Filistin, tarihi süreç içerisinde birçok defa işgal ve istilâya uğramıştır. Bu işgal ve istilâ hareketlerinin temelinde dini ve ekonomik nedenler hiç kuşkusuz en önemlileridir. Yüzyıllar içerisinde birçok farklı siyasi iradenin hâkimiyetine giren bu kadim coğrafya, Osmanlı devrinde sükûnete kavuşmuştur. Ancak İngiltere’nin başını çektiği emperyalist güçler, Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ni mağlup edince bölge, 1917 yılında Türk egemenliğinden çıkmıştır.
1917-1948 yılları arasında Filistin’deki İngiliz Manda yönetimini ve 1948’den günümüze Filistin Ulusal Hareketini dünya kamuoyuna tanıtarak Filistin sorununu bölgesel olmaktan çıkaran iki önemli aile bulunmaktadır. Bu aileler, Filistin’de siyasi ve ekonomik nüfuzunu günümüzde de devam eden Hüseynî ve Halidî aileleridir. Osmanlı bürokrasinde her iki aileden de Kudüs Belediye Başkanlığı ve mebusluklar yapanlar olmuştur. Osmanlı Devleti’nin son döneminde Siyonizm meselesine de ilk dikkat çekenlerden Yusuf Ziya (1842-1906) ve Ruhi (1864-1913) el-Halidîlere; Said, el-Hüseynîlere mensuptur. Bu iki aile zaman zaman Kudüs’te nüfuz mücadelesine de girişmişlerdir. Bu makalede Filistin tarihinde en önemli dinî ve siyasi bir kişilik olan Kudüs Müftüsü Hacı Emin el-Hüseynî’nin (1897-1974) de mensubu olduğu Hüseynîler, Osmanlı arşiv belgelerine göre kaleme alınmıştır.
Halidî-Hüseynî Rekabeti
Osmanlı belgelerine göre her iki ailenin nüfuz mücadelesi, 1700 yılına kadar uzanmaktaydı. Hz. Hüseyin soyuna dayandıklarını iddia eden Hüseynîleri, kadı naipliği ve mahkemede başkâtiplik gibi makamları elinde tutan ve soylarını Halid b. Velid’e dayandıran Halidîler izliyordu. Halidî ve Hüseynî aileleri arasındaki rekabetin en önemli nedeni yerel memuriyetleri paylaşamamalarıdır. Özellikle Gazze’de 1890’lı yıllarda Nakibüleşraflık, Müftülük ve Bidayet Mahkemesi azalığının Hüseynîlerin elinde olması, Halidîlerin düşmanlığına yol açmıştı. Bu tür anlaşmazlıklara zaman zaman devlet görevlileri de taraf olmaktaydı.
18. yüzyıl sonlarından itibaren neredeyse aralıksız olarak Kudüs Hanefi Müftülüğü’ne ve Nakibüleşraf Kaymakamlığı’na atanmış olan Hüseynîler ve mahkeme başkâtipliğini birkaç nesil boyunca ellerinde tutmayı başaran Halidîler, Kudüs eşrafı arasında en güçlüleriydi. Bu aileler, köylerdeki çiftçilerin iktisadi durumlarının kötü olmasından dolayı nüfuzlarını kullanarak yararlanma yoluna da gitmişlerdir. Fazla vergi ödemekten ve askere alınmaktan korkan köylüler, ellerinde bulunan arazileri kendi adlarına kaydettirmemiş, eşraftan kişiler de bu durumdan istifade ederek onların arazilerine el koymuş ve bu arazileri kendi adlarına tescil ettirmişlerdir. Böylece liderlik için gerekli olan şeref, ilim ve malı bünyelerinde toplayarak nüfuzlarını artırmışlardır.
Halidîler, Tanzimat uygulamalarının destekçisiydiler. Tanzimat’ı sultanın keyfi idaresinin sınırlandırılması, daha sistemli bir yönetimin kurulması ve devletin bütünlüğünün korunması için mutlak gereklilik olarak görüyorlardı. Bu yüzden Tanzimat’ın üç adamından biri olan Ali Paşa’nın himayesindeki Reşid Paşa’ya Suriye Valisi olduğu dönem boyunca (1866-1871) destek vermişlerdir. Ailenin önde gelen üyesi Yasin el-Halidî, 1868’de Reşid Paşa’nın Suriye’de yapılacak reformları istişare etmek üzere topladığı Meclis-i Umumî’de Kudüs temsilcisi olarak bulundu. Aynı yıl Kudüs’te kurulan belediye meclisinin başkanlığına, Reşid Paşa’nın yenilikçi politikalarını destekleyen Yusuf Ziya el-Halidî atandı. Yusuf Ziya el-Halidî, dokuz yıl boyunca Kudüs belediye başkanlığı yaptıktan sonra, 1877 yılında açılan Meclis-i Mebusan’a Kudüs mebusu olarak girdi. 1878 baharında Sultan II. Abdülhamid’in iradesiyle Meclis kapatıldıktan sonra tehlikeli addedilen ve İstanbul’u terk etmesi emredilen on kadar mebus arasında Yusuf Ziya el-Halidî de vardı. Sultan II. Abdülhamid’in iktidarı ele geçirmesiyle birlikte, Halidî ailesinin Kudüs’teki siyasi ve idari üstünlüğü en azından belli bir dönem için sona erdi. Yasin el-Halidî, Trablusşam’a naip olarak atandı, bir süre Viyana’da kaldıktan sonra Kudüs’e dönen Yusuf Ziya ise belediye reisliğini Hüseynî ailesinden Ömer Abdüsselam’a devretti, bundan sonra Doğu Anadolu’da ve Suriye’de kaymakamlık gibi daha alt idari statülerle yetinmek zorunda kaldı.
Halidîlerin en büyük rakipleri Hüseynîler ise daha muhafazakâr davranarak, Sultan II. Abdülhamid’i ve politikalarını desteklediler. II. Abdülhamid döneminde belirgin bir üstünlük elde eden Hüseynîler, 19. yüzyılın sonlarına kadar Hanefi müftülüğü, Nakibüleşraf kaymakamlığı ve belediye reisliği gibi şehirdeki en etkili mevkileri ellerinde tuttular. 1882 yılında belediye başkanı seçilen Selim el-Hüseynî on altı yıl boyunca bu görevi sürdürdü. Ailenin diğer üyeleri de sancak yönetiminde önemli mevkilere geldiler.
Osmanlı Devleti, eşraf aileleri arasındaki rekabete belli sınırları aşmadığı ve resmi otoriteyi zayıflatacak kadar artmadığı sürece müdahale etmemiştir. Ancak bazen gereğinden fazla güçlenen bu ailelerin reislerine karşı sert tedbirler almış onları ve zorunlu ikamete tâbi tutmuştur.
Kudüs Belediyesi kurulduğunda, belediye başkanlığı ve meclis üyeliği, şehrin ileri gelen aileleri arasında bir rekabet konusu haline gelmiştir. Bu ailelerin en önemlileri, el-Halidî, el-Hüseynî, el-İlmî ve ed-Deccânîlerdir. Belediye başkanının tayini ve meclisin teşkili, özellikle de Halidî ve Hüseynîler arasındaki güç dengesini aksettirmekteydi.
Kudüs’ün ikinci belediye başkanı, Halidîlerden Yusuf Ziya Bey’dir. Yusuf Ziya el-Halidî’nin dokuz yıl süren başkanlığı döneminde, şehir yollarının düzeltilmesi, Sultan Havuzu’ndan şehre su nakli, Kudüs ve Yafa arasında yol inşaatı gibi şehrin gelişimi için önemli projeler gerçekleştirilmiştir. İlk Meclis-i Mebusan’a Kudüs mebusu olarak girmesinden sonra yerine Ömer el-Hüseynî atanmıştır. Bundan sonraki yirmi yıl boyunca, belediye başkanlığı için devam eden bu rekabet, daha çok Hüseynîlerin lehine sonuçlanmıştır.
el-Hüseynîler
Osmanlı Devleti Kudüs’ü ele geçirdiğinde sadece beş ailenin kökeni Memlûkler dönemine dayanmaktaydı. Bunlar; Hüseynî, Alemî, Lutfî, Deccanî ve Halidîlerdir. Bunlar genellikle ilmiye mensubu olmakla şehrin dinî, kültürel ve ekonomik hayatına yön vermekteydiler. Hüseynîlerin adı, soylarının Hz. Hüseyin’e dayanmasından kaynaklanmıştır. Hüseynîlerin soyca Hz. Hüseyin’e dayandığı birçok arşiv belgesine de konu olmuştur. Bu tür konumlandırmalar arşiv belgelerinde “Dâ’ilerin Hz. Hüseyin’e mensûb olduğumuz evrâk-ı resmiye ile sabit olduğu gibi, kendileri sadat-ı Hüseynîye’den bulunduklarından bahisle” gibi çeşitli şekillerde ifade edilmiştir. Hüseynîlerin Kudüs’te tespit edebildiğimiz bilinen ilk ferdi, 1694 doğumlu Abdullatif b. Abdullah el-Hüseynî’dir. Abdullatif b. Abdullah el-Hüseynî, 1745 yılında Kudüs’e Nakibüleşraf olarak atanmıştır. Hüseynîlerin Kudüs’ün ileri gelen eşrafı arasında yer alması bu görevlendirmeden sonradır.
Hüseynîler, kentteki dinî mevkilerini ekonomik güçleriyle örtüştürerek siyasi etkinlik ve sosyal üstünlük kazanmış ailelere verilebilecek en iyi örnektir. Müftülük, nakîbüleşrâf kaymakamlığı ve Harem-i Şerif şeyhliği gibi hem idari hem de dinî-kamusal görevlerin aynı ailede kalması, bu dönemde genel kabul görmüş bir uygulama haline gelmiştir. Ancak nakiplik makamına yapılacak atamalar için belli bir resmi prosedür de izleniyor ve İstanbul’un onayı alınıyordu. Kudüs Nakîbüleşrâflığını ve müftülüğünü17. yüzyılın başlangıcında, ölürken erkek mirasçısı olmayan Abdülkadir b. Kerimüddin el-Hüseynî uhdesine almıştı. O’nun ölümünden sonra müftülük, yine Kudüs’ün önde gelen ailelerinden Alemî ve Cârullahlara geçti. Bununla birlikte, Abdülkadir’in kadın tarafından soyları, Hüseynî ismini devam ettirdiler. 18. yüzyılın sonunda ise Hüseynîler, müftülük görevini yeniden ele geçirdiler. Birkaç kez ara vermenin dışında da bu görevi yirminci yüzyıla kadar sürdürdüler. Hüseynîler, 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren nakîbüleşrâflık yanında müftülük ve Harem-i Şerif şeyhliği gibi mevkileri nesiller boyu elinde tutmuş, sonraki dönemlerde ise Kudüs belediye başkanlığı gibi idarî fonksiyonları da yürütmüşlerdir. Kentteki dinî mevkilerini ekonomik güçleri ile pekiştirerek, siyasi etkinlik ve sosyal üstünlük kazanmışlardır. 18. yüzyıla ait bir Surre Defterine göre surreden pay alan ailelerin en önemlileri Alemî, Aselî, Hüseynî, Davudî, Cağunî, Cummaî ve Muvakkıtlardır. Davudîlere 53, Alemîlere 38, Cağunîlere 34, Muvakkıtlara 32, Hüseynîlere (Vefaî) 20, Aselîlere 7 ayrı kalemde surre verilmiştir. Hüseynîlerden defterde yazılı olan kimselerin neredeyse tamamına yakını mücavirler ve cüz okuyanlar kısmında yer almaktadır. Hüseynîler, Hanefi müftülüğü, nakibüleşraflık ve Mescid-i Haram şeyhliği dışında Hz. Musa Vakfı gibi umumi vakıfların mütevellileri oldular. Senelik olarak Hz. Musa’nın makamına yapılan ziyaretleri düzenlediler.
Hüseynîlere Mensup Osmanlı Bürokratları
1921’den ölümüne kadar Kudüs Müftülüğü yapan ve Filistin meselesine ömrünü adayan Hacı Emin el-Hüseynî (1897-1974) dışında son dönem Osmanlı bürokrasisinde yer alan Hüseynî ailesi mensuplarının en önemlileri şunlardır:
Abdüllatif el-Hüseynî: Kudüs İdare Meclisi azası (1898-1901), Kudüs Nakibüleşrafı (1901).
Abdülmuti el-Hüseynî: Kudüs Rüşdiye Mektebi öğretmeni. Kudüs Bidayet Mahkemesi zabıt kâtipliği, Yafa, Halilürrahman Bidayet Mahkemeleri başkâtipliği ve Bingazi Naipliğinde bulunmuştur.
Abdüsselam el-Hüseynî: Mekteb-i Mülkiye mezunudur. Kudüs’e bağlı Halilürrahman, Yemen’de Udeyn, Safed, Akkar, Cenin, Yafa (Tel Aviv) kazası kaymakamlıklarında, Fizan ve Ammare mutasarrıflıklarında bulunmuştur.
Ahmet Arif el-Hüseynî: Gazze doğumludur. Babasının Gazze Mütfülüğü zamanında Gazze Fetva Kalemi’nde çalıştı. Kudüs İdare Meclisi azası, Gazze Müftüsü ve ardından vekalaeten naipliğini de üstlenmiştir. 1912’de Gazze mebusu seçilmiştir.
Ahmet el-Hüseynî: Gazze Bidayet Mahkemesi azası (1895).
Ahmet Muhyiddin el-Hüseynî: Sultan Abdülmecid devrinde (1839-1861) Gazze Müftüsü.
Ali Nuri el-Hüseynî: Kudüs Belediye Başkanı Hüseynîzade Ömer Fehmi Efendi’nin oğludur. 1895’te Mekteb-i Mülkiye’den mezun olmuştur. Maaarif Nezareti Mektubî Kaleminde memuriyete başlamış, uzun yıllar memurluk yaptıktan sonra 1910’da Kaşot Kazası kaymakamlığına atanmıştır.
Cemil el-Hüseynî: Kudüs İdadisi Fransızca öğretmeni (1913).
Davut el-Hüseynî: Kudüs Bidayet Mahkemesi azası (1912).
Derviş el-Hüseynî: Kudüs Aşar mültezimi (1902).
Hasan el-Hüseynî: Müze-i Osmanî Harfiyat Komiseri (1909).
Hüseyin Haşim el-Hüseynî (ö. 1918): Musa Kazım Paşa el-Hüseynî’nin kardeşidir. 1909’da Kudüs Belediye Başkanlığına seçildi. Birinci Dünya Savaşı sırasında bölgedeki Osmanlı ordusuna gerekli olan erzak ve levazımı sağladı. Osmanlı Devleti’ni mağlup eden İngiliz Generali Allenby’ye 9 Aralık 1917’de Kudüs’ün simgesel olarak anahtarını teslim etti. Belediye başkanlığını İngiliz idaresinde ölümüne kadar (1918) sürdürdü.
Hüseyin el-Hüseynî: Gazze Nakibüleşraf Kaymakamı (1876), Gazze Deavi Meclisi azası (1876).
İsmail Hakkı el-Hüseynî: 1914 yılı Şubat-Mart aylarında Eriha ve Halilürrahman’da kükürt, petrol, asfalt ve bityum madenleri imtiyazı da almıştır.
Mahmut el-Hüseynî: Kudüs Muhasebe Kalemi’nde memur (1900).
Mehmet Ali el-Hüseynî: 1923’te Kudüs nakibüleşrafıydı. Kudüs’ün Türkiye’ye bağlanması için faaliyet yürüten bir oluşumun içindeydi. Aynı zamanda kardeşi Salih ile birlikte Kudüs’te yayınlanan el-Aksa gazetesinin de sahibidir. Gazetede Türk Kurtuluş Savaşı’nı destekleyen yazılar yazmıştır.
Mehmet Halil el-Hüseynî: Kudüs Sancağı Tahrirat Kalemi’nde memur (1885).
Mehmet Hanefi el-Hüseynî (d. 1845): el-Ezher mezunudur. Gazze Müftüsü (1890), Kudüs Maarif Komisyonu başkanlığı ile Hz. Haşim Vakfı’nın idareciliğini yapmıştır. Vakıf yolsuzluğundan dolayı 1897’de ailesiyle birlikte Ankara’ya sürgüne gönderilmiştir.
Mehmet Kamil el-Hüseynî (d. 1872): Kudüs Müftüsü Mehmet Tahir el-Hüseynî’nin oğludur. Hacı Emin el-Hüseynî’nin ağabeyidir. el-Ezher mezunudur. Kudüs naipliği yaptıktan sonra 1908’de Kudüs Müftüsü olmuştur. Müftülüğü 1921’de kardeşi Hacı Emin el-Hüseynî’ye devretmiştir.
Mehmet Kamil el-Hüseynî: 1908 Mekteb-i Tıbbiye mezunu. 1909’da Birüssebi Kazası belediye hekimliğine atanmıştır.
Mehmet Kemaleddin el-Hüseynî: 1870-1878 yılları arasında Kudüs Belediye Meclisi azalığında bulunduktan sonra Beytülhahm Nahiyesi rüsumat ve aşar memurluğu, Kudüs Bidayet Mahkemesi azalığı (1879), Kudüs Savcısı (1880), Kudüs Ceza Dairesi başkanlığı (1882), Halilürrahman (1885), Maan ve Hums kazaları naipliklerinde bulunmuştur.
Mehmet Said el-Hüseynî: Kudüs Sancağı Evrak Müdürü (1888), Kudüs Belediye Başkanı (1898).
Mehmet Tahir el-Hüseynî: 1879’da Kudüs Müftüsü oldu. 25 yıl boyunca bu görevini sürdürdü. Mecidî Nişanı sahibidir. Müftülüğü dışında aşar vergisinin toplanmasına yardımcı olmuş, aşar yolsuzluğuna da bulaşmıştı. 1918’de Kudüs Şafii Müftülüğü’ne devam etmekteydi.
Mehmet Zühdü el-Hüseynî: Kudüs Rüşdiyesi mezunudur. Kudüs Bidayet Mahkemesi (1887), Kudüs Tahrirat Kalemi (1888), Kudüs Defter-i Hakani Nezareti (1899) kâtipliklerinde bulunmuştur.
Muhyiddin el-Hüseynî: Gazze Bidayet Mahkemesi azası (1894), Gazze Maarif Komisyonu başkanı (1908).
Musa Kazım Paşa el-Hüseynî (1853-1934): Mekteb-i Mülkiye mezunudur. 16 yıl Kudüs Belediye Başkanlığı yapan Selim el-Hüseynî’nin oğludur. Sıhhiye Nezareti’nde başkâtiplik yaptıktan sonra Muş, Necid, Siirt ve Havran mutasarrıflıklarında bulunmuştur. Filistin, İngiliz Mandasına girdiğinde Kudüs’ün ilk belediye başkanıdır. 1922-1934 yılları arasında Filistin Arap Kongresinin Yürütme Komitesi Başkanlığını da yaptı. 1933’te İngilizlere karşı yapılan bir gösteri sırasında ağır şekilde yaralandı. Birkaç ay sonra da vefat etti. Oğlu Abdülkadir (1907-1948) de ömrünü Siyonizm’le mücadelede geçirmiş, Kudüs’teki Deyr Yasin köyünde şehit edilmiştir.
Musa el-Hüseynî: Kudüs İdare Meclisi azası (1881).
Mustafa el-Hüseynî: Kudüs Müftüsü (1846).
Ömer el-Hüseynî: Kudüs Ticaret Mahkemesi Başkanı, Kudüs Belediye Başkanı (1877).
Said el-Hüseynî: Kudüs Tahrirat Müdürü (1869), Kudüs Belediye Başkanı (1905), Kudüs Mebusu (1908-1912). Meclis-i Mebusan’da Siyoniz’e dikkate çeken ilk milletvekillerindendir. 1914’te Filistin Akar Bankası’nı kurmuştur.
Selim el-Hüseynî: Kudüs Belediye Başkanı (1882-1898).
Şakir el-Hüseynî: Maaarif Nezareti Muhasebecisi (1896).
Şemseddin el-Hüseynî: Kudüs Bekediye Meclisi azası.
Şerif el-Hüseynî: HalilürrahmanKazası’na bağlı olan Beyt-i İ’tâbNahiyesi’nin Müdürü (1908).
Şükrü el-Hüseynî: Kudüs Rüşdiyesi ile Saint Fransisken Okulu’ndan mezun olmuştur. Mecidî ve Osmanî nişanları sahibi. Kudüs Tahrirat Kalemi’nde (1877) memurluk, Kudüs Evrak Müdürü (1880), Kudüs Maarif Meclisi üyesi (1884-1885), Maarif Nezareti Muhasebecisi (1890), Ziraat Bankası İdare Meclisi azası (1897), İstanbul 9. Belediye Dairesi Başkanı (1911).
Tevfik el-Hüseynî: Gazze Nakibüleşraf Kaymakamı (1892).
Sonuç
Filistin meselesinin en önemli savunucularından olan Hüseynî ailesi, Osmanlı bürokrasisine mensup birçok tarihi, dini ve siyasi kişilik yetiştirmiştir. Aile içindeki en büyük siyasi kişilik, Kudüs Müftüsü olan aynı zamanda Hitler ve Musolini ile de görüşen Hacı Emin el-Hüseynî’dir. Hüseynîlerden Osmanlı bürokrasisinde paşa ünvanı alan tek kişi ise Musa Kazım el-Hüseynî’dir. Ahmet Arif el-Hüseynî ile Said el-Hüseynî, Meclis-i Mebusan’da milletvekili olarak bulunmuşlardır. Osmanlı belgelerine göre aileden 7 kişi Kudüs ve Gazze’de uzun yıllar müftülük, 6’sı da belediye başkanlığı yapmıştır. Hüseynî ailesi Kudüs ve Gazze’de dini ve idari makamları uzun yıllar elinde tutmuştur. Bunların dışında aileye mensup pek çok kişi, öğretmen, kaymakam, nahiye müdürü, muhasebeci, hekim, müze görevlisi, idare ve belediye meclisi azası sıfatıyla Osmanlı Devleti’nin taşra teşkilatında uzun yıllar hizmet etmiştir.
Değerli Sezai Bey, yeni kitabım için aradığım bir ayrıntıyı kapsamlı makalenizde buldum. Elinize sağlık, Murat Yetkin