Menü

Muâz b. Cebel’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah (sas) bir gün Muâz’ın elini tuttu ve ona şöyle dedi: “Ey Muâz! Vallahi ben seni seviyorum. Sonrada ey Muâz sana her namazın sonunda ‘Allah’ım seni anmak, sana şükretmek ve sana güzelce kulluk etmekte bana yardım et!’ duasını hiç bırakmamanı tavsiye ediyorum”[1]

Bu duayı bize rivayet eden Muâz b. Cebel (ra) Nübüvvetten 7 yıl önce Medine’de doğmuştur. Nübüvvetin 12. Yılında da Müslüman olmuştur. Kısa ama çok bereketli bir hayat yaşamıştır. Bedir, Uhud, Hendek ve diğer birçok savaşa iştirak etmiştir. Bunun dışında katiplik, elçilikgibi birçok görevi ifa etmiştir. Hicretin 17. yılında günümüzde Ürdün sınırları içerisinde bulunan İrbid vilayetine bağlı Ağvalü’ş-Şimaliyye köyünde 35 yaşında iken vefat etti. Birçok özelliği olmakla beraber Muâz b. Cebel (ra) sahabî içinde ilmiyle ön plana çıkmış bir şahsiyettir. 157 hadis rivayeti bulunmaktadır. Peygamber Efendimiz (sas) onun hakkında “Ümmetimin içinde haram ve helali en iyi bilen Muâz’dır”[2] buyurmuştur, bir diğer rivayette de Resûlullah (sas) “Kıyamet günü Muâzb.Cebelalimlerin bir ok atımı mesafe önünde gelir.”[3] demiştir.

Hz. Peygamber (sas) -hadiste geçtiğiüzere- bu duanın namazdan sonra yapılmasını istemektedir. Namazda veya namazdan sonra yapılacak birçok dua bize nakledilmektedir. Bu duayı özel kılan ise Peygamber Efendimiz’in (sas) Muâz b. Cebel’in elinden tutarak ona sevdiğini belirterek ardından da bu duayı ona yapmasını söylemesidir. Burada dikkat çeken başka bir sünnet de kişinin sevdiği kimseye sevdiğini söylemesidir. Bu konuda Resûlullah (sas) şöyle buyuruyor: “Biri kardeşini seviyorsa, ona sevdiğini söylesin”[4]. Bu hadisi destekleyen birçok rivayet de bulunmaktadır. Bir kimse sevdiği kişinin hep iyiliğini ister, ona bir kötülük dokunmasını ve bir zarar gelmesini istemez. Peygamberimiz (sas) de duayı öğretirken Muâz b. Cebel’e önce onu sevdiğini söyleyerek bu duayı ona öğretmiştir, böylece bu duayı hem Muâz (ra) için hem de bizim için özel kılmıştır. Ayrıca Peygamber Efendimiz Muâz’a (ra) önce sevdiğini söyleyerek onun dikkatini çekmiş, böylece söyleyeceği şeyi daha dikkatli şekilde dinlemesini, daha çok ilgisini çekmeyi sağlamıştır ki bu O’nun (sas) eğitim metotlarından bir tanesidir.

Zikir hatırlama, hatırda tutmadır; kalbin açılmasının öncülüdür. Şükür ise verilen nimete karşı gösterilen vefa, verilen nimete razı olmanın vesilesidir. İbadet ise özel olarak Allah’a karşı yerine getirilen kulluk vazifesi, genel olarak da kulluk demektir. Birçok ayette iman emredildikten sonra ibadet emredilmektedir. Bu duada ibadetin güzel olanı istenmektedir. İbadetin güzeli ise yalnızca Allah Teâlâ için yapılan ibadettir. Bir Müslüman günlük hayatında Allah’ı sürekli hatırında tutmalı, O’nun verdiği nimetlere şükretmeli ve O’na güzel şekilde ibadet etmeye çalışmalıdır. Bütün bunları yaparken de -her şeyde olduğu gibi- Allah’ın yardımına muhtaçtır, bu yüzden Allah’tan yardım istemelidir.

Dikkatli bakıldığında bu üç kelimenin namazla alakalı olduğu görülür. Namaz bir zikirdir, bize Allah’ı hatırlatır; bir şükürdür, Allah’ın nimetlerine karşı göstermiş olduğumuz en büyük şükürdür; bir ibadettir, imandan sonraki en büyük hakikattir, kulluğun en önemli göstergesidir. Müslüman kimse namazdan sonra da bu üç şeyi hayatına hâkim kılmaya çalışmalıdır.Namazdan sonra da Allah’ı hatırlamalı, O’na şükretmeli ve O’na güzel şekilde kulluk etmeyi hayatının merkezine alarak yaşamalıdır.

Muâz b. Cebel (ra) bu duayı es-Sunabihî isimli öğrencisine; es-Sunabihî, Ebû Abdurrahman’a, o da Ukbe b. Müslim’e öğretip tavsiye etmiştir. Biz de bu duayı öğrendikten sonra sevdiğimiz bir kişiye öğretebiliriz. Böylece hem sevdiğimiz kimseye onu Allah için sevdiğimizi söylemekle hem de bu duayı öğretmekle bir sünneti ihya etmiş oluruz.

[1] Ebu Davud, Vitr, 26; Nesai, Sehv, 60

 

[2] Tirmizî, Menâkıb, 33

 

[3] İbnSa’d, Tabakât III/658

 

[4] Ebu Davud, Edeb, 122; Tirmizî, Zühd, 54

0 0 Yorumlar
Puan
Bildir
guest

0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
Scroll Up
0
Düşüncelerinizi çok isterim, lütfen yorum yapın.x