Hz. Peygamber’in (sas) üstlendiği tebliğ görevi ona hayat boyu öğretim görevini de yüklemişti. O, yeni dinin sadece bir tebliğcisi değil aynı zamanda öğreticisi idi. Toplumuna yeni bir kimlik inşası için görevlendirilmişti. O, kendisini bireylerin inançlarını, ibadetlerini, ahlâkî tutumlarını, sosyal yaşamalarını vb. konuları yeniden düzenlemek üzere görevlendirilen bir muallim[i] (öğretmen) olarak tanımlamaktaydı. Nitekim Hz. Peygamber efendimizin bu vasfına Kur’ân-ı Kerimde de işaret olunmuştur (Bakara 2/129; Âl-i İmrân 3/164; Cuma 62/2. 9). Eğitim- öğretim işi basit bir uğraşı değildir. Öncelikle muhataplarınızla olumlu bir iletişim kurmanız gerekir. Bunun içinde muhataplarınızı tanımanız ve insan fıtratından anlamanız lazımdır. Hz. Peygamber’in (sas) muallimliği konusunda ashâbının ifadelerine[ii] bakıldığında ve 23 yıllık peygamberliği süreci takip edildiğinde başarılı bir öğretmeni görmekteyiz.
Hz. Peygamber (sas) efendimizin “üsve-i hasene” (Kalem, 68/4; Ahzâb, 33/21) olması sebebiyle onun öğretim işlerinde takip ettiği yol, yöntem, teknikleri bilmek ve insanlar ile olan iletişimindeki tutumlarını öğrenmek bugün Hz. Peygamber’in (sas) sünnet-i seniyyesini yaşatmak ve insanlara faydalı olmak isteyen her mü’minin bilmesi ve uygulaması gereken bir husustur. Bu sorumlulukla birlikte günümüz eğitim bilimlerinin, bireyin eğitim ve öğretiminde ortaya koyduğu bilimsel gerçeklerden de haberdar olmak bunları yüzyıllar öncesinde Hz. Peygamber’in (sas) öğretim ilkeleri ile birleştirmek “emr-i bi’l-maruf nehy-i an’il-münker” şuuruyla bezenmiş her inanan için önemli bir beceri olacaktır.
Hz. Peygamber’in (sas) bu önemli vazifesini ifade ettikten sonra onun bu işlevi nelere dikkat ederek yerine getirdiğini; yine onun hadislerinden ve ashâbının onun hakkında ifade ettiklerinden yola çıkarak ortaya koymak gerekir. Peygamber efendimiz ilk emri “Oku!” (Alak, 96/1) olan bir vahyin muhatabı olarak eğitimi, ömür boyu devam eden, insan yaşadıkça bitmeyecek, sürekliliği olan bir işlev olarak görmektedir.[iii] Nitekim Hz. Peygamber (sas) eğitimi, hayatın vazgeçilmez bir parçası olduğunu vurgulamış; “İnsanlar iki gruba ayrılır: Öğreten ve öğrenenler. Bu ikisinin dışında kalan kimselerde hayır yoktur.” buyurmuştur (Taberânî, el-Mu‘cemü’l-kebîr, 10/201).
Hz. Peygamber’in öğretiminin temelinde sevgi, saygı ve merhamet vardır. Muhatabınıza olan güzel yaklaşım sayesinde karşınızdakinin ruhuna dokunabilirsiniz. Zoraki olan, bir de şiddetin içinde yer aldığı bir öğretim şekli hiçbir zaman öğrenmede sürekliliği sağlamamıştır. Kur’ân-ı Kerim’de bu durum çok açık biçimde ifade edilmektedir: “Sen onlara sırf Allah’ın lütfettiği merhamet sayesinde yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onların bağışlanmasını dile, iş hakkında onlara danış, karar verince de Allah’a güven, doğrusu Allah kendisine güvenenleri sever.” (Âl-i İmrân 3/159). Nitekim Peygamber Efendimiz’in öğretiminde sevgi, şefkat, merhamet ve saygının en temel ilkeler olarak karşımıza çıktığını görmekteyiz. Muhataplarına sevgi, merhamet ve güzel sözlerle yaklaşıyordu. Kaba ve sert mizaçlı değildi. Hz. Peygamber, yanında yıllarca bulunan Enes b. Mâlik’e bir kez dahi “öf! ” bile dememiştir (Buhârî, “Edeb”, 39; Müslim, “Fadâil”, 51). Onun bu tutumu, çevresinde olan herkese aynı biçimde yansımıştır. Baba şefkatiyle (Ebû Dâvud, “Tahâret”, 4; Nesâî, “Tahâret”) ashâbına bir şeyler öğretmenin derdinde olmuştur.
Eğitimde 2 temel yaklaşımın insanlık tarihi boyunca uygulana geldiğini görmekteyiz. Bunlar anlatım ve soru-cevap metotlarıdır. Günümüzde zenginleşen eğitim-öğretim metotları arasında bu yaklaşımlar önemini korumaktadır. Hz. Peygamber’in (sas) de sîretini incelediğimizde onun eğitim-öğretim faaliyetlerinin merkezinde de bu iki yaklaşımı görmekteyiz. Bu iki yaklaşımın Hz. Peygamber’in farklı öğretim teknikleri ile birlikte uyguladığını da hadislerinden çıkartmak mümkündür. Hz. Peygamber’in öğretim anlayışını bu iki yaklaşımı temele alarak, bunları öğretimde nasıl kullandığını görmekte fayda vardır.