Siyer ilmi söz konusu olduğunda adı ilk akla gelen isimlerden birisidir İbnSa’d. “Karşılaştırmalı Nakil Dönemi” olarak adlandırılan klasik dönem siyer yazıcılığının ilk müellifi olarak da kabul edilir. Başta sahâbe, tabiîn ve etbau’t-tâbiînden olmak üzere toplamda 5500’ü aşkın tercemeyi/biyografiyi barından siyer literatüründeki tabakât türünün ilk örneği Kitabu’t-Tabakâti’l-kebîreseri ile tanınır.
Asıl adı EbûAbdillâh Muhammed b. Sa’d b. Menî el-Kâtib el-Hâşimî el-Basrî el-Bağdâdî’dir. Basra’da doğmuştur. Doğum yılı ile ilgili olarak 160/777 veya 168/784 olarak iki farklı tarihlendirme söz konusudur. Nisbesi, babası veya dedesinin Hz. Abbas soyunun âzatlısı olmasından dolayı Mevlâ Benî Hâşim veya Kureşî’dir. Bazı kaynaklarda ise Kureyş’in Benî Zühre koluna mensubiyetinden dolayı Zührî olduğu da zikredilmektedir. Yakın dostluğu bulunan hocası el-Vâkıdî’den (v. 207/823) dolayı “kâtibü’l-Vâkıdî”(Vâkıdî’nin katibi),“sâhibü’l-Vâkıdî”(Vâkıdî’nin dostu),“gulâmü’l-Vâkıdî”(Vâkıdî’nin kölesi/evladı) şeklinde lakaplarla anılmıştır. 4 Cemaziyelahir 230 Pazar günü (16 Şubat 845) 62 yaşında iken Bağdat’ta vefat etmiş ve Babu’ş-Şam kabristanına defnedilmiştir.
Yaşadığı dönem ve özellikleri
İbnSa’d’ın yaşadığı dönem, İslam siyasî ve kültür tarihi bakımından oldukça hareketli ve çalkantılı, bir o kadar da zengin ve önemli gelişmelerin yaşandığı yıllardır.
Siyaset alemi bakımından İslam coğrafyasında Abbasîlerin hakimiyeti söz konusudur. Sırasıyla Mehdî (775-785), Hârunürreşîd (786-809), Emîn (809-813), Me’mûn (813-833), Mu’tasım (833-842) ve Vâsık (842-847) gibi güçlü halifeleri sayesinde Abbasîler’in, siyasî birliği temin etmiş, devletin kuruluş aşamasını tamamlamış bir halde iktidarlarının zirvesinde olduğu yıllardır.
Dönemin dinî ve ilmî çevresinde ise Ehl-i Sünnet, Şia, Haricîlik, Mutezile, Kaderiyye, Cebriyye gibi pek çok mezhep ve düşünce hareketleri yavaş yavaş sistematik bir yapıya kavuşmaya ve aralarındaki fikri ayrılıklar derinleşmeye başlamıştır. Üstelik ilmi-fikrî ayrılıkların birer siyasî argümana dönüşüp, mezhepsel ayrılıkların kemikleşmeye başladığına da şahit olmaktayız. Örneğin, özünde ilmî bir tartışma gibi görünmesine rağmen arkasındaki siyasî baskı nedeniyle meselenin çok farklı boyutlara taşındığı “Mihne / Halku’l-Kur’ân” olayı, dönemin dokusunu anlamamız için bizlere önemli ipuçları vermektedir.
İlim dünyası açısından “musannefler dönemi” olarak tasvir edilen o yıllarda, başta Mekke ve Medine olmak üzere Bağdat, Basra, Kûfe, Şam, Kayrevan, Merv, Semerkand ve Buhara şehirleri önemli ilim merkezleridir. Bu şehirler, âlimlerin buluştukları mekanlar olmaları dolayısıyla İslam coğrafyasının farklı yerlerinden gelen ilim sevdalısı talebelerin de uğrak merkezleri olmuştur. Ayrıca Abbasî halifelerinin bizzat ilgi ve desteğiyle tesis edilen “Beytü’l-hikme” bünyesinde başlayan tercüme faaliyetleri ile birlikte İslam dışı farklı din, kültür ve medeniyetlerin İslam coğrafyasındaki tesirlerinin de arttığı bir dönemdir o yıllar. Görüldüğü gibi İbnSa’d’ın yaşadığı yıllar, sosyo-kültürel ve ilmî bakımdan oldukça renkli, çeşitli ve münbit bir ortamdır. İbnSa’d’ın da bu ortamdan oldukça istifade etmiş olduğu eserleri incelendiğinde gayet net anlaşılmaktadır.
İlmî hayatı ve şahsiyeti
İbn Sa’d, ilk tahsiline doğduğu şehir olan Basra’da erken yaşlarda başlamış, bir çoğu tâbiîn ve tebe-i tabiînden olmak üzere Vekî b. Cerrâh, EbûÂsım en-Nebîl, Ârim b. Fazl, İsmâil b. Uleyye, Affân b. Müslim ve Ebü’l-Velîd et-Tayâlisî gibi âlimlerden Arap dili, edebiyat, tefsir ve hadis alanlarında eğitim görmüş. Basra’dan sonra ilim yolculuğunu Kûfe, Bağdat, Rakka, Dımaşk, Mekke ve Medine’de devam ettiren İbn Sa’d, buralarda meşhur âlimlerin ders halkalarına katılmıştır. Hz. Osman ailesinin azadlısı EbûAlkame el-Ferevî ile Medine’de görüştüğünde yirmili yaşlarda olduğu rivayet edilir. Mekke ve Medine’deki ikamet yıllarında Hz. Peygamber’in (sas) gazve ve seriyyelerinin geçtiği bölgeleri de inceleme imkanı bulmuştur.
İbnSaʻd, Medine sonrasında dönemin siyasî ve kültür başkenti olan Bağdat’a yaklaşık 200/815 yılında gelir. Vefatına kadar da burada yaşamıştır. Ünlü tarihçi, megâzî müellifi -o sıralarda kadılık vazifesini yürüten- hocası Vâkıdî ile Bağdat’ta tanışır. Son derece vefalı bir talebe olarak hocasının vefatına kadar onun yanından hiç ayrılmaz, kâtipliğini yapıp hocasının engin ilmî birikiminden ve zengin kütüphanesinden istifade etmek suretiyle kendini geliştirir. Özellikle hocasının vefatından sonra onun yerini almasıyla hatırı sayılır bir üne kavuşan İbn Sa’d’ın adı, o yıllarda Bağdat’ın en meşhur yedi fakih ve muhaddisinden biri olarak çokça zikredilmektedir. Her nimetin bir külfeti olması hasebiyle, halife Me’mûn tarafından görevlendirilen Bağdat valisi İshak b. İbrahim tarafından Halku’l-Kur’ân meselesi çerçevesinde meşhur alimler ile birlikte o da sorgulanır. Neticede verdiği cevaplar ile siyasî otoritenin baskısından kurtulmayı başarır. Her ne kadar onun bu sorguda verdiği cevaplar ile Mu’tezile’ye yaklaştığı iddia edilmiş ise de başta bu mihne hadisesinin mağduru Ahmed b. Hanbel olmak üzere hiçbir alim, bu konuda kendisini tenkit etmemiştir. Hatta Ahmed b. Hanbel’in sonraları İbnSa’d ile ilmi münasebetlerini devam ettirdiği kaynaklarda zikredilmektedir. Ayrıca cerh ve ta’dil alimlerinin bir çoğunun da İbnSa’d’ı bu konuda (Halku’l-Kur’ân meselesinde) bir tenkide tabi tutmadıkları görülmektedir.
İlmî şahsiyeti açısından alanının uzmanı âlimler onu hep şerefli, faziletli, doğru sözlü ve genellikle sika bir kimse olarak tarif etmişlerdir. Büyük hadis alimi el-Hatîb el-Bağdâdî: “İbn Sa’d; ilim, fazilet ve adalet ehlidir. Kitabına aldığı hadisleri çoğunlukla inceledikten sonra yazması kendisinin doğruluğunu gösterir.” demiştir. Yine İbnü’n-Nedîm: “Hâli mestur bir sika, sahâbî ve tâbiînahbârında âlimdir.” diyerek, onun hakkındaki görüşünü, durumu biraz kapalı bulsa da olumlu bir şekilde beyan etmiştir. İbn Hacer ve Zehebî gibi alimler de ondan hep bu minval üzere olumlu bir şekilde bahsetmişlerdir. Hatta bazı alimler “Hocası (Vâkıdî) zayıf, ancak kendisi sikâdır” demek suretiyle onu farklı bir kategoride değerlendirdiklerini belirtmişlerdir. İlmî hayatının zenginliği bağlamında oldukça velûd bir müellif olan İbn Sa’d’ın bu özelliğini talebesi el-Hüseyn b. Fehm şöyle tasvir eder: “İbn Saʻd’ın ilmi, hadisi, rivâyeti ve kitapları çoktu.”
Hocaları ve talebeleri
İlim dünyası için bir şahsiyetin önemi iki özelliğinden anlaşılır. Birincisi, ders aldığı hocaları ki bu onun hangi gelenekten beslendiğini gösterir. İkincisi ise yetiştirdiği talebelerinden ki bu da onun ilim dünyasına olan tesirinin somut bir göstergesidir. Bu bağlamda İbnSa’d’ın başta Vâkıdî olmak üzere, birçok birebir ders aldığı hocaları olduğu gibi, eserlerinden ve rivayetlerinden faydalandığı hocaları da olmuştur. O büyük hadis hâfızı EbûNuʻaym el-Fadl b. Dükeyn’den (v. 219/834), Bağdat muhaddisi diye anılan Affân b. Müslim’den (v. 220/835), tarihçi ve ensâb âlimi Medâinî’den (v. 228/843), dil ve edebiyat âlimi Ebû Zeyd el-Ensârî’den (v. 215/830), hadis âlimi ve hâfız, Süfyân b. Uyeyne’den (v. 198/814) ve hadis âlimi Hâlid b. Mahled’den (v. 213/828) dersler almıştır. Ayrıca İbn Sa’d, başta Musa b. Ukbe (v. 141/759) ve Muhammed b. İshâk (v. 150/767) olmak üzere, Maʻmer b. Râşid (v. 154 /771), EbûMaʻşer es-Sindî (v. 170 /787), Maʻn b. İsa (v. 198/814) gibi alimlerden de eserleri ve rivayetleri üzerinden istifade etmiştir.
İbn Sa’d’ın talebelerine gelince, hocası kadar şöhrete sahip olan tarihçi ve nesep âlimi Ahmed b. Yahya b. Hâlid el-Belâzürî (v. 279/892), nahiv ve dil âlimi Ahmed b. Ubeyd (v. 278/891), muhaddis ve büyük bir zahid olan Ebû Bekir b. Ebi’d-Dünya (v. 281/894), hadis âlimi el-Hâris b. Muhammed b. Ebi Üsâme (v. 282/895) ve Tabakât’ın da râvilerinden olan el-Hüseyn b. Muhammed b. Abdurrahman b. Fehm el-Bağdâdî (v. 289/901) en çok bilinenleridir.
Eserleri
1. Kitâbü’t-Tabakâti’l-kebîr. Kaynaklarda et-Tabakâtü’l-kebîrveya et-Tabakâtü’l-kübrâ adıyla da zikredilen bu eser ilk tabakât kitabı olma özelliğine sahiptir. Esas itibariyle iki ana bölümden oluşan eserin, ilk bölümü Hz. Peygamber’in hayatının anlatıldığı siyer-meğazi kısmından oluşmaktadır. İkinci bölümde ise başta sahâbe, tabiîn ve etbau’t-tabiîn olmak üzere hanımların da yer aldığı toplamda 5500 küsur şahsın biyografisi yer alır. Günümüzde eserin hem batıda hem de İslam coğrafyasında birden çok tahkikli neşri mevcut olup, başta İngilizce, Almanca ve Farsça olmak üzere birden çok dile de çevrilmiştir. En son olarak ise 2014 yılında Siyer Yayınları tarafından bir cildi dizin olmak üzere 11 cilt halinde Türkçe’ye kazandırılmıştır.
2. Kitâbü’t-Tabakâti’s-sagîr: İbnSa’d’ınet-Tabakâtü’l-kübrâ’dan önce ve onun planına uygun olarak yazdığı bir kitaptır. Kitâbü’t-Tabakâti’s-sagîr adıyla iki cilt halinde 2009 yılında Tunus’ta neşredilmiştir.
3.et-Târîh: Zehebî’nin rivayetine göre İbnSa’d böyle bir kitap yazmıştır. Ancak bu bilgi diğer kaynaklarca teyid edilememiştir.
4. Ahbârü’n-nebî: İbnü’n-Nedîm, diğer kaynaklardan farklı olarak İbnSa’d’ın böyle bir çalışmasından bahsetmektedir.
5.el-Kasîdetü’l-hulvâniyyefi’ftihâri’l-Kahtâniyyîn ‘ale’l-‘Adnâniyyîn: Fuat Sezgin, İbnSa’d’ın böyle bir kasidesi olduğunu ve buna Kahire’de bir şerh yazdığından bahsetmektedir.
6. ez-Zührufü’l-kasrî fî tercemetiEbîSa‘îd el-Basrî: Bağdatlı İsmail Paşa, İbnSaʻd’ın bu isimle bir kitap yazdığını ve eserin Hasan-ı Basrî’nin hayatını konu aldığını belirtmektedir. Ancak bu eserin nüshaları veya İbnSa’d’a aidiyetine dair kaynaklarda herhangi bir bilgi tespit edilememiştir.
Kaynakça
Fayda, Mustafa, “İbn Sa’d”, DİA, İstanbul 1999, XX, 294-297.
İbn Sa’d, Kitâbu’t-Tabakâti’l-kebîr (nşr. Ali Muhammed Ömer, Kahire 2001), (trc. Musa Kazım Yılmaz), Siyer Yay., İstanbul 2014, I, neşredenin takdimi, s. xlv-xlix.
Kelpetin, Mahmut, “İbnSa’d’ın Hayatı, Eserleri, Hocaları ve Talebeleri”, Bir Alim Bir Eser-İbn Sa’d ve Tabakât Sempozyum Bildirileri-, Siyer Yay., İstanbul 2014, s. 69-81.
Öz, Şaban, İlk siyer kaynakları ve müellifleri, İsar Vakfı Yay., İstanbul 2008, s. 445-450
Bakırcıoğlu, Mehmet Zeki, İbn Sa’d’ın et-Tabakâtü’l-Kübrâ’sındakiSahâbe Bilgisi (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Sakarya 2007, s. 6-10.
Özdemir, Mehmet, “İbn Sa’d’ın Yaşadığı Dönem ve Çevre”, Bir Alim Bir Eser-İbn Sa’d ve Tabakât Sempozyum Bildirileri-, Siyer Yay., İstanbul 2014, s. 25-67.
Yücesoy, Hayrettin, “Mihne”, DİA, İstanbul 2005, XXX, 26-28.
Yıldırım, Muhammed Emin, “Bir Alim Bir Eser”, Bir Alim Bir Eser-İbnSa’d ve Tabakât Sempozyum Bildirileri-, Siyer Yay., İstanbul 2014, s. 9-24.
Kaya, Mahmut, “Beytülhikme”, DİA, İstanbul 1992, VI, 88-89.