Salâhın hem bu dünya ve hem de ahireti ilgilendiren yönü vardır. Şimdi salâhın bu dünyayı ilgilendiren yönüne kısaca değinmek gerekirse, yapılan hatalar bu dünyada olduğuna göre salâhın bu dünyayı ilgilendiren yönünün daha ağırlıklı olduğunu söyleyebiliriz. Zira iyi insanların (sâlihler) toplumda varlığını görmek daima insanları rahatlatır.
Kur’an’da sâlih insanın serüveni adeta şu âyette sâlih olma vasfı ile başlamaktadır: Nitekim âyette şöyle denilmektedir: رَبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَا فِي نُفُوسِكُمْ إِنْ تَكُونُوا صَالِحِينَ فَإِنَّهُ كَانَ لِلْأَوَّابِينَ غَفُورًا “Rabbiniz, sizin kalplerinizdekini çok iyi bilir. Eğer siz iyi kişiler (sâlihin) olursanız, şüphesiz ki O, tövbe edenleri bağışlar.”[1] İkinci olarak da sâlih amel işlemek yine bu dünyada mümkündür. Yani bu dünyada sâlih/iyi insan olmanın bir başka özelliği de sâlih amel/güzel ve faydalı işler yapmaktır. Bunun ahirette de karşılığı beklenir. İşte bu yönüyle de salâh, bu dünyayı da ilgilendirmektedir.
Salahın iyi bir şey olduğunda kuşku yoktur. Bu açıdan Kur’an bu kavramı özellikle vurgulamaktadır. Bu durumu göz önüne aldığımızda başta peygamberler olmak üzere inansın inanmasın tüm insanların bu özelliğe sahip olmak istediklerini görürüz. Nitekim peygamberlerden Hz. İbrâhim, Hz. Yûsûf ve…