İslâmcılığın Yakın Tarihine Bir Özeleştiri
Ahmet Mercan
İslâm’ın bir iklim olarak bütün boyutlarıyla yaşanmasını murad eden niteliği İslâmcılık olarak adlandırmak şüphesiz uygun ve yeterli bir tanım değildir. İslâmcılık dışarıdan konmuş, edilgen ve marjinalleştirici bir mahiyet içermektedir. Dıştan belirleyici bu nitelemeyi İslâmcıların dışlamamalarını iki kaynağın varlığından ötürü olduğunu söyleyebiliriz. İlk neden, atfedilen sorumluluktan kaçmadıklarını, bunun bir bedeli varsa ödemeye hazır olduklarını izhar etmeleridir. İkinci neden; kendini Müslüman gören her insanla olan ünsiyet bağını koparmamak. Her mü’min bilir ki, “Müslümanlardanım” vurgusu (Fussilet, 33/41) mü’mine ve aynı zamanda İslâm ümmetine atıfta izzet bahşeden Mevlâ’nın adlandırmasıdır. İslâm’ın bütüncül kavrayışına ulaşmamış mü’minlerin, “Biz Müslüman değil miyiz?” sorusunu izale etmek ve sebepsiz sorun çıkarmama duyarlılığından ötürü, kerhen de olsa bu isimlendirmeye karşı genel anlamda büyük bir tepki oluşmadı. 19. yüzyılda ortaya çıkan adlandırmanın kapsadığı muhtevayı çok daha eskiye götürebilir ve bu adlandırma ile ele almak da mümkündür. Hz. Peygamber’in “oku” emri ile başlayıp son nefesine kadar devam eden süreç zamanların anasıdır. Bu sürede insanlığın yaşayabileceği olayların zengin akışının, vahyin denetimi ile meşruiyet kazandığını görürüz. Yirmi üç yılda yokluk, işkence, hicret, savaş, barış, bolluk, paylaşım, yenilgi, zafer, zenginlik, kıtlık gibi insanın bir ömürde karşılaşabileceği her olguyu vahyin ışığında ve denetiminde, bir başka ifade ile Allah’ın (cc) denetiminden, onayından, anlık müdahalelerle geçerek örneklik vasfını….