Menü
Kubilay Aşkın Durdağ
Kubilay Aşkın Durdağ
Mühtediler Bizi Davet Ediyor!
Aralık 22, 2023
Yazarın Tüm Yazıları

Hayat kitabımız Kur’ân-ı Kerim’de “Tüm insanlık için ortaya çıkarılmış en hayırlı topluluk”[1] olarak tarif edilen biz Müslümanlar, aynı âyette bildirilen ve Allah’a imandan önce zikredilmesiyle dikkat çeken iki şartı gerçekleştirme noktasında üzerimizdeki sorumluluğun ne kadar farkındayız acaba?

  1. Ma’rufu emretmek
  2. Münkeri nehyetmek

Rabb’imizin bize bahşettiği “en hayırlı topluluk” olma pâyesini hak etmek için bu iki görevi yerine getirmek durumundayız: Birincisi: Şer’an, aklen ve örfen hoş, güzel ve doğru olan her türlü erdemli davranışı, yani ma’rufu toplumsal hayatın her alanına yaymak. İkincisi: Bunun zıttı olan münkeri, yani şer’an, aklen ve örfen çirkin ve yanlış olan her türlü eylem, söylem ve bâtıl inanca karşı hikmetle mücadele etmek, kendimizi ve çevremizi tüm bu zararlı unsurlara karşı korumak ve bu kötülükleri ortadan kaldırmaya çalışmak.

Bu iki önemli vazifeyi yerine getirmediğimizde “diğer toplumlara örnek/şahit olma”[2] görevini de ifa edememiş oluruz. Dahası, sadece bir görevi ihmal etmekle kalmaz, aynı zamanda -Allah muhafaza- yanlış örnek olmak veya engel olmamız gereken fenalıkları bizzat kendimiz işlemek suretiyle başkalarının İslâm’dan hoşlanmamalarına, küfür ve şirk üzere kalmalarına sebep oluruz.[3]

Sosyal, siyasal ve hukukî hayatımızda İslâm’ın referans alınmadığı son 100 yılda Müslümanlar olarak dinimizi gayrimüslimlere tanıtmak ve onları İslâm’a davet etmek bir yana, kendi insanımızı dahi tek hak din olan İslâm’la tanıştıramadık, barıştıramadık. Bu acı tablonun malum sebepleri üzerinde uzunca kafa yormalı, kendimizi muhasebeye tabi tutmalıyız. Fakat bu yazımızda bu sebepleri irdelemeksizin; bizim İslâm’ı yaşama, davet, tebliğ ve temsil etme konusundaki bunca taksiratımıza rağmen doğusundan batısına dünyanın dört bir tarafından akın akın İslâm’a koşan, sayıları yüzbinleri hatta milyonları bulan mühtedi kardeşlerimiz ve onların hidayet hikâyelerine odaklanmak istiyoruz.

Her kıtadan, her ülkeden, her kesimden, kadın-erkek, siyasetçisinden tutun sporcusuna, sanatçısından, oyuncusundan tutun akademisyenine, fenomen olmuş meşhur şahsiyetlerden tutun sıradan insanlara varana dek farklı ırk ve renklerden milyonların İslâm’ı seçmesi ve bu köklü değişimin bizim kötü ve/veya eksik temsiliyetimize rağmen gerçekleşiyor olması gerçekten de dikkat çekici bir durumdur. Her yıl sayıları artmaya devam eden mühtedilerin kendi toplumlarının farklı kesimlerinden her türlü baskı ve tepkiyi göze alarak kendi hür iradeleri ile İslâm’ı seçmelerinin aslında her bir vakanın başlı başına incelenmesini gerektirecek kadar önemi haiz olduğu kanaatindeyim. Zira kendini Müslüman olarak tanımlayan toplumlarda bile İslâmî şuura erişerek sonradan namaza başlayanlar veya sonradan Allah’ın tesettür emrine uyan hanım kardeşlerimizin karşılaştığı tepkiler ve baskılar düşünüldüğünde, gayrimüslim toplumlarda hidayete eren kardeşlerimizin ne ölçüde zorluklara göğüs germek ve ne büyük bedeller ödemek zorunda kaldıklarını tahmin bile edemeyiz. Mühtedi kardeşlerimizin yaşadıkları toplumlar ve kendilerinin içinde bulundukları toplumdaki statüleri, medenî halleri gerek yönetim gerekse halk nazarında yaygın ve hâkim olan İslâmofobik bakış açısı ve daha nice olumsuzlukları düşündüğümüzde her bir hidayet vakasının ne büyük bir devrim olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Bu konuda yapılan istatistiksel araştırmalar ışığında zamanla bu bireysel yeniden doğuşların yakın gelecekte nasıl bir toplumsal dönüşümün habercisi olduğunu öngörebilmek hakikaten umutlandırıcı ve heyecan verici. Avrupa’da ve dünyada en hızlı yayılan dinin İslâm olduğu birçok araştırmanın ortaya koyduğu bir gerçek.[4]

Mühtedi hikâyelerine ve hidayete eriş serüvenlerine bazı örnekler vermeden önce birkaç konuya değinmekte fayda görmekteyim:

Batılı gençlerin İslâm’ı akıl, bilim ve fıtrata en uygun din olarak görüp İslâm’ı seçtikleri bir ortamda bizler kendi gençlerimizin batılı yaşam tarzına özenerek deizm, ateizm, agnostisizm gibi yanlış inançlara sapmalarından şikâyet etmekteyiz. Gayrimüslim dünyadaki İslâm’a yöneliş, insanların kariyerlerine ve statülerine aldırmaksızın bâtıl dinlerden ve inançsızlıktan İslâm’a koşmaları bizim gündemimizde hak ettiği yeri almamaktadır. Başkalarına rol model olacak numune şahsiyetler yetiştirme ve böyle toplumlar oluşturma konusunda sınıfta kalan bizler, en azından her gün bir yenisi eklenen hidayet öykülerini daha çok ve daha profesyonelce gündemimize taşır ve gençlerimizi bu mühtedilerle tanıştırmayı başarabilirsek, Allah’ın izniyle bu onların hidayette sabit kalmalarına bir vesile olacaktır.

Bir diğer husus da şudur: Mühtedilerin birçoğunda gördüğümüz muhteşem ve ibretlik bir durum; hidayetlerinin hemen ardından derhal birer davetçiye dönüşüyor olmaları. Tıpkı Peygamber Efendimiz’den bir miktar Kur’ân dinleyen cinlerden bir grubun derhal kendi toplumlarına birer davetçi olarak koşup gitmeleri gibi.[5]

Karanlıklardan aydınlığa çıkan kimse, gözünü o aydınlığa açmış ve karanlıkların buhranlarına yabancı kimse gibi olmaz elbette. Mühtedi kardeşlerimiz, başta yakınları olmak üzere toplumlarını İslâm’ın nuruna çağıran birer davetçi olurken kendilerini yetiştirmeyi ve yeni dinlerini en güzel şekilde öğrenmeyi de ihmal etmiyorlar. Bu mühtedilerden birisi olan Jamaikalı davetçi Bilal Philips, gençlik yıllarında Hristiyanlıktan sosyalizme geçişini, üç yıl sosyalist olarak yaşadıktan sonra kafasını kurcalayan tüm soruların cevabını İslâm’da bularak 25 yaşında İslâm’la nasıl şereflendiğini anlatır. Sonrasında Bilal Philips’i İslâmî eğitim almak üzere Müslümanların yaşadığı toplumlara giden bir ilim talebesi olarak bulursunuz. Kendisini yetiştirmesinin akabinde bire bir davet çalışmalarıyla yetinmeyip gelişen teknolojiye de ayak uydurduğunu ve internet üzerinden nasıl profesyonelce davette bulunduğunu imrenerek ve takdir ederek görürüz. 2007 yılında kurduğu IOU (International Open University, eski ve daha çok bilinen adıyla Islamic Online University) yüzbinlerce öğrencinin İslâmî eğitim gördüğü bir açık üniversitedir.[6]

Mühtediler biz “Mirasyedi Müslümanlar”dan şikâyetçiler! Maalesef bu şikâyetlerinde sonuna kadar haklılar. Kendi yakınlarından bazıları İslâm’la tanışmadan inançsız olarak ölmüş birçok mühtedi, biz Müslümanlara “Şimdiye kadar neredeydiniz?” “Neden bizi İslâm’a daha önce davet etmediniz?” diye gözyaşları içinde hesap sormaktadırlar.[7] Onlara yatıştırıcı/geçiştirici bazı cevaplar verebiliriz belki. Peki, aynı soruya ahirette muhatap olursak verebilecek bir cevabımız var mı? Yerküreyi bizimle birlikte paylaşan 6 milyar gayrimüslime İslâm dinini ulaştırmak için üzerimize düşeni yapıyor muyuz?[8]

Mühtedilerden Malcolm X, Yusuf İslâm, Muhammed Ali Clay, Yusuf Estes, Sinead O’Connor, Abdurrahim Gren, Abdurrahim McCarthy, Hamza Tzortzis gibi dünyaca meşhur olan, az çok hepimizin tanıdığı isimler olduğu gibi, hidayete erdikten sonra davet çalışmalarıyla birçok insanın hidayetine vesile olmaya devam eden onlar kadar tanınmamış isimler de mevcut.[9]

İtiraf etmek gerekir ki bu isimlerin hidayet öykülerini incelerken, insan hidayetin tamamen Allah’ın elinde olduğunu tüm hücreleriyle idrak etmektedir. Kimisinin bir mescidi kundaklamaya giderken, kimisinin İslâm’ı kötülemek amaçlı bir kitap yazarken,[10] kimisinin kalabalık bir metro istasyonunda eline tutuşturulan Kur’an meali ya da İslâmî bir broşürü okuduktan sonra, kimisinin dünyanın terörist yaftasını taktığı Müslümanların elinde esir/misafir olarak kalırken onlardan gördüğü güzel muamele sonucu,[11] hatta kimisinin bizim ulu orta okuyup dillendirmeye çekindiğimiz herhangi bir cihad âyetini okuduktan sonra İslâm güneşi gönüllerine doğuverdiğini görmekteyiz.

Şimdi sizleri bu isimlerden birkaç tanesinin hidayet öyküsü ve sonrasındaki İslâmî davet çalışmalarına bazı örneklerle baş başa bırakıyorum.

 

Amerikalı Mühtedi/Davetçi Yuşa Evans

ABD’nin Güney Carolina eyaletine bağlı Greenville kentinde Hristiyan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi ve yetişti. Henüz gençlik yıllarında evlerinin yakınındaki kiliseye sıkıca bağlı bir Hristiyan olan Yuşa Evans, liseden mezun olup üniversiteye başlayacağı 1996 yazında İncil’i baştan sona okuduğunda kabullenemediği şeylerle karşılaştı ve Hristiyanlığı terk etti. Hayatın gerçek anlamını, hakikati bulmak için bir arayış içerisine girdi. Tüm dinleri araştırdı. Sıra İslâm dinine gelince ne yazık ki İslâm düşmanı birinin yazdığı bir kitaptan İslâm hakkında asılsız ve son derece olumsuz bilgilerle karşılaşınca, İslâm’ı daha fazla araştırmaya gerek bile görmedi.

Ömrünü eğlence mekânlarında, uyuşturucu âlemlerinde geçirdiği günlerden birinde İslâm’ın gereklerini yerine getirmeyen Müslüman bir uyuşturucu satıcısından(!) aldığı Kur’ân’ı okuduğu gece ansızın her şey değişmişti. Hayatının en güzel gecesi olarak tanımladığı o gece Kur’ân’ın neredeyse yarısını okumuştu. Kur’ân’ın Hz. Meryem’i ve Hz. İsa’yı anlatışı onu adeta büyülemişti. Aradığı kitabın Kur’ân olduğunu anlamış, üç günde onu baştan sona okumuş ve 1998 yılı Aralık ayında kelime-i şehâdet getirerek Müslüman olmuştu.

Uzmanlık alanı psikoloji olan bu çok zeki Amerikalı genç Yuşa Evans, şimdi artık aktif bir İslâm davetçisi. Kendisinin önceki hali gibi İslâm’dan habersiz karanlıklarda yaşayan insanlara İslâm’ı ulaştırmaya çalışıyor ve biz Müslümanları, tüm insanlığı İslâm nuru ile aydınlatmak için çalışmaya çağırıyor.[12]

 

Fransız Mühtedi Barbara

Fransız mühtedi Barbara, üniversitede sosyoloji bölümü öğrencisi iken henüz İslâm hakkında hiçbir şey duymamıştı. Geleneksel olarak mütedeyyin diyebileceğimiz Katolik bir ailenin kızı olarak doğup büyümüştü. Bir yaratıcıya inanmakla birlikte Hristiyan öğretisinde tarif edilen Allah inancından daha iyi bir inanç olabileceğini düşünüyordu. O’nu bulup, kendisine daha çok yaklaşabilmeyi çok istiyordu. Yükseköğrenimine devam etmek üzere başka bir şehirde bulunan bir öğrenci yurduna yerleşti ve Faslı ama mütedeyyin olmayan üstelik bir Batılı gibi yaşayan Müslüman bir kız arkadaş ile tanıştı. Faslı kız arkadaşı kendisine İslâm’dan hiç söz etmemişti. Kendisini Fas’ı ziyaret etmeye davet ettiğinde halkı Müslüman olan bir ülkeye gitmek onu heyecanlandırdı ama medyanın İslâm hakkındaki antipropagandaları kafasını meşgul ediyordu. Fas’a gittiğinde Müslümanların hiç de medyada gösterildiği gibi olmadığını aksine çok insancıl ve samimi insanlar olduğunu gördü. Bu ziyareti sonrasında İslâm’ı merak etti ve 6 ay boyunca Kur’ân’ı Fransızca meallerinden derinlemesine okumayı sürdürdü. Kur’ân ile hemhal olduğu o günleri şöyle özetliyor Barbara: “Kur’ân’ı okurken, İncil okumalarımda hissetmediğim duygular yaşadım. Adeta Yüce Yaratıcı doğrudan bana hitap ediyor gibiydi. Kendimi O’na çok ama çok yakın hissettim. Normalde güçlü bir şahsiyetim vardır ve kolay kolay ağlamam. Etrafımdaki insanlara manevi olarak destek olur, onları sakinleştiririm. Ama Kur’ân okurken ne kadar güçlü olursak olalım Allah-u Teâlâ karşısındaki acziyetimi ve O’na iman edip kulluk edebilmenin kıymetini anladım.” Tüm bunları gözyaşlarını tutamadan anlatan Barbara hidayete ermesinde en çok etkilendiği âyetin “Kur’an’ı inceleyip düşünmüyorlar mı? Eğer Allah’tan başka birinden gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık ve çelişki bulurlardı!”[13] âyeti olduğunu söylüyor.[14]

Belçikalı Mühtedi Bilal

Bir âyet, bir insanın hayatını nasıl değiştirir? Hele söz konusu âyet, biz Müslümanların (bağlamından kopuk bir şekilde) her ortamda kolay kolay gündeme getiremeyeceğimiz “Onları (kâfirleri/müşrikleri) bulduğunuz yerde öldürün!” diye başlayan bir âyet, bir gayrimüslimin hidayetine nasıl sebep olabilir? Hakikaten hayret verici bir durum değil mi sizce de? Geliniz, cihaddan bahseden bu âyetin Belçikalı kardeşimizin hidayetine nasıl sebep olduğunu bizzat kendisinden dinleyelim.

Gregory Manual Rames, Müslüman olduktan sonra kendisine seçtiği yeni adıyla Bilal, öncesinde sıkı bir Hristiyan olduğunu söylüyor. Lise yıllarında mantık ilmini, araştırma yapmayı ve tarihi çok seviyordu. Bir defasında tarih öğretmeni Orta Doğu tarihinden bahsederken konuyu İslâm dinine getirmiş ve “Onları (kâfirler/müşrikleri) bulduğunuz yerde öldürün!” şeklinde başlayan âyetin sadece bu bölümünü öğrencilere aktararak, konu hakkındaki fikirlerini onlara sormuştu. Belki de sınıfta hiçbir Müslüman öğrenci olmadığından, herkes Doğululara, Araplara ve Müslümanlara küfürler etmeye başlamıştı. Bilal ise, bu âyetin siyak ve sibakını/bağlamını merak edecek, bir buçuk yıl süren bir araştırma sürecine girecek ve sonunda bu âyet-i kerimenin bağlamında ne kadar insaf ve adalet içerdiğini görerek İslâm’la şereflenecekti. Zira hem öncesinde hem de sonrasında âyet Müslümanları haddi aşıp, aşırı gitmekten menediyor, savaş ortamında bile onlara aşılması yasak olan sınırlar çiziyordu.[15]

Tüm hastalıkların şifası İslâm’da!

Müslüman olduktan sonra Allahu Teâla Bilal kardeşimizi onulmaz bir hastalıkla imtihan etti; kanser!… Hastalık sürecinde imdadına yetişen yine Allah’ın âyetleri olacaktı. Bakara sûresinin sonlarındaki âyetin kendisini çok etkilediğini söyleyen Bilal, kendisini kabul ettiği İslâm’dan soğutmaya çalışan çevresinin sözlerine aldırmadan Allah Azze ve Celle’nin kimseye gücünün yettiğinden fazlasını yüklemeyeceği noktasından hareketle bu zor imtihanı -Allah’ın izniyle- atlatmayı başaracaktı.[16]

Afrikalı Mühtedi/Davetçi Musa Bangura

Hidayet öyküsünü ilk kez kıymetli Ramazan Kayan hocamızın güzel anlatımıyla öğrendiğimiz Sierra Leoneli eski misyoner Musa Bangura’nın serüveninin en ilginç hidayet öyküsü olmaya aday olduğunu söylersem sanırım abartmış olmam.

Yetimhane inşası için gittikleri Sierra Leone adlı Batı Afrika ülkesinde ziyaret ettikleri her yerde bir İslâm davetçisinin adını duymaları Ramazan Kayan hocamız ve beraberindeki arkadaşlarını bu davetçi ile tanışmaya kadar götürür. Musa Bangura, Hristiyan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiğini, babasının ve abisinin papaz olduklarını, küçüklüğünden beri kiliseye bağlı olarak yetiştiğini anlatır. Genç yaşta rahip okulunu başarıyla bitirir. Musa Bangura’nın zekâsını ve yeteneklerini fark eden rahipler onu özel yetiştirmek üzere önce Nijerya’daki Evanjelist okuluna, ardından Güney Afrika Cumhuriyeti’nde Hristiyan misyonerlerin yetiştirildiği bir merkeze gönderir. Özellikle Müslümanları Hristiyanlaştırma konusunda uzman bir misyoner papaz olarak ülkesine dönen Musa Bangura önüne serilen tüm imkânlarla görevine başladı. Gittiği her yerde birçok insanı Hristiyanlaştırmayı başardı. Bu şekilde görevini ifa etmeye devam ederken bir gece rüyasında bir ses ona: “Ey Musa! Neden karanlıkta ısrar ediyorsun, aydınlığa çıkmıyorsun? Neden Müslüman olmuyorsun? Neden insanları karanlığa çağırıyorsun?” diyordu. Bu rüyadan çok etkilenmişti ama aktif bir rahip olduğu için şeytanın kendisiyle uğraştığını düşünmüştü. Bir hafta sonra aynı rüyayı tekrar görünce soluğu başka rahiplerin yanında alan Musa Bangura gördüğü rüyayı onlara anlatınca, hepsi birden aynı yorumu yapmışlardı: “Sen aktif bir misyoner olduğun için şeytan seninle uğraşıyor, aldırma ve yoluna devam et.” Bir müddet sonra aynı rüyayı tekrar gören Musa artık uyanıkken bile o sesin sahibinin kendisini takip ettiği hissine kapılacak kadar üst üste gördüğü bu rüyadan iyice etkilenmişti. Sonunda çocukluk arkadaşı olan bir cami imamına rüyasını anlattığında Müslüman olmaya karar verdi. Bu süreçte şeytan kendisiyle gerçekten uğraşmaya başladı. Şeytanın vesveselerini Allah’ın izniyle yenen Musa, Cuma günü bir camiye gider ve herkes onun kelime-i şehadet getirmesine sevinçle ve hayretle tanıklık eder.

Müslüman olduğu ilk gün güzel bir eylem yapmaya karar veren Musa Bangura’nın din değiştirdiğini henüz ailesi ve çalışma arkadaşları bilmemektedir. Aynı gün ülkedeki tüm üst düzey papazların katılacağı önemli bir toplantıya başkanlık edecek olan kahramanımız müthiş bir karar alır ve uygular. Oturumu yönetmek üzere mikrofonu eline alan Musa Bangura oturumu açmasının hemen ardından Müslüman olduğunu ilan eder. Dinleyenler büyük bir şok yaşarlar. Ülkenin en başarılı misyoner rahibinin Müslüman olacağına kimse inanamıyordu. O ise kararını vermişti. Ne ailesinin evlatlıktan reddedip mirastan mahrum bırakma tehdidi, ne de kilisenin hakkında vereceği ölüm kararı onun umurunda değildi. 6 ay boyunca yanında saklandığı bir Müslüman âlimin gözetiminde İslâmî bir eğitim alma fırsatı da bulan Musa Bangura sonunda bir İslâm davetçisi olarak ülkede davet çalışmalarına başlamıştı. Başlangıç noktası ise misyonerlik faaliyetine ilk başladığı yer olacaktı. Hristiyanlaştırdığı köy ve kentlere birer birer giderek onların yeniden Müslüman olmalarına vesile olacaktı. Planını harfiyen uyguladı ve kısa süre sonra on binlerin hidayetine vesile oldu. Hızını alamayan İslâm davetçisi hedefine rahip ve papazları koydu ve onlarla giriştiği münazaralar sayesinde halkın kitleler halinde Müslüman olmasına vesile oldu. Musa Bangura’nın şu sözü ile noktalayalım: “Kim Allah için olursa, Allah da onun için olur.”[17]

Örnek hidayet öyküleri bu satırlara sığdıramayacağımız kadar çok ve hepsi birbirinden ilginç. Bu nedenle sadece birkaç tanesine detaylı olarak değinebildik. Merakla ve ibretle okuyup dinleyebileceğimiz, davet ve tebliğ noktasında ufkumuzu açacağını düşündüğüm o kadar çok hidayet öyküsü var ki! Siz değerli okuyucularımızın daha fazlasına ulaşabileceğiniz bazı kaynakları buraya aktararak sözlerime son veriyorum.[18]

 

 

 

 

 

Dipnotlar

 

[1] Âl-i İmrân, 3/110.

[2] Bakara, 2/143.

[3] Mümtehine, 60/5.

[4] Why Muslims are the world’s fastest-growing religious group | Pew Research Center

[5]Ey Muhammed! Hani biz cinlerden bir grubu Kur’ân’ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Onlar Kur’ân’ı dinlemek için hazır bulundukları zaman birbirlerine “Susun ve kulak verin!” dediler. Kur’ân’ın okunması bitince de birer uyarıcı olarak kavimlerine döndüler. Onlar kavimlerine şöyle dediler: ‘Ey kavmimiz! Gerçekten biz Musa’dan sonra indirilen ve kendisinden öncekileri tasdik eden bir kitap dinledik. O kitap gerçeği ve doğru yolu gösteriyor. Ey kavmimiz! Allah’ın davetçisine uyun ve O’na iman edin ki, Allah da sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi acı bir azaptan korusun.’ Her kim Allah’ın davetçisine uymazsa bilsin ki yeryüzünde Allah’ı aciz bırakacak değildir. Onun Allah’tan başka dostları da yoktur. İşte onlar apaçık bir sapıklık içerisindedirler.” (Ahkâf, 46/29-32)

[6] International Open University (IOU): Online Degree Programs (edu.gm) Bu yazı hazırlanırken üniversitenin toplam kayıtlı öğrenci sayısı mezkûr sitede 481.690 olarak gözükmekteydi.

[7] (6) Facebook

[8] Beklenen Sensin Oyalanma! | Kubilay Aşkın DURDAĞ – YouTube, 5 MİLYAR İNSAN SENİ BEKLİYOR! | Kubilay Aşkın DURDAĞ – YouTube

[9] Dünyaca ünlü bazı şahsiyetlerin hidayete erme süreçlerini konu alan örnek bir link: Dünyaca ünlü isimler nasıl Müslüman oldular? – Fikriyat Gazetesi

[10] İslâm karşıtıyken Müslüman oldu (aa.com.tr)

[11] Esir kampından İslâm’a giden yol – Haber 7 YAŞAM, Yvonne Ridley ile röportaj (mepanews.com)

[12] حبنا لعيسى هدانا للإسلام، عشرون رحلة إلى الإسلام، ص: 9-11 جمع وإعداد جوتيار بامرني.

Our Love for Jesus Guided Us to Islam, 20 Journeys to Islam, Jotiar Bamarni, page: 8-11.

About Yusha | YushaEvans.com

[13] Nisâ, 4/82

[14] Fransız mühtedi Barbara ve daha nicelerinin hidayet öykülerini bizzat kendilerinden dinlemek için Fahad Alkandari’nin Youtube sayfasını, özellikle yaklaşık 30 mühtedi ile ayrı ayrı gerçekleştirdiği röportajları içeren bölümleri ziyaret edebilirsiniz حلقة ٥ الفرنسية بربرا التي بكت و أبكت الشيخ فهد الكندري EP5 Guided Through the Quran – YouTube

[15] “Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin.[55] Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez.” (Bakara, 2/190) “Onları yakaladığınız yerde öldürün; sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Harâm civarında onlar sizinle savaşmadıkça siz de orada onlarla savaşmayın. Şayet sizinle savaşmaya kalkışırlarsa o zaman onları öldürün. İşte kâfirlerin cezası böyledir!” (Bakara, 2/191) “Eğer onlar vazgeçerlerse, artık Allah bağışlayıcıdır, merhametlidir.” (Bakara, 2/192) Bağlamı ile birlikte okunduğunda görüldüğü gibi âyeti kerime savaş ortamından bahsetmekte olup İslâm düşmanlarının iddia ettikleri gibi tüm kâfirlerle rastgele savaşmayı değil; aksine Müslümanlara savaş açmış olanlara ölçülü bir şekilde karşılık vermeyi emretmektedir.

[16] Belçikalı mühtedi Bilal’in hidayet öyküsünü kendi anlatımıyla dinlemek için: حلقة ٧ بلال من بلجكيا بالقرآن اهتديت للشيخ فهد الكندري EP7 Guided Through the Quran – YouTube

[17] Afrikalı İslâm davetcisi MUSA BANGURA ve ibretlik hayat hikayesi | Ramazan Kayan Hoca – YouTube, Bu hidayet ve davet öyküsünü daha detaylı bir şekilde okumak isteyenler için bir kitap tavsiyesi: “Davet Yolunda Bir Siyah Bir Beyaz” Ramazan Kayan.

[18] İslâm karşıtıyken Müslüman oldu (aa.com.tr), Halis Media – YouTube, Müslüman olan Profesörün ilk namazı – Haber 7 YAŞAM

 

0 0 Yorumlar
Puan
Bildir
guest

0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
DOSYA
Şahitliğin Hakkını Veren Şehir: Gazze...
Recep Songül
Şehit ve Şahit İlişkisi
İbrahim Hanek
Şahitlik ve İhsân
Murat Kaya
Seyr u Sülûk Bir Şehâdet Arayışı mıdır?...
Hamit Demir
İlâhî Şahitlik
Yavuz Selim Göl
RÖPÖRTAJLAR
“Gazze” demek şahitler diyarı demektir....
Muhammed Emin Yıldırım
“Şahitlik; her zaman ve zeminde hakkı söyleme, hak...
Şinasi Gündüz
“Doğu Türkistan Çin’in bir parçası değildir."...
Hidayet Oğuzhan
“Eğer insanım diyorsanız, Doğu Türkistan bir insan...
Seyit Tümtürk
“Gazze’de yaşananlar, Batı’nın dünya kamuoyundan, ...
Derda Küçükalp
SİRET-İ İNSAN
Savaşın Çocukları
Bahriye Kaman
Toplumun Kurucu Hücresi Olan Ailede Örneklik Vasfı...
Bahriye Kaman
Lider, Önder, Rehber!
Bahriye Kaman
Göçebe Ruhu
Bahriye Kaman
Nitelikler ve Roller
Bahriye Kaman
SİNEMA
Doğu Türkistan, Filistin ve Diğerleri: Sinemada Ek...
Abdülhamit Güler
Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak. Ama!...
Abdülhamit Güler
Bu Film, Böyle Devam Edemez!
Abdülhamit Güler
Göstermenin Mesuliyetinde Sinemanın Örnekliği...
Abdülhamit Güler
Perdedeki Kimin Afeti, Felaketi, Kıyameti!...
Abdülhamit Güler
GEZİ-YORUM
Doğunun Tüm Yolları Erzurum'dan Geçer...
Mikail Çolak
Mağrur Bir Tarih Ribatı Gibi Dimdik Ayaktadır Kâşg...
Mikail Çolak
Prizren’de Osmanlı Evladı Olmak
Mikail Çolak
Vakur ve Mahzun Bir Efsanedir: Kudüs...
Mikail Çolak
Habib-i Neccâr’ın Gözyaşları
Mikail Çolak
SAHABİ BİYOGRAFİSİ
Leyla “A” dır
Rumeysa Döğer
Son Dokunuş Sahibi: Kusem b. Abbas
Rumeysa Döğer
F Tipi Dünya
Rumeysa Döğer
Afrâ bint Ubeyd Yüzlü Kadınların Zamanından…...
Rumeysa Döğer
Bütün Şehit Annelerine: Sümeyra Bint Ubeyd Teselli...
Rumeysa Döğer
NEBEVİ VARİSLER
Ubey b. Kâ'b: Allah’ın Seçtiği Muallim...
Damla Mıdış
Ümmü Seleme
Hayrunnisa Duran
Allame Muhammed Salih Damollam
İkra Nur Demir
Mücâhid b. Cebr
Damla Mıdış
Takvâ Sahiplerinin Öncüsü Hasan Basrî...
Beyza Durna
Scroll Up
0
Düşüncelerinizi çok isterim, lütfen yorum yapın.x