Menü
Abdülaziz Tantik
Abdülaziz Tantik
Öz Eleştiri Döngüsünde Dönüşüm, Gelişim ve Değişim…
Ocak 28, 2025
Yazarın Tüm Yazıları

Dönüşüm, dönüşmek eylemi, dönüşme, olduğundan başka bir biçime ya da duruma girme halidir. Devrim, köklü dönüşümler demektir.

Dönüşümü meşru ve haklı kılan şeylerin kökeni önemlidir. Her dönüşüm gerçekten doğru ve iyi olan mıdır? Bu soru önemli ve aslında öz eleştiri bakımından da olumlu bir noktada durmaktadır. Modernleşme rüyası bir dönüşüm hülyası olarak öne çıkarıldığı için sürekli halkın dönüşümüne yapılan vurgular akla şüpheli durumlar getirmeyi başarmaktadır.

Dünya tarihi bağlamında iki dönüşüm insanlık tarihi açısından önemlidir. Tabi ki başka dönüşümlerde söz konusu olabilir ki vardır. Ama peygamberler tarihi açısından Hz. Muhammed’in (sas) yaptığı dönüşüm, değişim ve gelişim dünya tarihi bakımından da insanlık tarihi bakımından önem açısından üst bir seviyede durmaktadır. Aynı şekilde modernleşme tarihi dediğimiz Batı aydınlanması da bu çerçeve içinde üst bir çıtada durmaktadır. Her iki dönüşüm dünyaya egemen olma bakımından da önemli bir konuma sahiptir.

İslâm ve peygamberin taşıdığı ahlâkî karakterin dünya insanlığına yönelik getirdiği dönüşüm iyi, doğru ve hakikat bağlamında bir karşılık bulmakta ve insanlığın barış, adâlet ve hukuk çerçevesinde bir nizama yönelik beklentiyi karşılamıştır. Arada bazı kesintiler olmakla birlikte bin küsur yıl bu iktidarı ve güzelliği paylaşmış ve sürdürmüştür. İslâm’ın sağladığı dönüşümde, hem gelişim ve değişim birlikte var olmaktadırlar. Bu değişim ve gelişim aynı zamanda fert ile başlar, sosyal hayat ile devam ederken, bilgi ve türevleri ile de sürgit devam etmektedir. İslâm, hâkim olduğu topraklarda dünya kültürünün bütün unsurlarını toparlayarak kendisinden sonra da kullanılacak düzeye getirmeyi başarmış bir dönüşüm, gelişim ve değişime sahiptir.

Modernleşme de bir dönüşüm hikayesi çizmiştir. Bu hikâyede hem gelişim dinamiklerini harekete geçirme ve hem değişimi gerçekleştirme arzusu vardır. Bu noktada yeni bir tarih yazımı gerçekleştirilmiştir. Dünyada bulunan ahlâkî yapıyı, bilgiyi ve düzeni kendi aklî imkânları ile devşirdiği yeni ilkelere göre düzenlemiş ve yeni bir düzeni dünyaya dikte etmekten imtina etmemiştir. Bu konuda kendi dışındaki bütün kültürleri ya asimile yolu ile değişime uğratmıştır, ya da bizatihi kültüre müdahale ederek değişimi başlatmıştır. Yani Batı aydınlanması sonrası oluşan iktidar alanında kadim kültüre dair hiçbir şey geride bırakılmamak üzere tarihin tozlu raflarına istif edilmiş ve böylece kendi iktidar alanını tek kılmayı başarmıştır. Dünyada şu anda Batılı aydınlanmanın getirdiği dönüşüm ve değişim başat unsur olarak hayat bulmuştur.

İslâm, insanlığın iyiliğini eksene alan, ahlâkî yapısını güçlendiren ve güzelliği eksene alarak hakikat ile insan arasındaki derûnî bağı güçlendirerek varlık sahasını şenlendirmektedir. Modern Batılı aydınlanma ise bilakis, tanrı ile ilişkiyi koparmakta ve ahlâkî zemini yok sayarak yeni bir etik kurallar bütünlüğü oluşturmakta ve insanın iktidar alanını belirgin kılacak bir zemini öne çıkarmaktan imtina etmemiştir. İslâm, insanı köleleştiren her dünyevî kaygıyı ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Batılı aydınlanma ise insanı; dünyevî, şehevî duyguların kölesi kılacak ve kendisini tanrıdan uzaklaştıracak her şeyi meşru gören bir yaklaşımı öne çıkartmaktadır.

Buradan şu anlaşılmaktadır ki her dönüşüm ve değişim ile gelişim olumlu bir yaklaşımı içinde barındırmamaktadır. O zaman insanı insan kılan ve insanlığını olumlayan onu kendi sınırlarını (negatif bir şekilde) aşmaya yöneltmeyen her dönüşüm olumlu bir yaklaşımı içermelidir. Dolayısıyla insan ve anlam arasındaki doğal bağ zedelenmeden işlevselleştirildiğinde oluşan dönüşüm, beraberinde gelişen değişim olumlu bir olgu olarak kabul edilmelidir.

Değişim, süreklileşerek varlığını sürdüren bir olgusal zemindir. Değişim, insanın gelişim dinamiklerini süreklileştirerek varlığını daha üst bir zemine taşıma ve aşkınlığı kendisi için yeterli bir zemin görerek dünyaya takılı kalmayan bir ahlaki yetiyi kabul ile başlamalıdır.

Dönüşüm, dünyevî olandan uhrevî olana yönelik olduğu zaman anlamlı bir zemine sahip olur. Dünyevî olan ile dünyada var olmak arasındaki ayrımı dikkate alarak bir değişim sağlanabilir. Dünya insan açısından bir yurt olmaktadır. Bu yurtta varlığını sürdürürken, sahip olması gereken ahlâkî ölçütler taşımaktadır. Bu ölçütler gönüllülük esasına göre işlevsellik kazanmaktadır. İnsanın irade sahibi bir varlık olarak kendini gerçekleştirme adına yaptığı her adım kendi içinde bir dönüşümü taşımaktadır. Bu dönüşüm, beraberinde bir değişimi ve gelişimi de içermektedir.

Doğal olarak insan sürekli bir dönüşüm içinde varlık kazanmaktadır. Önemli olan bu dönüşümün niteliği, yönü ve işlevselliğidir. Modern dünyada Müslümanlar çok ciddi ve güçlü bir dönüşüm ile karşı karşıyadırlar. Bu dönüşüm, onları kendi ahlâkî yapılarını terke zorlamakta ve yeni bir insan türüne dönüştürmektedir. İşte Öz eleştiri bu noktada işlevsellik kazanmaktadır.

Dönüşüm, öz eleştiri ile yeni bir ivme kazanır. Yeni başlangıçlar her zaman bir farkındalık ile başlar. Fark, dönüşümün temelini işaret eder. Dün ile bugün arasındaki farkı görmeden bir değişimden söz edilemez! Müslümanlar, yeni dünyada dünyevileşerek dönüşmekte olduklarının farkındalığına sahip değiller! Bu yüzden değişmeyi bir olumlu düzen olarak görmekte bir beis görmedikleri için gönüllü bir değişim yaşarken, İslâm ile arasında oluşan aralığı da kendini ikna edecek yeni pozisyonlar üretmeye yöneltmek için geçmişi suçlamayı öne çıkarmaktadırlar. Müslüman açısından geçmişe yöneltilmiş her eleştiri bugünü gözlerden saklamaya yönelik bir isteği de açığa çıkarmaktadır. Geçmiş geçmişte kalmıştır, taşınması gerekenler ise bellidir. Bu belirginliğe rağmen, hala geçmiş üzerinden bugünü meşrulaştırma çabaları başka bazı şeyleri saklama konusunu aşikâr kılmaktadır.

Dönüşüm, olgusal zemin içinde gelişim ve değişim dinamiklerini de içinde taşır. Her dönüşüm bir gelişim veya değişimi içerir mi sorusu ise değişim ve gelişim dinamiklerine farklı yaklaşımların mümkün olduğunu bilmekten kaynaklı bir durumu gösterir. Bu her olgunun iyi ve kötüye yönelik eğiliminin olduğunu da işaret eder. Bir dönüşümü haklı kılan veya gerekli kılan şartlar nelerdir? Bu soruya verilecek cevap bize dönüşüm, gelişim ve değişim dinamiklerinin neler olduğunun cevabına taşıyacaktır.

İyilik kavramını yararlı kavramı ile değişime uğratmamak elzemdir. İyilik, hem kişinin kendisini daha iyiye ve hem de diğerlerini de iyiliğe taşıyan bir özelliktir. ‘İyilik bulaşıcıdır’ derken kastedilen boyutu bu olsa gerek!

Dönüşümü anlamlı ve hakikat ile bağıntılı gösteren şey, anlam ve aşkınlık ile yani din ve maneviyat ile kurduğu ilişkidir. İnsan, kul olduğunu ve yaratıldığını unutmadan kendisi için vazedilmiş sınırlarına aidiyetini kaybetmemelidir. Tevazu sahibi insan, kulluğunun yöneldiği merciin kendisini Yaratan kudretli Yaratıcıya yönelik olduğunun bilincini taşır. İşte bu yolculuk insanın sürekli bir dönüşüm ve doğal olarak değişim ve gelişim üzere oluşunu betimler.

Bu noktada insanın dönüşümünün başlangıç noktasının kendi nefsini sığaya çekmesi ve Kur’ân’î bir tabir ile kendine yönelik bir levm/kınama –modern deyim ile öz eleştiri- üzere oluşudur. Nefsi levvame olarak kabul edilen seyr- suluk/irfan yolculuğu zaten insanın sürekli bir dönüşüm dinamiği üzerinde olduğunu işaret eder. Dönüşümü hallerin değişimi olarak da okumak mümkündür. Her halin değişimi beraberinde bir dönüşümü taşımaktadır. Bu da gelişim çizgisinin sürekliliğini gösterir.

İnsanın kendisi ile yüzleşmesi, kendisini sığaya çekmesi, kendini kınaması, eksiğini, gediğini, görmesi, kendisini değiştirme yönünde adım atmasını sağlayacak bir irade beyanı için olmazsa olmaz bir hakikat olarak önümüzde durmaktadır. İrade beyanı, bir farkındalık üzere gelişir. Bu farkındalık ise bir öz eleştiri sayesinde elde edilir. Dönüşümün yönünün doğru bir zeminde yürüyebilmesi için gereken şey ise insanı hakikatli kılacak ilkeler, düsturlar, ahlâkî kuralların vahyin ışığında meydana gelmesidir. Yani vahyin bilgisi dışında kalan alanda aklî yetilerle elde edilecek şeylerin sağladığı dönüşüm, değişim ve gelişim negatif bir karakter taşıyarak insanı ve insanları aldatmaya yarayan bir olguya dönüşür. Modern batılı düşüncenin ve kültürün tam olarak meydana getirdiği vakum işte budur.

Kur’ân, egoyu/müstekbirliği, büyüklenmeyi kötülüğün menbaı olarak tanıtmaktadır. Azgınlığın sebebi insanın müstekbir tavırlarıdır der vahiy (Alak 96/6-7)… Tevazu ise insanın kendi sınırlarını bilmesi ve egoyu sınırları içinde tutarak kulluğun mekânı kılması anlamını taşır. O yüzden insan tevazu sahibi olarak mümin bir kul olurken, şükür üzere bir hayatı yaşamayı hak eder…

Birinci temel ilke tevazu sahibi olması, kendi sınırlılığını ve sınırlarını bilerek yaratılmış bir kul olduğunun bilincidir. Dönüşüm için ilk temel şarttır. İkincisi, insana her şeyin yaşamı da dâhil her şeyin verili olarak sunulduğunu ikram edildiğini bilmesi ve bunun gereği olarak hamd üzere olması, şükreden bir kul olarak varlık kazanmasıdır. Bu iki hal ile süreklileşen bir kulluğun haller arasındaki dönüşüm ile değişimi sağlarken gelişimini de temel dinamikleri üzere hep olumlu bir zemine doğru yürütür ve her aşamada Allah’a olan yakınlığını rızaya olan ihtiyacını ve iştiyakını çoğaltır. Meselenin temeli ise ilâhî rızadır. Kul, ilâhî rızaya yönelik bir irade beyanına sahip olmadan tevazu sahibi bir kul ve hamd üzere bir insan olabilmeyi garanti altına alamaz.

O yüzden dönüşüm, süreklilik arz eder. Öz eleştiri sonrası artık ilhama açıklığı öne çıkar. Nefs-i mülhime, insana ilâhî nefhaların ulaşması ve kendisini daha ileri taşıyacak tutum, tavır, davranış, düşünce ve fikirlerin ulaşmasına yönelik kişinin kendisini buna açık halde tutmayı başarmasıdır. Gelen ilhamın ilahi bir nefha oluşu ile şeytani bir vesvese oluşunu ayrıştıracak bir şuura ihtiyaç vardır. Nefs-i mülhime makamındaki kişi, ilham ve keşfe nail olur. Allahu Teâlâ’ya yaklaşmanın derdindedir. İsteklerini dizginler, gaflete ve günaha çeken işlerden uzak durmaya çalışır. Nefsin telkin ettiği meşru olmayan hazlardan ve isteklerden kaçınır, vaktini hayırlı ameller ve iyiliklerle geçirir.

Dönüşüm devam edecektir ve bu süreçte ilâhî yardım ile birlikte mutmain bir nefse erişecektir. Artık yaptığı her şeyi mutmain bir tutum ile ilahi rızaya bağlı olarak gerçekleştirmenin itminanına taşıyacaktır. Bu büyük bir güven sağlayacaktır kişiye… Kendi dönüşümünü sağlarken, itminan sahibi biri olmak, onu günahlardan ve kötülüklerden korurken, insan ilişkilerini de iyilik ve adalet üzere merhametle kurmaya yöneltir. Bu halin muhafazası ise önemli ve geri dönüşü olmamalıdır ki dönüşüm kendi katmanları üzere devam edebilsin. İşte bu noktada artık ilahi rızaya erişme mümkün hale gelir. Kişi, Rabb’inden razı olarak varlığını idame ederken, her olay, olgu, durum ve duruşunu da ilâhî rıza ile irtibatlı kılarak dönüşümünün hakikat üzere ve hakikatli bir düzeyde gerçekleşmesini, değişimini ve gelişimini de bu çizgiyi sürdürmeye matuf bir şekilde düzenlemesini yapmaya muktedir kılar. Artık o Allah’tan razı iken Allah da ondan razı hale gelir. Bu rıza kulu daha yükseğe çıkaracak bir dönüşüme hazırlar. Artık rıza olmadan bir adım bile atmaya mecali olmayacaktır. Kendini ilâhî rızaya adamış ve hayatının anlamı olarak bunu kendisine yol bilmiştir. Bu biliş ve şuur onu umuda ve bu umudu da onun razı olunan kul oluşuna taşır.

Bu serüven kişiyi ilânihaye kötülükten uzak kılarken, iyiliğe yönelik ilgisini ve desteğini sürdürmeye vesile olur. Yol bitmez! Yolculuk tükenmez! Ölüm yeni bir yolculuğun mekânı olacaktır. Bu şuur kulu saf bir hale dönüştürür ve Allah’ın kulunu istediği biçimde yarattığı olgu gerçekleşmiş olur, hakikat tezahür eder. Bunu sağlayan kul, artık ilâhî rıza ile birlikte ilahi inayete mazhar olur ve ‘Gir kullarımın arasına, gir cennetime’ hitabına mazhar olur.

Dünyevi kaygılar, kibirli tavırlar, şehevi duygular ise tersine bir dönüşümü başlatır ve kişiyi alçaltır. Yükseliş ile alçalış arasında kul, nereye yöneleceğini elçinin örnekliği üzerinden öğrenir ve görür. Öz eleştiri bu görmeyi ve öğrenmeyi sağlıklı bir zeminde yürütmeye imkân sağlar… Ne oldum demeden ne olacağım diyerek yol alanlar, ilâhî inayete mazhar olurlar…

 

0 0 Yorumlar
Puan
Bildir
guest

0 Yorum
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle
DOSYA
Psiko-Sosyal Açıdan Güvenin Yitimi...
Ferhat Kardaş
Meçhulden Maluma Bir Sefer: “Öz”ün Muhasebesi...
Muhammed Ali Alioğlu
Teknolojinin Bilinen ve Bilinmeyen Karanlık Yüzü...
Sadi Özgül
Müslüman Toplumlarda Eleştiri ve Öz Eleştiri İhtiy...
Mahmut Hakkı Akın
İktidar Müslümanlığı Gölge Yanıyla Yüzleşmeden…...
Nihal Bengisu Karaca
RÖPÖRTAJLAR
“Reform edilmesi gereken bir şey varsa o da modern...
Recep Şentürk
Öz eleştiri, varlığımızı geleceğe taşıma konusunda...
Temel Hazıroğlu
“Gazze” demek şahitler diyarı demektir....
Muhammed Emin Yıldırım
“Şahitlik; her zaman ve zeminde hakkı söyleme, hak...
Şinasi Gündüz
“Doğu Türkistan Çin’in bir parçası değildir."...
Hidayet Oğuzhan
SİRET-İ İNSAN
Savaşın Çocukları
Bahriye Kaman
Toplumun Kurucu Hücresi Olan Ailede Örneklik Vasfı...
Bahriye Kaman
Lider, Önder, Rehber!
Bahriye Kaman
Göçebe Ruhu
Bahriye Kaman
Nitelikler ve Roller
Bahriye Kaman
SİNEMA
Sinema Sanat Olmasaydı, Çoktan Bitmişti......
Abdülhamit Güler
Doğu Türkistan, Filistin ve Diğerleri: Sinemada Ek...
Abdülhamit Güler
Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak. Ama!...
Abdülhamit Güler
Bu Film, Böyle Devam Edemez!
Abdülhamit Güler
Göstermenin Mesuliyetinde Sinemanın Örnekliği...
Abdülhamit Güler
GEZİ-YORUM
Doğunun Tüm Yolları Erzurum'dan Geçer...
Mikail Çolak
Mağrur Bir Tarih Ribatı Gibi Dimdik Ayaktadır Kâşg...
Mikail Çolak
Prizren’de Osmanlı Evladı Olmak
Mikail Çolak
Vakur ve Mahzun Bir Efsanedir: Kudüs...
Mikail Çolak
Habib-i Neccâr’ın Gözyaşları
Mikail Çolak
SAHABİ BİYOGRAFİSİ
Ya Hanzala Münafık Olmuş Olsaydı?...
Rumeysa Döğer
Leyla “A” dır
Rumeysa Döğer
Son Dokunuş Sahibi: Kusem b. Abbas
Rumeysa Döğer
F Tipi Dünya
Rumeysa Döğer
Afrâ bint Ubeyd Yüzlü Kadınların Zamanından…...
Rumeysa Döğer
NEBEVİ VARİSLER
Ubey b. Kâ'b: Allah’ın Seçtiği Muallim...
Damla Mıdış
Ümmü Seleme
Hayrunnisa Duran
Allame Muhammed Salih Damollam
İkra Nur Demir
Mücâhid b. Cebr
Damla Mıdış
Takvâ Sahiplerinin Öncüsü Hasan Basrî...
Beyza Durna
Scroll Up
0
Düşüncelerinizi çok isterim, lütfen yorum yapın.x