Menü
Bahriye Kaman
Bahriye Kaman
Ötekileştirici Dilin Psikolojisi
Eylül 26, 2023
Yazarın Tüm Yazıları

Psikoloji, yani davranış bilimleri ile isterseniz her bir davranışın altında yatan sebepleri tek tek inceleyerek kaynağına ulaşabilirsiniz, araştırabilirsiniz. Araştırma ise soruyla başlar. Önce bir soru sormanız gerekir veya bir sorunuzun olması gerekir. Belki de bir sorununuzun olması gerekir. Sorun ediyor, merak ediyor, bilmek istiyor olmanız gerekir. Bilgiye önem veriyor, bilmeyi önemsiyor olmanız gerekir veya soru sormak kolay gelirken araştırmak zor geldiği için kolaya kaçıyor ve araştırmadan kanıya varıyor olabilirsiniz. Yargılıyor olabilirsiniz…

Soruyu soranın cevap hakkında bir varsayımı mutlaka vardır. Buna bilim hipotez derken toplum zan der. Hipotez, kendi varsayımının doğruluğuna değil acaba benim düşüncem ne kadar doğru diye yola çıkınca oluşur. Varsayımı hipotez olarak öne süren kişi diğerleriyle birlikte sonucu beklemeye koyulur. Sonuç kendi varsayımı doğrultusunda çıkmayabilir. Hipotezi zandan ayıran, her türlü sonuca hazırlıklı olmak ve aynı oranda ihtimal vererek beklemektir. Hipotezler, her türlü sonuçta teze dönüşür. Çünkü amaç sonucu görmektir. Araştırma sonuçları kuramlara ve bilimsel dallara temel oluşturur.

İnsan biyo-psiko-sosyal varlıktır.  Bununla birlikte insan hayat boyu gelişen bir varlıktır. Biyolojik olarak gelişim her gün büyümek ve yaşlanmak demektir. Sosyolojik açıdan gelişim; artmak, çoğalmak, dağılmak, yayılmak demektir. Psikolojik gelişimi diğerlerinden ayıran ise soyut olması, gözle görülmüyor olmasıdır. Gözle görülmeyen bu ruhsal gelişimin bir farkı daha vardır ki biyolojik ve sosyolojik gelişimin aksine azalması, azalarak devam etmesidir. Azalarak gelişmesidir.

İnsan dünyaya geldiğinde açtır, oburdur, saldırgandır. Yani insan ilkeldir. Gelişimin ilk belirtisi insanın açlığına, saldırganlığına, oburluğuna getirilen sınırlardır. İnsan, hayatının ilk aylarında bencildir. Sadece kendini düşünen biri, narsistir. Acıktığı anda memeyi ağzında bulmak ister. Hayat sadece ona, kendisine hizmet etsin ister. İnsan bu evrede sadece ister. Sadece bekler. Beklentisine ulaşamayan insanın ilk duygusu hasettir. İnsan yaşamın altıncı ayında hasetle tanışır. Bu, öyle diğer yeni tanışılan şeylere benzemez. Çok yoğun bir duygudur. Duyguların ilk hâli her zaman çok yoğundur. Bütün hacmiyle hissedilir. Duygunun gelebileceği son nokta aslında ilk hâlinde saklıdır. Adeta duygu boca edilir. İnsan baştan aşağıya bu duyguyla bezenir. Altıncı ayında bebek baştan aşağıya hasetle dolmuş, hasetten olmuştur. Gelişimse bir anlamda terbiyedir, törpüdür. Annenin davranışına bağlı olarak bebek terbiye olur ve kıskançlık evresine geçer ya da geçemez orada öylece kalır.

Ruhsal hastalıklar çoğunlukla sonradan olmaz. Kişi gelişimin bir evresinde takılı kalır. Bizler bu duruma hastalık deriz. Gelişimin kendi evresinde narsizim normalken yaşla birlikte azalmaması öylece geldiği gibi kalmasıdır sorun olan. Haset de insana geldiği evrede yakışır. Gitmesi, bitmesi gerekirken insanla birlikte büyümesi problem oluşturur. Yoğun haset duygusunu terbiye etmek için yeterli ebeveyne sahip olmayan insan bu duyguyla birlikte büyür. O artık yıkıcı, bozucudur. İnsanın yıkıcılıkla tanıştığı evreyi geçememiş geride bırakamamıştır. Bu şekilde devam ederse iyiliğe ve iyiye tahammül edemez. İyi olan her şeyi bozmak ister. Bozar da….

Yeterli bir ebeveynin elinde terbiye olan insan haset evresinden kıskançlık [MAA1] evresine geçer ve artık yıkmak, bozmak değil, diğerlerinde olan her şeye sahip olmak için çabalar. Artık o da ister. Artık o da çabalar. Artık o da yapabilir. Bu hırs demektir. Bu evrede kalırsa hırslı bir insan olur. Rekabetçi bir insan olur. Sürekli ve herkesle kendini kıyaslayan bir insan olur. Herkeste olanın kendisinde de olması gerektiğini düşünen bir insan olur. Bu evreyi de sağlıklı bir biçimde zamanında atlatır da gelişim devam ederse hırs azme dönüşür. Değilse gelişim burada takılı kalır.

Kendisine sürekli verilen insan, zamanı gelir ve ergenliğe ulaşır. Yine her şey baştan aşağı boca edilir. İlk tanıştığı duygu her zaman en ilkel hâliyle vardır. Terbiye etmek, yönetmek, düzenlemek, törpülemek gerekir. Ergen için hormonlar adeta tazyikli bir hortumdan akar gibi görünür. Bazen bu tazyik ergeni zor durumlarda bırakır. Yine terbiye etmek, kontrol etmek gerekir. Dedik ya psikolojik gelişim azalarak olur.

Ergenlik birçok duygunun birden insanı sardığı bir dönem olarak bedende yaşanırken, zihinde de ani gelişmeler olur. Ergenliğin ilk belirtilerinden birisi de benliği diğerlerinden ayırmaktır. Çünkü bu dönem kimlik oluşturma dönemidir. Benliği ayırmak için çalışan zihin ötekileştirmeyle tanışır. Diğer ilk karşılaşmalarda olduğu gibi burada da ötekileştirme en yoğun hâlindedir. Yine baştan ayağa boca edilmiş gibidir. Ergenin zihni sadece sınıflamaya, kategorize etmeye, ötekileştirmeye çalışır. Bu dönem orta okul dönemine denk gelir. Eğitim kurumlarında çalışan eğitmenler çok iyi bilir ki artık akran zorbalığı başlamıştır. Ötekileştirmek için devasa ayrımlara gerek yoktur. Etekliler ve pantolonlular çatışabilir. Saçları sarı olanlarla saçları siyah olanlar çatışabilir. Gözleri renkli olanlarla kahverengi olanlar çatışabilir. Sebep çok basittir. Lakin sonuçlar çok ağırdır. Gelişimin ötekileştirme evresinde olan insanlar artık acımasızdır. Ötekileştirmek için bahaneye bakar. Ötekileştirilen taraf ne kadar yalnızsa o kadar ezilir. Bu eziklik onun hayat boyu yanında taşıdığı bir sorun olarak kalabilir. Çünkü ötekileştirme gruplaşmayı doğurur. Aynı diziyi izleyenler aynı sanatçıyı sevenler gruplaşabilir. Diğerleri hep ötekidir. Öteki kötüdür. Çünkü ötekidir. Öteki ezilmelidir. Çünkü ötekidir. Mümkünse öteki yaşamamalıdır. Çünkü sadece ötekidir. Öteki nedir? Öteki ergenin kafasındakidir. Ötekileştirme üzerine çalışan mekanizma sebep bulmak için aramaya bile gerek duymaz. Elinde sevmediği yiyeceği bir defa görmek ötekileştirmek için yeterlidir. Artık akran zorbalığı dönemidir.

Bu dönem de diğer gelişim evrelerinde olduğu gibi azalarak devam etmelidir. Diğer psikolojik gelişim evrelerinde olduğu gibi törpülenmeli, terbiye edilmelidir. Edilmezse de hayat boyu kişinin öne çıkan özelliği olarak yaşamaya devam edebilir.

Günümüz toplumuna baktığımızda ötekileştirme ve akran zorbalığı sadece ergen dünyasında yaşanmamaktadır. Toplumun geneline yayılan bir ötekileştirme, gruplaşma, kutuplaştırma görülmektedir. Çünkü insanın bireysel gelişim evreleri olduğu gibi toplumların da gelişim evreleri vardır. Nasıl ki insan herhangi bir gelişim evresinde takılıp kalabiliyorsa, toplumlar da gelişimin bir evresinde takılıp kalabilir. Evet, toplum da gelişimin kutuplaştırma, gruplaşma, ötekileştirme evresinden geçmektedir. Bu ergenliğin ilk evresidir. Yani toplum olarak daha gidecek çok yolumuz vardır. İlerlemek için bunu istemek gerekir. Lakin insan büyümeye direnen bir varlıktır. Çünkü büyümek sorumluluk ister. İnsan sorumluluk almak istemez. Ötekileştirme evresinden geçen ergen hiç sorumluluk almak istemez. Her ne olduysa öteki yüzünden olsun ister.

Toplumun ergenliğin kutuplaştıran, kategorize eden tarafında ısrarla kalması manidardır. Gelişimin bir evresinde kalmak bu konukluğu benimsemek ve sevmek elbette mümkündür. Bununla birlikte insan kendinden sıkılan da bir varlıktır. Ötekileştirmeye gelince toplum bu evreden sıkılıp bunalacak gibi görünmemektedir. Çünkü diğer gelişim evrelerine nazaran daha çekicidir. Daha zevkli ve hoş gelir. İnsanın hoşuna giden kutuplaştırma değil kendini bir yere koyma arzusudur. Ait hissetme ihtiyacının yoğunluğudur. İnsan ait hissettiğinde aidiyet kurduğunda birçok olumsuz duygu önemini yitirir. Bir grupla aidiyet kurmuş olan insan için köklerinden gelen değersizlik yetersizlik hatta güvensizlik duyguları bile etkisini oldukça azaltır. İnsanın bir kuruma olan aidiyet ihtiyacı giderilmedikçe insan diğerini ötekileştirerek kendini bir grubun parçası olarak görmek ister.

Gelişimin ergenlik evresine denk gelen ötekileştirmenin amacı ötekileştirme değildir. Ötekileştirme bir neden değildir. Ötekileştirme benliğin ayrışmasının bir sonucudur. Gelişimin desteklediği asıl evre benlik ve kimlik evresidir. Ben olmak, kimlik sahibi olmak için zihin önce kendini diğerlerinden ayırmak ister. Bu arada kendine odaklanmak yerine kendini referans alan benlik, ötekileştirmenin büyüsüne kapılır. Burada beklenen kişinin kendisine odaklanarak kendini tanıması ve tanımlamasıdır. İnsan kendisini tanımlamakta zorlanan bir varlıktır. İnsanın diğerlerine bakmadan kendini tanıma ihtimali yoktur. Kendi cinsi ve cinsiyetiyle karşılaştırma yaparken kendisinde eksikler görür. Bu eksiklikleri fark etmek insana ağır gelir. Ötekileştirmenin cazibesine kapılan insan kendisinde bulduğu eksiklikleri ötekilere bağlamayı yeğler. Bu daha kolaydır. Daha zevklidir. Hazzı tercih eden insan gelişimin bu evresinde takılı kalır. Gerçek anlamda gelişebilmek, gerçek anlamda insan olma potansiyelini gerçekleştirebilmek için öteki insanlarla dayanışma ruhu içinde olmalıdır. Öteki insanlarla dayanışma ruhu içinde olmadıkça, öteki insanlarla bağ kurmadıkça insan, insan olma potansiyelini tamamen gerçekleştiremez. Yani insan gerçek anlamda gelişemez.

İnsan gelişmezse toplum gelişemez.

Toplum bireylerden oluşur.

Birey ailede oluşur.

Aile en küçük toplumdur.

Aile toplumun çekirdeğidir.

Aile çekirdek kurumdur.

İnsan bir gruba, bir kuruma, bir topluluğa, bir topluma ait olmak ister.

İnsan ailesiyle aidiyet kurabilirse ötekileştirmeye ihtiyaç duymaz.

Bahriye Kaman

0 0 Yorumlar
Puan
Bildir
guest

0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
DOSYA
Şahitliğin Hakkını Veren Şehir: Gazze...
Recep Songül
Şehit ve Şahit İlişkisi
İbrahim Hanek
Şahitlik ve İhsân
Murat Kaya
Seyr u Sülûk Bir Şehâdet Arayışı mıdır?...
Hamit Demir
İlâhî Şahitlik
Yavuz Selim Göl
RÖPÖRTAJLAR
“Gazze” demek şahitler diyarı demektir....
Muhammed Emin Yıldırım
“Şahitlik; her zaman ve zeminde hakkı söyleme, hak...
Şinasi Gündüz
“Doğu Türkistan Çin’in bir parçası değildir."...
Hidayet Oğuzhan
“Eğer insanım diyorsanız, Doğu Türkistan bir insan...
Seyit Tümtürk
“Gazze’de yaşananlar, Batı’nın dünya kamuoyundan, ...
Derda Küçükalp
SİRET-İ İNSAN
Savaşın Çocukları
Bahriye Kaman
Toplumun Kurucu Hücresi Olan Ailede Örneklik Vasfı...
Bahriye Kaman
Lider, Önder, Rehber!
Bahriye Kaman
Göçebe Ruhu
Bahriye Kaman
Nitelikler ve Roller
Bahriye Kaman
SİNEMA
Doğu Türkistan, Filistin ve Diğerleri: Sinemada Ek...
Abdülhamit Güler
Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak. Ama!...
Abdülhamit Güler
Bu Film, Böyle Devam Edemez!
Abdülhamit Güler
Göstermenin Mesuliyetinde Sinemanın Örnekliği...
Abdülhamit Güler
Perdedeki Kimin Afeti, Felaketi, Kıyameti!...
Abdülhamit Güler
GEZİ-YORUM
Doğunun Tüm Yolları Erzurum'dan Geçer...
Mikail Çolak
Mağrur Bir Tarih Ribatı Gibi Dimdik Ayaktadır Kâşg...
Mikail Çolak
Prizren’de Osmanlı Evladı Olmak
Mikail Çolak
Vakur ve Mahzun Bir Efsanedir: Kudüs...
Mikail Çolak
Habib-i Neccâr’ın Gözyaşları
Mikail Çolak
SAHABİ BİYOGRAFİSİ
Leyla “A” dır
Rumeysa Döğer
Son Dokunuş Sahibi: Kusem b. Abbas
Rumeysa Döğer
F Tipi Dünya
Rumeysa Döğer
Afrâ bint Ubeyd Yüzlü Kadınların Zamanından…...
Rumeysa Döğer
Bütün Şehit Annelerine: Sümeyra Bint Ubeyd Teselli...
Rumeysa Döğer
NEBEVİ VARİSLER
Ubey b. Kâ'b: Allah’ın Seçtiği Muallim...
Damla Mıdış
Ümmü Seleme
Hayrunnisa Duran
Allame Muhammed Salih Damollam
İkra Nur Demir
Mücâhid b. Cebr
Damla Mıdış
Takvâ Sahiplerinin Öncüsü Hasan Basrî...
Beyza Durna
Scroll Up
0
Düşüncelerinizi çok isterim, lütfen yorum yapın.x