Hz. Peygamber’in (sas) Gayrimüslimler ile İlişkisi
Muhammed Karaca
İnsanlığın yaratılışından itibaren birçok noktada haklı ve haksız, doğru ve yanlış, benimki ve seninki ayrışması hatta ötekileştirme mücadelesi olmuştur. Dinlerin ortaya çıkması ve insanların şahsi bahaneleri ile bu durum farklı bir boyut almıştır. Nitekim Hz. Musâ’nın Firavun’a verdiği mücadele ile Hz. Peygamber’in (sas) gayrimüslimlere karşı vermiş olduğu mücadele bu pencereden bakıldığında aynıdır. Hz. Peygamber (sas) ile gayrimüslimler arasında vücut bulan bu bağın iki farklı tezahürü vardır: Birincisi; barışçıl yönüyle Hz. Peygamber’in (sas) yakınlığı, ikincisi; düşmanca tavır takınan müşrik, Yahudi ve Hristiyan gruplarının temasıdır. Bu önermeleri “öteki” bakış açısı ile sahaya sunmak, dönemi ve tarafların faaliyetlerini iyi okumaktan geçmektedir. Hak olan dinin tüm değerlerine karşı müşriklerin maddi kazanç elde ettikleri putların öne sürülmesi bir ötekileştirme politikasıdır. Bunun yanında Hz. Peygamber’in (sas) bazı şartları kabul edilmesi hâlinde Yahudi ve Hristiyan topluluğu ile aynı çatı altında yaşamaya müsaade etmesine karşın, bu grupların bunu her defasında reddetmesi de bu temanın değişmeyen bir gerçeğidir. Hz. Peygamber’in (sas) tavırlarında sergilediği tutum, düşmanlarına karşı yaklaşımı ve kim olursa olsun Müslüman olmak isteyenleri kabullenmesi onu gerek çağdaşlarından gerekse sonraki nesillerden ayırmış ve öteki yapmıştır.
İslâm’ın doğduğu Arap Yarımadası’nda birçok etnik grup yaşamaktaydı. Başlıca bu grupları müşrikler, Yahudiler ve Hristiyanlar teşkil etmekteydi. Hz. Peygamber’in (sas) nübüvvet görevini yürüttüğü Mekke’de, Allah’ın birliğine inanan insanlar ile birlikte azımsanmayacak derecede müşrik nüfus da bulunmaktaydı. Bu durum hâliyle bazı problemleri de beraberinde getirmiştir. Hz. Peygamber’in (sas) ilâhî emri yaymaya başladığı andan itibaren, müşrikler ile olan münasebeti gün geçtikçe farklı boyutlara taşınmıştır. Özellikle gençlerin bu yeni dine rağbet etmeleri, Hz. Ömer gibi önde gelen isimlerin İslâm’a girmeleri, müşrikleri önü alınmaz tavırlara sürüklemiştir. Müslümanlara yapılan eziyet ve işkencelerin, günlük yaşamlarını zorlayacak boykot faaliyetinin yürürlüğe girmesi bu durumu daha da ağırlaştırmıştır. Hz. Peygamber’in (sas) ve Müslümanların, müşrikler ile olan ilişkisi hicretten sonra nihaî noktasına ulaşmıştır. Başlıca Bedir, Uhud ve Hendek gibi büyük gazvelerin yaşanması ve bunların neticesinde müşriklerin büyük zararlara uğratılması bu ilişkiyi Müslümanlar lehine…