İNSAN MEVSİMİ
Erol Erdoğan
İlahiyatçı, Sosyolog
Bir takvim yılının iklim bakımından farklılıklar gösteren ana bölümlerine mevsim denir. Bizim gibi ülkelerde genellikle dört mevsim olduğu kabul edilir. Mevsimin tarifinde yer alan iklimi, bir bölge veya coğrafyanın uzun dönemli hava şartlarının ortalaması diye tarif edebiliriz. Mevsim ve iklim kelimelerini bazen birbirinin yerine kullandığımız da olur.
Ülkemizdeki mevsimler ilkbahar, yaz, sonbahar, kış diye adlandırılmaktadır. İlkbahar yerine sadece bahar, sonbahar yerine güz de denilmektedir. Bunlar günümüzde bilinen mevsim adlarıdır. Bir de eski takvimlerimizde veya halk dilinde mevsim adları vardır ki onları bilmek taşın, toprağın, rüzgârın, soğuğun sıcağın, kurdun, kuşun dilinden anlamak cihetiyle daha kıymetlidir.
Bilim insanları, mevsimlerin oluşmasını, dünyanın eksen eğikliği ve güneş etrafındaki hareketiyle açıklamaktadır. Âyette geçen “O, güneş ve ayı birer hesap ölçüsü kılmıştır.” (En’âm 6/96). ifadesinden Allah’ın ay ve güneşi, zamanın evrelerinin belirleyicisi olarak seçtiğini anlamaktayız. Başka bir âyette de “Güneş ve ay belirli bir hesaba göre hareket etmektedir.” (Rahmân 55/5). denilmektedir.
Mevsimlerle Değişip Dönüşme
Allah, mevsimler aracılığıyla yeryüzünü, gökyüzünü ve bunların içindekileri sürekli değiştirip dönüştürmektedir. Mevsimlerin değişimiyle ortaya çıkan farklılaşmayı taşta, toprakta, suda, gecede, gündüzde, ağaçta, bitkide, gölgede, rüzgârda, yağmurda yani her zerrede müşahede edebiliriz.
Mevsimlerin değişiminden insan da nasiplenmektedir. İnsan her mevsimde o mevsimin insanı olmakta; kıyafet başta olmak üzere yiyecek ve içecek tercihleri ile halet-i ruhiyesi mevsime göre farklılık arz etmektedir. Çünkü mevsimler güçlü değiştiriciler, dönüştürücülerdir. Mevsimler, her zerreyi kendi tabiatlarına çekerler.
Şairlerin, insanı mevsimlere veya aylara benzettikleri mısraları hayli fazladır. Faruk Nafiz Çamlıbel “Ömründe dört fasıl var / Üçü kış, biri bahar” demiş. Şu mısralar Oğuz Yaşar Oğuzcan’dan: “Bir eylüldü başlayan içimde / Ağaçlar dökmüştü yapraklarını.” Oğuzcan’ın bu şiiri “Ben bir eylül, sen haziran” diye bitmektedir. Attila İlhan, güz ile kadınlar arasında bir ilişki kurarak şöyle der: “Kadınlar sonbahar yapraklarını dökmeye başlar / titrek dudaklarında sarışın bir keder.” Orhan Seyfi Orhon da Kar şiirini “Bahar âşığıyım, kıştır ismim ey dostum!” diye bitirir.
Âyetlerin tasnifinde bile mevsimlerin dikkate alındığını görürüz. Âyetler nehârî-leylî ve sayfî-şitâî gibi geliş zamanlarına (nüzul vakti) göre de tasnif edilmiştir.[1] Nehârî-leylî gündüz-gece, sayfî-şitâî ise yaz-kış..