Filistin toprakları, coğrafik olarak Şeria Nehri’nin batısında, Lübnan ve Suriye’nin güneyinde Akabe Körfezi’nin kuzeyinde, Mısır’ın kuzey doğusunda bulunan 27000 kilometrekarelik bir alandan ibarettir.[1] Doğusunda Şeria Nehri ve Lut Gölü (Ölü Deniz) bulunan Filistin topraklarının yaklaşık orta kısmından güneye doğru olan bölümü ise Nakab Çölü’dür. Kuzey güney arası geçiş güzergahında bulunan Filistin toprakları, küçük bir yüz ölçüme sahip olmasına rağmen farklı iklim çeşitliliğine sahiptir.
Afrika’da Mısır, Mezopotamya’da ise kurulan kadim büyük devletlerden Asur, Babil, Roma, Bizans, Sâsânî ve İslâm egemenliğiyle Emevi, Abbasi, Selçuklu, Fatımi, Haçlı, Eyyubi, Memlük ve Osmanlı gibi büyük devletlerin egemenliğine girdiğinden farklı devlet ve medeniyetlerden iz ve eserlere ev sahipliği yapmaktadır.
Tarih Öncesi Dönem
Filistin coğrafyasının farklı bölgelerinde kazılar sonucu Altpaleolitik Çağ’a dair yerleşimlerle ilgili birtakım izlere 700.000 yıllık iskelet kalıntılarına ve Ölü Deniz’in kuzeybatısında, Karmel Dağı ve Taberiye Gölü’nün Kuzeybatı bölgelerinde yaşayan insan izlerine rastlanmıştır.[2] Yine Filistin topraklarının Celile bölgesinde Paleolitik devrin 200.000 ile 50.000 yılları arasındaki dönemine ait insan iskeletleri bulunmuş[3] ve Kudüs’e yakın yerlerde de M.Ö. 40.000 ile 19.000 periyodu arasındaki döneme ait buluntular elde edilmiştir.[4] M.Ö. 50.000 ile 12.000 arası dönemde taştan yapılmış bir takım aletler elde edilmiş ve M.Ö. 19000 ile 8000 arası dönemde Kudüs’e yakın bir bölgede insanların daha elverişli şartlarda yaşadığı, M.Ö. 10.000 ile 5000 arası döneme ait hayvanların insanlar tarafından ehlileştirildiği ve insanların ekip biçtiği buluntulardan anlaşılmıştır. [5] Eriha’nın önemli bir yaşam yeri olduğu da arkeolojik kalıntılardan elde edilen bulgularla ortaya çıkarılmıştır.[6] Kenanlılar ve Yebusilerin Kudüs şehrinde bulundukları yapılan çalışmalarla anlaşılmış olmakla birlikte ilk şehirsel yerleşim günümüz tarihi Kudüs şehrinin güneydoğusunda Zuhur tepelikleri üzerinde kurulmuştur. [7]
M.Ö. dördüncü binin ikinci yarısında dışarıdan gelen boylar tarafından istila edilen Filistin topraklarına[8] bazı kaynaklara istinaden en eski göç edenlerin Kenaniler olduğu iddia edilmekle[9] birlikte erken bronz çağında şehir olarak Kudüs de diğer Kenanlı şehirleri ile ortaya çıkmıştır.[10]
Kudüs, ataları Yebus’tan isimlerini alan Kenanlı kabilelerden Yebusiler tarafından kurulduğu[11] ve Firavun Snefru’nun Filistin bölgesine kadar geldiği vesikalardan anlaşılmaktadır. [12] I. Pepi, M.Ö. yaklaşık 2500’de Kuzey Filistin bölgesinde General Umu/Unas komutasındaki orduyla Mısır’ı muhtemel bir istila hareketinden kurtarmış[13] daha sonra Birinci Babil İmparatorluğu’nun Hammurabi (M.Ö. 2003-1961) döneminde Suriye ile Filistin bölgesini de egemenliği altına almıştır.[14] M.Ö. 1750-1500 arası Hiksoslar tarafından bölgede tahribatlar yapılmışsa da Hiksosları Mısır’dan çıkarmayı başaran Ahmes, Filistin ve Suriye bölgesini ele geçirmiştir.[15] M.Ö. 1500-1200 arası daha çok Mısır egemenliğinin görüldüğü bu dönemde Hurriler ve Yebusiler de bölgede bulunmuşlardır.[16]
Filistin’de Peygamberler
Hz. İbrâhim Fırat nehri bölgesinden geçerek Mısır’a kadar gitmiş ve oradan Filistin topraklarına gelerek el-Halil şehrine yerleşmiştir.[17] Hz. İsmail, Hz. İshak, Hz. Yakup ve Hz. Yusuf peygamberler bu topraklarda doğmuş; Hz. Yusuf’un kardeşleri tarafından kuyuya atılmasıyla İsrailoğulları için Mısır serüveni başlamış ancak Hz. Musâ döneminde ilâhî emirle Mısır’dan çıkarak Filistin toprakları istikametinde harekete geçildi.[18] Yuşa Peygamber önderliğinde Filistin topraklarına girmeyi başarsalar da[19] henüz hedefledikleri mekân Kudüs’e yerleşemediler. Yeşu’dan sonra Hakimler devri olarak kabul edilen dönemde toplamda 14 yönetici İsrailoğulları’na hükmetmiş[20] akabinde de Talut kral olarak seçilmiştir.[21] Talut döneminde zaferler elde edebilmiş ve de Hz. Davûd döneminde Kudüs fethedilerek devlet buradan yönetilmeye başlandı.[22] Hz. Zekeriya, Hz. Yahya, Hz. Meryem, Hz. İsâ ve Kur’ân’da geçmeyen başka peygamberler de Filistin topraklarında yaşamıştır.
Krallar, Saul-Talut, Hz. Davûd ve Hz. Süleyman Dönemi
Hz. Davûd tarafından fethedilince başkent Kudüs’e taşınmış ve devlet buradan idare edilmiştir.[23] Hz. Süleyman döneminde Kudüs’te Mabet inşa edilmiş ve ticaret yollarının güvenliği sağlanarak önemli ölçüde bir refah elde edilebilmiştir.[24] Hz. Süleyman’ın vefatından sonra devlet kuzeyde İsrail ve güneyde Yahuda olmak üzere ikiye bölündü.[25]
İsrail ve Yahuda Krallıkları, Babil ve Pers Dönemi
Kuzeydeki İsrail krallığı M.Ö. 721 yılında Asur kralı II. Sargon tarafından ortadan kaldırılmış[26] ancak daha uzun bir süre varlığını devam ettirebilen güneydeki Yahuda devleti ise M.Ö. 587 tarihinde başkent Kudüs’ü ve Mabedi yakıp yıktıran Babil Kralı Buhtunnasr tarafından ortadan kaldırılmış ve Kudüs halkı Babil’e sürgün edilmiştir.[27] Babil sürgünü Pers hükümdarı Kiros’un M.Ö. 539’da Babil devletine sefer düzenleyip Babil’i yenilgiye uğratmasından sonra İsrailoğulları’na Filistin-Kudüs’e dönme izni verilince sürgünle bölgeden çıkarılan İsrailoğulları tekrar Filistin-Kudüs’te yaşama imkânına kavuşmuş oldu. [28] Mabedin yeniden inşasına izin verilmiş ve Ezra ve Nehemya önderliğinde yeniden toplumsal, dinî ve kısmen de olsa bazı siyasî gelişimler elde edilebilmiştir.[29] Makedonyalı İskender’in doğuya yönelik seferiyle Pers egemenliği sona ererken Helenistik dönem ise Filistin topraklarında yaşam, dil, sanat ve kültür anlamında yeni bir sayfanın başlangıcını teşkil etmiştir.
Helenistik, Roma ve Bizans Dönemi
Filistin topraklarındaki bu dönem Pers İmparatorluğu’nun İskender’e karşı M.Ö. 333’te İssos’ta uğradığı yenilgiyle başlamış, M.Ö. 323’e kadar İskender, M.Ö. 320-200 arası Ptolemaoslar akabinde M.Ö. 63’e kadar da Slevkoslar hüküm sürmüş ve M.Ö. 63’te bölge Roma Generali Pompei tarafından Roma topraklarına katılmıştır.[30] Hasmoni hanedanını sonlandıran Herod Roma senatosu tarafından Yahudiye Krallığı’na tayin edildikten sonra Roma’nın güvenini de kazanmış ve Kudüs’te imar faaliyetlerinde bulunmuş ve mabet alanı esaslı bir şekilde onarımdan geçirilmiştir.[31] Büyük ailevi sorunlar yaşayan Herod M.Ö. 3 yılında ölünce Filistin topraklarında istikrarsızlıklar baş gösterdi.[32] M.S. 26’da Yahudiye Valisi Pontus Plate’nin mali ihtiyaç sebebiyle mabedin hazinelerini almaya teşebbüs etmesi şehirde huzursuzluğa sebep teşkil ettiği bu vali döneminde -Hz. İsâ’nın çarmıha gerildiği iddiasının ona benzetilen bir kişiye yönelik olduğu gerçeğinden hareketle İslâm’a göre yanlış olan[33]– Hristiyanlara göre çarmıha gerilme işinin gerçekleştiğine inanılmaktadır.[34] M.S. 64’te başlayan ve M.S. 66’da devam eden olayların bastırılması için Vaspesyan Roma tarafından görevlendirilmiş ancak İmparator Nero’nun ölümü üzerine Vaspesyan imparator seçilince isyanı bastırma görevini oğlu Titus’a bırakarak Roma’ya döndü.[35] Uzun süren kuşatma ve çarpışmalardan sonra M.S. 08 Eylül 70 tarihinde Roma ordusu Kudüs şehrine girerek mabedi ve şehri tahrip etmiş, bir çok kişi kılıçtan geçirilmiş ve isyancılar Kudüs’ten sürülürken liderleri Simon ben Goria ise zafer alayında teşhir edilmek üzere Roma’ya gönderilmiş ve zafer alayından sonra da idam edilmiştir.[36] Hadriyanus dönemindeki uygulamalar yeni bir huzursuzluk ve isyana zemin hazırlamış; meydana gelen isyan ise güç ile bastırılarak yıkılan Kudüs şehrinin yerine yeniden bir Roma şehri kurulmuş ve Yahudilerin bu şehre girmesi de yasaklanmıştır.[37] M.S. 313 Milano fermanıyla Hristiyanlığa özgürlük verilmiş ve 325 yılında İmparatorluğun Hristiyanlığı din olarak kabul etmesiyle Kudüs’te Hristiyanlık namına önemli gelişmeler yaşanmış; Konstantin’in annesi Helena 326 yılında Kudüs’e gelerek büyük imar faaliyetlerinde bulunmuş ve Kıyamet (Kutsal Kabir Kilisesini) inşa ettirmiştir.[38] IV. ve V. Yüzyıllarda Kudüs’te anıtsal mabetler, manastırlar, misafirhaneler inşa edilerek önemli imar faaliyetlerinde bulunulmuştur.[39] 614 yılında Sasaniler tarafından ele geçirilen Kudüs, [40] Bizans İmparatoru Herakliyus 627 yılında Sasanileri Ninova’da yenilgiye uğrattıktan sonra[41] kaybedilmiş topraklar Sasanilerden geri alınmış ve Herakliyus 630 yılında Kudüs’ü ziyaret etmiştir.[42]
Müslümanlar Filistin’de; Fetih, Emevi, Abbasi Devri
Mute Savaşı ve Tebük seferiyle İslâm Peygamberi hayattayken bölgeye giren İslam orduları, Peygamberin vefatından kısa bir süre sonra Hz. Ebû Bekir döneminde fetihler gerçekleştirmeye başlamış, Hz. Ömer devrinde ise Kudüs’le birlikte Filistin ve Suriye dahil tüm bölgenin fethi tamamlanmıştır. 634 yılında Kudüs’e yakın Ecnadin zaferiyle Müslümanlar bölgeye kalıcı olarak girmiş, 636 yılında Müslümanların zaferiyle neticelenen Yermük Savaşı’ndan[43] sonra 638 yılında Kudüs Müslümanlar tarafından fethedilmiş ve bizatihi halife Hz. Ömer tarafından teslim alınmıştır.[44] Birçok sahâbenin çeşitli vesilelerle ziyaret ettiği Kudüs’ün ilk kadısı da sahabe Ubâde b. Samit’tir.[45] Bazı şehirlerde saraylar da inşa eden Emeviler, Filistin toprakları ve Kudüs’te Mescid-i Aksa alanında da önemli imar faaliyetlerinde bulundular. Abdülmelik b. Mervan döneminde Kubettussahra oğlu Velid b. Abdülmelik döneminde de yine Mescid-i Aksa içinde Kıble Mescid’i inşa edilmiştir.[46] Emevîler devri Süleyman b. Abdülmelik döneminde Remle, Filistin topraklarının idare merkezi yapılmış ve Abbasîler döneminde de aynı durum muhafaza edilerek Suriye ile bir eyalet haline getirilmiştir.[47]
Selçuklu, Fatımî, Haçlı ve Eyyûbî Dönemi
Abbasî hilafetinin zayıflamaya başladığı dönemlerde farklı hanedan ve devletler Filistin’e hâkim oldular. 868 yılında Tolunoğulları bölgeye hükmetmiş, 905 yılında tekrar Abbasî hakimiyeti başladıysa da 935 yılında İhşidi hakimiyetiyle son bulmuş ve İhşidi hakimiyeti de 969 yılında Fatımîlerin hakimiyetiyle son bulmuştur.[48] 1069 yılında Kurlu Bey ile başlayan Türkmen hakimiyeti[49] 1071 yılında Atsız b. Uvak ile devam etmiş;[50] Suriye Selçuklu Devleti’nin Melikşah’ın kardeşi Tutuş tarafından kurulmasıyla da Artuk Bey’e ikta edilen Kudüs ve çevresi Artuk Bey’in oğulları Sökmen ve İlgazi’nin yönetimindeyken 1098 tarihinde Fatımîler tarafından ele geçirilmiştir.[51] 15 Temmuz 1099 tarihinde ise Haçlıların işgaline uğrayan Kudüs[52] ile Filistin ve çevre bölgeler Selahaddin-i Eyyûbî’nin mücadeleleri sonucunda büyük ölçüde kurtarılmış ve 02 Ekim 1187 tarihinde Kudüs de fethedilmiştir.[53]
Memlük ve Osmanlı Dönemi
Memlüklüler döneminde verilen mücadelelerle büyük ölçüde ele geçirilen bölge topraklarındaki haçlı varlığı 1291 yılında Akka’nın fethiyle Filistin topraklarının da fethi tamamlandı.[54]
Memlüklüler döneminde gelişme gösteren Filistin bölgesi idari teşkilat bakımından altı bölgeye ayrılarak Suriye-Dımaşk’a bağlandı.[55] Filistin bölgesi 1516 yılında Mercidabık Savaşı’ndan sonra Osmanlı egemenliğine girdi. Mısır seferine giderken Remle’de bulunduğu sırada 31 Aralık 1516 günü Kudüs’e gelen Yavuz Sultan Selim otağında Ermeni ve Ortodoks patriklerini kabul ederek kendilerine Hz. Ömer ve Selahaddin-i Eyyûbî’nin verdiği emanları tekrar vermiştir. Daha sonra Akşam ve yatsı namazlarını Mescid-i Aksa’da kılıp dua ettikten sonra otağına çekilmiş 01 Ocak 1517 sabah tekrar Mescid-i Aksa’yı ziyaret ettikten sonra Mısır seferi için yola çıkmıştır. Kanuni Sultan Süleyman döneminde etrafına sur örülen Kudüs şehrin su kanalları da restore edilmiştir. Napolyon tarafından doğuya yapılan işgal harekâtı 1799 yılında Osmanlının Akka valisi Cezzar Ahmet Paşa tarafından durdurulmuş ve Napolyon yaşadığı hüsran sebebiyle geri dönmek zorunda kalmıştır.[56] Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından bir süreliğine elden çıktıysa da Filistin topraklarında kısa bir süre sonra yine Osmanlı egemenliği tesis edildi.
İngiliz İşgali ve Manda Dönemi, İsrail’in Kuruluşu
1914 yılında başlayan I. Dünya Savaşı sırasında 9 Aralık 1917’de İngilizler tarafından işgal edilince bölgede İngiliz manda dönemi başlamış[57] ve 1917 BM taksim planıyla Filistin toprakları, Yahudilerle Filistinliler taksim edildi. Taksim planına göre nüfusun yaklaşık %30’unu oluşturan Yahudilere Filistin topraklarının %56,47’si tanımlanırken Kudüs ise Uluslararası bölge olarak tanımlandı.[58] 14 Mayıs 1948’de İsrail kurulurken[59] Filistinliler namına siyasi bir yapı oluşturul(a)mamıştır. 1948 Arap-İsrail Savaşı sonrasında ettiği işgallerle topraklarını genişleten İsrail, 1967 yılında Golan Tepeleri, Sina Yarımadası, Kudüs dahil Batı Şeria’yı da işgal etti.[60] Müstakbel Filistin Devleti’nin temeli olan Filistin özerk yönetimiyle 1993 yılında imzalanan Oslo anlaşmasına[61] rağmen devletleşme sürecinin sağlıklı yürümediği açıktır. Filistin Devletinin Oslo anlaşmasıyla tanındığı 1994’ten günümüze kadar İsrail tarafından, Filistin namına gerçek manada egemen bir devletin sağlıklı bir şekilde tesis edilmesine imkân verilmedi. Filistin Devleti diye kabul edilen alanlarda İsrail tarafından kurulan ve inşa edilen, halen de yenileri inşa edilmeye çalışılan ve yasal olmayan gayr-ı meşru işgal (yerleşim) yerleri, bir Filistin Devletinin varlığına tahammül edilemediğini göstermektedir. Bu işgal (yerleşim) yerleri ile imzalanan Oslo barış anlaşmasına sadık olunmadığını, dolayısıyla İsrail tarafından bir asır öncesinden başlayan işgal zihniyetinin günümüzde de devam ettiğini ve imzalanan barış anlaşmalarının işgali devam ettirmeye yönelik manevradan öteye geçmediğini göstermektedir.
[1] Karaman, M. Lütfullah, “Filistin”. DİA, 13/89.
[2] el-Macidî, Hazal. Tarihu’l-Kudsi’l-kadîm, (Beyrut: Müessesetü’l-Arabiyye li-Dirasâti ve’n-Neşr. 2005), 15.
[3] Karasapan, Celâl Tevfik, Filistin ve Şark-ül-Ürdün, (İstanbul: Ahmed İhsan Matbaası Ltd., 1942), 1/11; Günaltay, M.Şemseddin, Yakın Şark -III- Suriye ve Filistin. (Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1987), 12.
[4] el-Macidî, Tarihu’l-Kudsi’l-kadîm, 20.
[5] Karasapan, Filistin ve Şark-ül-Ürdün, 1/11-12; el-Macidî, Tarihu’l-Kudsi’l-kadîm, 23.
[6] Karaman, “Filistin”, 13/91.
[7] Basit, Musa İsmail-Hamza Zib Mustafa vd. Kudüs Tarihi. Çev. Ali Benli. İstanbul: Nida Yayıncılık, 2011. 15; el-Macidî, Tarihu’l-Kudsi’l-kadîm, 6.
[8] Günaltay, Yakın Şark -III- Suriye ve Filistin, s. 27.
[9] Karasapan, Filistin ve Şark-ül-Ürdün, 1/13
[10] el-Macidî, Tarihu’l-Kudsi’l-kadîm, 67.
[11] Basit, Kudüs Tarihi. s. 26.
[12] Günaltay, Yakın Şark -III- Suriye ve Filistin, 46,
[13] Günaltay, Yakın Şark -III- Suriye ve Filistin, 48.
[14] Günaltay, Yakın Şark -III- Suriye ve Filistin, 44.
[15] Günaltay, Yakın Şark -III- Suriye ve Filistin, 68-76.
[16] el-Macidî, Tarihu’l-Kudsi’l-kadîm, 116.
[17] Tekvin, 11/31-32; 12/10; 13/18.
[18] Maide, 5/21; Günaltay, Yakın Şark -III- Suriye ve Filistin, 300.
[19] Günaltay, Yakın Şark -III- Suriye ve Filistin, 303; el-Arif, Arif, el-Mufassal fî tarihi’l-Kudüs, (Amman: Darü’l-Faris, 2007), 47.
[20] Günaltay, Yakın Şark -III- Suriye ve Filistin, 304, 305; el-Arif, el-Mufassal fî tarihi’l-Kudüs, 50.
[21] I. Samuel, 11/15; I. Samuel, 10/1.
[22] Armaoğlu, Fahir, Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları (1948-1988), (İstanbul: Kronik Kitap, 2017), 20.
[23] Karasapan, Filistin ve Şark-ül-Ürdün, 1/29; el-Arif, el-Mufassal fî tarihi’l-Kudüs, 52.
[24] Günaltay, Yakın Şark -III- Suriye ve Filistin, 326, 327; Arçın, Şeyma Ay. İsrail ve Yahuda Krallıkları Tarihi. İstanbul: Ayışığıkitapları, 2016, s. 45-46.
[25] Gürkan, Saime Leyla, İbrâhim’den Ezra’ya İsrâiloğulları Tarihi, (Ankara: İSAM Yayınları, 2019), 193; el-Arif, el-Mufassal fî tarihi’l-Kudüs, 56.
[26] Gürkan, İbrâhim’den Ezra’ya İsrâiloğulları Tarihi, 193; Karasapan, Filistin ve Şark-ül-Ürdün, 1/34.
[27] Gürkan, İbrâhim’den Ezra’ya İsrâiloğulları Tarihi, 202-203-211-213; Gürkan, Anahatlarıyla Yahudilik, (Ankara: İSAM Yayınları, 2019), 21.;
el-Macidî, Tarihu’l-Kudsi’l-kadîm, 189.
[28] Günaltay, Yakın Şark -III- Suriye ve Filistin, 363; el-Macidî, Tarihu’l-Kudsi’l-kadîm, 231; el-Arif, el-Mufassal fî tarihi’l-Kudüs, 60-61.
[29] el-Macidî, Tarihu’l-Kudsi’l-kadîm, 240; el-Arif, el-Mufassal fî tarihi’l-Kudüs, 77.
[30] el-Macidî, Tarihu’l-Kudsi’l-kadîm, 294; el-Arif, el-Mufassal fî tarihi’l-Kudüs, 91-93.
[31] Karasapan, Filistin ve Şark-ül-Ürdün, 1/59, 60, 61, 62; el-Arif, el-Mufassal fî tarihi’l-Kudüs, 94.
[32] Karasapan, Filistin ve Şark-ül-Ürdün, 1/61, 63.
[33] Nisa, 4/157.
[34] el-Arif, el-Mufassal fî tarihi’l-Kudüs, 101.
[35] Karasapan, Filistin ve Şark-ül-Ürdün, 1/80; el-Arif, el-Mufassal fî tarihi’l-Kudüs, 123.
[36] Karasapan, Filistin ve Şark-ül-Ürdün, 1/82; el-Arif, el-Mufassal fî tarihi’l-Kudüs, 134.
[37] Karasapan, Filistin ve Şark-ül-Ürdün, 1/85.
[38] el-Arif, el-Mufassal fî tarihi’l-Kudüs, 141-143.
[39] Karasapan, Filistin ve Şark-ül-Ürdün, 1/86.; Montefıore, Simon Sebag. Kudüs Bir Şehrin Biyografisi, (İstanbul: Pegasus Yayınları, 2016), 160, 161.
[40] Mıtchell, Stephen. Geç Roma İmparatorluğu Tarihi, çev. Turhan Kaçar, (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2020), 616.
[41]Mıtchell, Geç Roma İmparatorluğu Tarihi, 619; el-Arif, el-Mufassal fî tarihi’l-Kudüs, 147. 81-147.
[42] Ostrogorsky, Georg, Bizans Devleti Tarihi. (Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1999), 97; Vasılıev, Alexander A, Bizans İmparatorluğu Tarihi, (İstanbul: Alfa, 2017), 235.
[43] Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi,103.
[44] el-Belâzurî, Ahmed b. Yahyâ. Fütûhu’l Büldân. Çev. Mustafa Fayda, (İstanbul: Siyer Yayınları, 2013), 162, 163; el-Arif, el-Mufassal fî tarihi’l-Kudüs, 170-171.
[45] Avcı, Casim, “Kudüs”, DİA, 26/329.
[46] Avcı, “Kudüs”, 26/329.
[47] Karaman, “Filistin”, 13/95.
[48] Karaman, “Filistin”, 13/97.
[49] Karakuş, Nadir, “Kudüs Fatihi Atsız b. Uvak et-Türkî” Diyanet İlmi Dergi, (2022), 1215.
[50] Karakuş, “Kudüs Fatihi Atsız b. Uvak et-Türkî” 1230.
[51] Avcı, “Kudüs”, 26/329; el-Makrizî, Ahmed b. Ali, el-Mevaizü ve’l-i’tibar, (London: Müessesetü’l-Furkan, 2013), 2/198.
[52] İbnü’l-Esir, el-Kâmil fi’t-tarih. (İstanbul: Ocak Yayınları, 2016), 8/ 419.
[53] Şeşen, Ramazan, Selahaddin’den Baybars’a, (İstanbul: İsar Vakfı, 2007), 14.
[54] Karaman, “Filistin”, 13/100.
[55] Karaman, “Filistin”, 13/101.
[56] Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, “Bonapart’ın Cezzar Ahmed Paşa’ya Mektubu ve Akkâ Muhasarasına Dair Bir Deyiş”, Belleten Dergisi, (1964), 454.
[57]Armaoğlu, Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları (1948-1988), 22, 45.
[58]Armaoğlu, Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları (1948-1988), 92.
[59]Armaoğlu, Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları (1948-1988), 98.
[60]Armaoğlu, Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları (1948-1988), 92, 108, 109, 250, 251, 252, 253.
[61] Karaman, “Filistin”. 13/103.; Erhan, Çağrı, “Fllistin-İsrail Barış Süreci Nereye Gidiyor?” Ankara Üniversitesi SBF Dergisi., (2001), 174.
Güzel özet bir yazı olmuş.Tesekkurler