Habibi Neccar’ın ilk gözyaşlarının üzerinden nerdeyse 2000 yıl geçti. Yasin Suresinde Şehrin aşağısından gelen adam olarak bildirilen bu sevilen marangoz, insanları hakka ve hakkaniyete davet etmeye gelen havarilere ilk kucak açan isim olmuştu. Havari Yuhanna ve Pavlus’un Hz İsa Semaya uruç ettikten sonra, Tarsus’taki tebliğ görevlerinden sonra yolları Antakya’ya düşmüştü.
Keldani geleneğinin putperest kuşatmasından ve tasallutundan kurtulmaya davet eden havarilere kulak vererek hakikate teslim olmuştu. Havariler Semavi manifesto ile tanışmak için zihni değişime hazır olamayan halka yeni bir inanç ve yeni bir soluk fısıldamak için çok çaba sarf etmeye başladılar.
Havarilerin şehre uğursuzluk yaydığını savunan statiko zihniyet değişime ve gelişim kapalı yüreği mühürlü insanlar onları öldürmeye karar vermişlerdi. Halk havarilerin vaazlarından şikâyetçi olunca havariler hapse atılır. Habibib Neccar’ın ilk gözyaşları bu esnada dökülür. Yapmayın etmeyin hakikate teslim olun dese de onu dinlemezler. Habibi Neccar ahaliyi sakinleştiremez ve ahali önce Habibi Neccar’ı öldürürler. Antakya’nın gözyaşları Habibi Neccar’ın ölümünden sonra adeta sel olur. Asiliğin nehri şehrin içinden akmaya başladığı için belki de Asi ırmağı derler Hatay’ın içinden akıp giden nehre.
Habib Neccar camiinin olduğu yerde yapılan ilk roma tapınağı, Bizans zamanında kiliseye çevrilmiş, daha sonra camiye çevrilmiştir. Habib-i Neccarın da kabrinin bu caminin müştemilatında olduğu rivayet edilmektedir. Şehrin hidayetine vesile olan havariler ve Habibi-i Neccar şehrin kalbinde yaklaşık 2000 yıldır yatmaktadırlar.
Depremle yıkılan Habib-i Neccar Camii’nde medfun Habibi Neccar’ın deprem günlerinde gözyaşlarına şahit olduk. Deprem tarih boyunca hiç yakasını bırakmadı Hatayın. Hatay Valiliği’nin tespitlerine göre, Bilinen önemli depremler M.Ö.148, 130, 83-90 arası, M.S. 35,37 ve 41-45 arası, 115, 341, 365, 396, 458, 526, 528 ve 531-534 arası, 532, 551, 557, 588, 589 yıllarında meydana gelmiştir. Bunlardan en şiddetli ve en çok can kaybına yol açanı, 29 Mayıs 526 akşamı meydana gelen depremdir. Bu depremde 250.000 kişi ölmüş ve Antakya ile birlikte Defne ve Seleukia Pieria de yerle bir olmuştur.
MS 115 tarihinde, günümüzde Antakya’da yer alan antik Antioch kentinde, alışılmadık derecede güçlü bir deprem meydana gelmiştir. Mevcut tahminlere göre bu deprem de 7,5 şiddetinde olduğunu rivayet edilmiştir. Bu depremler yılar süren üzüntülere gerginliklere sahne olmuştur. Anadolu’da yüzyıllar boyunca hiçbir şehir, günümüzde Antakya sınırları içinde yer alan antik Antioch metropolü kadar deprem acısı çekmemiştir. Hatta bir keresinde MS 115’te İmparator Traianus, şehri yok eden bir depremi Hıristiyanların varlığına bağladı ve piskopos Ignatius’u aslanların önüne attırmıştır.
Depremin şiddeti azalmasa da yıkıcı etkisi hep en üst düzeyde olsa da Antakya şehri terk edilmemiş, şehir yeniden imar edilmiş, Habibi Neccar her defasında gözyaşlarıyla ile yıkımı izlemiştir. En son bu deprem de de yıkılan Camii ve kaybolan Hatay karşısında Habibi Neccar yeninden gözyaşlarıyla izlemiştir kayboluşu. Habibi Neccar bize tarihin hediyesi Allah’ın emanetidir. Onun gözyaşlarını durdurmak için tüm varlığımızla çaba sarf etmek birinci önceliklerimiz arasında olacaktır. Şehrin motivasyonu bir türlü yükselememiştir.
Hatayı bu kadar değerli kılan şey Anadolu’nun ilk camii kabul edilen Habib-i Neccar Camiinin yanı sıra dünyanın ilk Katolik Kilisesi olan Saint Pierre Kilisesi bulunmuş olmasıdır. Ayrıca Protestan kilisesi ve ermeni kiliselerinin de varlığı şehri Hristiyanlar için de önemli hale getirmektedir. Hz. İsa’nın yaşadığı doğduğu bölgeye yakın olması İslam’ın Anadolu’ya girişinde ilk kapı görevi görmesi Yahudilerin yaşadığı bölgelere komşu olması sebebiyle inanç galerisinin bir hayli zengin oluşundan kaynaklanmaktadır. %20 Hristiyan ve %10 Yahudi bulunan şehirdeki %30 luk gayrı Müslim oran hiçte azımsanmayacak bir rakamdır. İşin en can alıcı noktası ise bu kadar çok inanç çeşitliliğine rağmen şehirdeki bir arama yaşama kültürü tecrübesinin olağanüstü güzellikte sergilenmiş olmasıdır.
Hatayı farklı kılan şeylerden birisi de ezan, çan, hezzan üçlemesinin olduğu üç inancın yollarının kesiştiği ülkemizdeki en nadide şehirlerden biri olmasıdır. Antakya birçok dinden ve inançtan insanların huzur içinde yaşadığı cami, kilise ve havra´nın bir arada olduğu inanç turizminin merkezi olan bir Açıkhava müzesi özelliğini yüzyıllar boyu sürdürmüştür.
Peki, Hristiyanlar için neden çok önemli bir şehirdir. Çünkü Hıristiyanlar için en önemli 10 kutsal merkezden Kudüs ve Vatikan dışında, 8’i ülkemiz sınırları içindedir. Bunlardan biri de, Urfa, Kapadokya, Tarsus, Demre, İznik, İstanbul ve Efes (Selçuk) Antakya’dır. İnanç turizminin bu kadar hareketli olmasının altyapısında bu vardır.
Bu kimliğine deprem sebebiyle halel gelmiş gibi görünse de yaralarını yeniden saracaktır. Hatay. Habib-i Neccar’ın gözyaşlarını silmeye bu inanç ve kültür galerisi şehri yeniden ayağa kaldırmaya yüzyılların mirası bu kadim şehre yeniden nefes vermeye mecburuz.
Önümüzdeki yıllar inşallah şehrin yeniden küllerinden doğduğu nu hep birlikte görecek ve bu tablonun oluşması için hep birlikte şehre omuz vereceğiz.