplumunda ve siyasetinde belirgin bir etki yarattı. Evanjelik Hristiyanlar, İncil’e dayanarak, modern İsrail Devleti’nin kuruluşunu Tanrı’nın ilâhî planının bir parçası olarak görmüş ve bu yorum, onların Siyonizm’e olan desteğinin temelini oluşturmuştur. Bu destek, dini inançlardan beslenen bir coşku ve kutsal bir görev anlayışıyla harmanlanmıştır.
Öte yandan, Soğuk Savaş sonrası dönemin önemli politik akımlarından biri olan Neoconizm, aktif ve müdahaleci bir dış politikayı benimsemiş ve İsrail’i stratejik bir müttefik olarak görmüştür. Neoconlar için İsrail, demokrasinin Orta Doğu’daki bir kalesi ve Batılı değerlerin savunucusu olarak önemli bir rol üstlenmiştir. Bu duruş hem stratejik hem de ideolojik bir portrede Siyonizm’le olan bağlarını şekillendirmiştir.
Bu üç hareketin tepe noktası, sadece dinî ve ideolojik bir birliktelik değil, aynı zamanda modern dünya siyasetinin en karmaşık ve etkili sac ayaklarından birini oluşturmuştur. Yazımızda, bu üç kuvvetli akımın (Siyonizm, Evanjelizm ve Neoconlar) birbirleriyle olan ilişkilerinin tarihsel köklerini, değişimlerini ve günümüzdeki akislerini ele alacağız. Bu inceleme, sadece geçmişin anlaşılması için değil, aynı zamanda bu ilişkilerin gelecekteki potansiyel etkilerini kavramak için de bir kritik olacaktır.
Dinî ve İdeolojik Temeller
Evanjelizm, Hristiyan teolojisinde derin izlere sahip, yeniden doğuşa ve İncil’in otoritesine vurgu yapan bir harekettir. ‘Evanjelik’ kelimesi, İngilizcesi ‘evangel’ olan Yunanca kaynaklı ‘euangelon’dan gelmektedir. Euangelon, ‘iyi haber, müjde’ bizim anladığımız şekliyle Hristiyanların kutsal kitabı olan ‘İncil’ anlamlarını içermektedir.[1] Bu öğretilerin temelinde, İsâ Mesih’in öğretilerine sıkı bir bağlılık yatmaktadır. Evanjelik teoloji, kelimenin tam anlamıyla ‘İncil’e dayanır ve bu onların dünya görüşlerini şekillendiren ana unsurdur. Evanjelikler, modern İsrail Devleti’nin kuruluşunu ve varlığını Tanrı’nın ilahi planının bir parçası olarak görmektedirler. Bu bakış açısı, İsrail’e olan desteği, sadece politik bir tercih değil, aynı zamanda dini bir yükümlülük olarak görmelerine neden olmuştur. Diğer yandan, Neoconlar, 20. yüzyılın ikinci yarısında Amerikan siyasî düşüncesinde ortaya çıkan bir akımdır. Bu ideoloji, liberal demokrasinin korunması ve yayılmasını, güçlü bir ulusal savunmayı ve aktif bir dış politikayı savunur. Neoconlar, özellikle Soğuk Savaş sonrası dönemde, dünya sahnesinde Amerika’nın rolünü önemser ve İsrail’i bu vizyonun bir parçası olarak görürler. İsrail, Neoconlar için, demokratik değerlerin ve Batı’nın stratejik çıkarlarının Ortadoğu’daki bir savunucusu olarak kabul edilir. Bu ideolojik yaklaşım, İsrail’e olan desteği hem stratejik bir müttefiklik hem de ideolojik bir uyum açısından destekler.
Evanjelik ve Neoconist görüşler, Siyonizmle farklı yollarla entegre olmuş ve bu entegrasyon, her iki hareketin de Siyonizm’i destekleme biçimlerine yön vermiştir. Evanjelizm için bu destek, dinî inançlara ve İncil’in peygamberlik yorumlarına dayanırken, Neoconlar için daha çok stratejik ve ideolojik bir tercih olarak ortaya çıkmıştır. Her iki yaklaşım da modern İsrail Devleti’nin varlığını ve politikalarını desteklemenin, kendi dünya görüşlerinin ve değerlerinin bir parçası olarak görülmesine sebebiyet vermiştir.
Bu anlayışa göre kurtuluş yakın bir zamanda gerçekleşeceği için ve şu anda yaşayan insanlar insanlık tarihini yok etmekle emrolunmuşlardır. Bunun için insanlık tarihini sona erdirecek bir amansız savaş çıkarmak kutsal bir Tanrı ödevidir. Bu teolojiye göre kurtuluşun ve yeniden doğuşun olmazsa olmazı olan bu savaş, iyiler (Evanjelikler) ile kötüler (Evanjelik olmayanlar) arasında gerçekleşecek olan “Armagedon Savaşı”dır. Bunun gerçekleşmesi için de Orta Doğu’da toplumsal ve siyasi kaosun defacto olarak sürekli dinamik tutulması, bir taraftan Tanrı’nın kurtarıcı planının bir parçası ve diğer taraftan İsa-Mesih’in ikinci gelişini hızlandıran/müjdeleyen ön hazırlıklar olarak değerlendirilmektedir. Bu teolojiye göre kutsal haç tekrardan ikâme edilerek İslâm ile savaşmak gerekmektedir. Nitekim İslâm toplumları tümüyle radikal, İncil düşmanı ve gerçekleşmesi muhtemel Evanjelik kutsal planın en önemli tehdit unsurlarından biridir. Günümüzde Evanjeliklerin İsrail’e verdikleri her türlü maddî ve manevî desteğin arka plan perspektifinde bu eskatolojik teolojinin önemli ölçüde etkili olduğu söylenebilir.[2]
Evanjelikler ve Neoconlar teolojik ve ideolojik olarak Siyonizm’le bir bütün olmuşlardır. Bu bütünleşme, sadece bu hareketlerin iç dinamiklerini anlamak için değil, aynı zamanda modern dünya siyasetindeki etkilerini kavramak için de önemlidir.
Politik ve Sosyal Etkileşimler
- yüzyılın sonlarında ABD Tek Kutuplu Dünya’daki tartışmasız küresel liderlik konumuna kanaat etmeyerek, W. Bush döneminde Yeni Muhafazakârların etkisiyle küresel hâkimiyet hedefi doğrultusunda politikalarını değiştirmiştir. 11 Eylül 2001 tarihinde İkiz Kuleler saldırısı bu hedefe zemin hazırlayarak, yeni muhafazakârların 1930 yılından bu yana teorik olarak oluşturduğu ve geliştirdiği felsefelerinin pratikte uygulanabilme imkânını sağlamıştır.[3]
Evanjelik Hristiyanlık ve Neoconizm, özellikle Amerikan dış politikasında ve daha geniş açıdan uluslararası ilişkilerde önemli roller üstlenmiştir. Bu iki hareket, İsrail Devleti ve Ortadoğu politikaları üzerinde derin izler bırakmıştır.
Evanjelik Hristiyanlar, dini inançları doğrultusunda İsrail’e güçlü bir destek sağlamışlardır. İncil’e dayanan bu destek, İsrail’i sadece bir müttefik olarak değil, aynı zamanda dinî bir öneme sahip bir devlet olarak görmelerine neden olmuştur. Amerikan Evanjeliklerinin İsrail politikalarına etkisi, özellikle Orta Doğu’daki barış süreci, Kudüs’ün statüsü ve Yahudi yerleşimlerinin genişlemesi gibi konularda çok belirgindir. Bu gruplar, İsrail’e olan malî ve siyasî desteği artırmak ve onun güvenliğini sağlamak için lobicilik faaliyetlerinde bulunmuşlardır.
Neoconların yaklaşımı ise daha stratejik ve pragmatik olmuştur. Soğuk Savaş sonrası dönemde Amerikan dış politikasında etkili olan bu akım, İsrail’i Orta Doğu’da demokrasinin kılıcı ve Batılı değerlerin bir dâîsi olarak görmüştür. Neoconlar, İsrail’in güvenliğini Amerika’nın bölgesel çıkarları ve genel dış politika stratejisi ile doğrudan alakalandırmışlardır. Bu bakış, ABD’nin İsrail ile olan askeri iş birliğini ve bu ülkeye sağlanan diplomatik desteği her defasında daha da güçlendirmiştir.
Evanjeliklerin ve Neoconların bu etkileşimi, Ortadoğu politikalarına yön vermede önemli bir rol oynamıştır. Özellikle Amerikan yönetimlerinde bu iki hareket İsrail’in güvenlik ve toprak politikalarını destekleyen kararların çıkmasında etkili olmuştur. Ayrıca, bu hareketlerin etkisi, İran gibi bölgesel güçlerle olan ilişkilerde ve Arap-İsrail çatışmasının çözümü konusunda da hissedilmiştir.
Bilcümle toparlayacak olursak, Evanjeliklerin ve Neoconların İsrail politikalarına ve genel olarak Orta Doğu üzerindeki etkisi, hem dini inançların hem de stratejik çıkarların birleştiği karmaşık bir portre çizmektedir. Bu etkileşim, bölgesel politikaların yanı sıra küresel siyaseti de şekillendiren önemli bir faktör olmuştur.
Güncel Tartışmalar ve Eleştiriler
Evanjelik Hristiyanlık ve Neoconların desteklediği Siyonizm politikaları hem uluslararası alanda hem de Orta Doğu bölgesinde çeşitli eleştirilere ve tartışmalara konu olmuştur. Bu politikaların etkileri, küresel siyaset ve bölgesel dinamikler üzerinde hissedilir sonuçlar doğurmuştur.
Eleştirilerin odak noktasında, bu politikaların Orta Doğu’daki barış sürecini baltalaması yer alır. Evanjelik ve Neoconizm destekli Siyonizm, genellikle İsrail’in güvenliğini ve toprak politikalarını önceliklendirmesi nedeniyle eleştirilir. Bu yaklaşım, Filistinlilerin hakları ve iki devletli çözüm perspektifine zarar verdiği görüşüne yol açmıştır. Ayrıca, Kudüs’ün statüsü ve Yahudi işgalci birimlerinin genişlemesi gibi konular, bu grupların politikalarının barış sürecine olumsuz etkileri olarak görülür.
Bu politikaların dünya genelindeki etkileri ise daha karmaşıktır. Evanjelik ve Neoconizm destekli Siyonizm, Amerikan dış politikasının bir yansıması olarak kabul edilir ve bu, Amerika’nın uluslararası imajını ve itibarını zedelemiştir. Bilhassa Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu ülkelerde, bu politikalar Amerika’ya karşı olumsuz bir algı yaratmış ve bölgedeki Amerikan çıkarlarına zarar vermiştir.
Bunun yanında, bu politikaların küresel radikalleşme üzerindeki etkileri de tartışma konusu olmuştur. Bazı analistler, Evanjelik ve Neoconizm destekli Siyonizm politikalarının, bölgede radikal grupların elini güçlendirdiğini bölgesel istikrarsızlığı artırdığını ve çatışmaları körüklediği yönünde eleştiriler bulunmaktadır.
Sonuçta ise Evanjelik ve Neoconizm destekli Siyonizm politikaları, sadece Orta Doğu’daki barış süreci ve bölgesel istikrar üzerinde değil, aynı zamanda küresel siyaset ve Amerikan dış politikasının algılanışı üzerinde de derin etkilere sahiptir. Bu politikalar, uluslararası toplumda ve bölgesel ilişkilerde çeşitli zorluklar ve çelişkiler yaratmakta, bu sebeple dikkatle incelenmesi ve değerlendirilmesi gereken konular arasında yerini almaktadır.
Küresel Gelecek Öngörüleri
Evanjelik Hristiyanlık ve Neoconizmin Siyonizm ile olan bu ilişkisi, dünya siyasetinin geleceğinde nasıl bir rol oynayacak? Bu soru, uluslararası ilişkilerin karmaşık doğasını ve değişen dünya düzenini göz önünde bulundurduğunda, oldukça önemli bir yere sahiptir muhakkak. Geleceğe yönelik tahminler her zaman belirsiz olsa da bu ilişkinin küresel politik ve sosyal dinamikler üzerinde derin izler yaratacağı açıktır.
Evanjelik ve Neoconist hareketler, İsrail politikalarını ve daha geniş anlamda Orta Doğu politikasına yön vermede önemli bir kuvvet olmaya devam edecek gibi görünmektedir. Bu grupların etki alanı, Amerikan dış politikasının yanı sıra, uluslararası arenada İsrail’in rolünü ve konumunu da güçlendirebilir.
Artan küreselleşme ve teknolojik gelişmeler, uluslararası toplumun daha fazla bağlantılı hale gelmesine ve dolayısıyla farklı bölgelerdeki politik dinamiklerin birbirini daha fazla etkilemesine neden olabilir. Bu, Evanjelik ve Neoconist grupların etki alanını genişletebilir ya da sınırlayabilir.
Ayrıca, küresel politikada ve toplumda artan çeşitlilik ve çokkültürlülük, bu grupların dünya siyasetindeki etkilerini değiştirebilir. Genç nesillerin ve farklı kültürel arka planlara sahip toplulukların yükselişi, Evanjelik ve Neoconist görüşlere karşı alternatif bakış açılarını ve yaklaşımları güçlendirebilir. Bu, İsrail politikalarına ve daha geniş anlamda Ortadoğu’ya yönelik tutumlarda değişimlere yol açabilir.
Son olarak da iklim değişikliği, göç, ekonomik eşitsizlikler ve diğer küresel zorluklar da Evanjelik ve Neoconist grupların etkisini etkileyebilir. Bu tür küresel sorunlar, geleneksel dış politika ve uluslararası ilişkilerin ötesine geçerek, bu grupların Siyonizm’le olan ilişkisini yeni ve beklenmedik yönlerde şekillendirebilir.
Evanjelik Hristiyanlık ve Neoconlar ile Siyonizm arasındaki karmaşık ilişki, geçmişten günümüze kadar uzanan ve gelecekte de önemli etkiler yaratmaya devam edecek bir dinamik olarak karşımıza çıkmaya devam edecektir. Bu ilişki, Evanjeliklerin dinî inançları ve Neoconların stratejik çıkarları üzerinden şekillenmiş, İsrail Devleti’nin kuruluşu ve politikaları üzerinde derin bir etki yaratmıştır.
Evanjeliklerin, İncil’i yorumlayarak İsrail’in varlığını ve politikalarını Tanrı’nın ilâhî planının bir parçası olarak görmesi onların İsrail’e olan güçlü desteğinin temelini oluşturmaktadır. Neoconlar ise, İsrail’i Batılı değerlerin ve demokratik ideallerin Orta Doğu’daki savunucusu olarak görmekte ve bu minvalde İsrail’e stratejik destek sağlamaktadır.
Bu ilişkinin geleceğini, küresel politik ve sosyal dinamiklerin yanı sıra teknolojik gelişmeler, ekonomik eğilimler ve demografik değişimler gibi faktörler şekillendirilecektir. Evanjelik ve Neoconist grupların etki alanı, küreselleşen bir dünyada, özellikle genç nesiller ve farklı kültürel arka planlardan gelen topluluklar arasında değişen değer yargıları ve bakış açıları ile karşılaşabilir. Bu değişimler, İsrail politikalarına ve genel olarak Ortadoğu bölgesine yönelik yaklaşımlarda yeni perspektiflerin ortaya çıkmasına yol açabilir.
Özetle, bu etkileşim, dünya siyasetinin ve uluslararası ilişkilerin geleceği için kritik bir öneme sahip olmaya devam edecek ve bu nedenle dikkatle izlenmesi gereken bir konu olacaktır.
Kaynakça
Yılmaz, Hakan. “Evanjelik Hareketin ABD Siyaset Kurumundan Dinî Talepleri Üzerine Bir İnceleme”. Oksident 2/1 (2020): 27-58.
Tekin, Esma.”Anerikan Siyasetinde Yeni Muhafazakârlar ve ABD’nin Orta Doğu Politikasına Etkileri”. Yüksek Lisans Tezi, Bahçeşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2019.
Yamaç, Muhammed. “Evanjelik Dinî Hareketin Teo-Sosyolojik Paradigması [Theo-Sociological Paradigm of the Evangelic Religious Movement]”. İhya Uluslararası İslam Araştırmaları Dergisi- İhya International of Islamic Studies, 8/2 (Temmuz/July 2022), 704-726.
[1]Hakan Yılmaz. “Evanjelik Hareketin ABD Siyaset Kurumundan Dinî Talepleri
Üzerine Bir İnceleme”. Oksident 2/1 (2020): 33.
[2] Muhammed Yamaç. “Evanjelik Dinî Hareketin Teo-Sosyolojik Paradigması [Theo-Sociological Paradigm of the Evangelic Religious Movement]”. İhya Uluslararası İslam Araştırmaları Dergisi- İhya International Islamic Studies, 8/2 (Temmuz/July 2022), 718.
[3] Esma Tekin, “Amerikan Siyasetinde Yeni Muhafazakârlar ve ABD’nin Orta Doğu Politikasına Etkileri”, (Yüksek Lisans Tezi, Bahçeşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2019), 54