Muhterem Hocam, malumunuz siyerin en temel kaynağı Kur’an-ı Kerim’dir. Siyer-Kur’an ilişkisi bağlamında, Hz. Peygamber’in ve aziz kitabımız Kur’an-ı Kerim’in anlaşılması konusunda neler söylersiniz?
Kur’an-ı Kerîm, bize tanıttığı peygamberlerin hiç birisinin biyografisini vermez. Onların hayatlarından, misyonları açısından ibret konusu olacak örnek olayları, tevhid mücadelelerini anlatır.
Sözünü ettiğimiz genel uygulamaya uygun olarak Kur’an-ı Kerim’de Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in peygamberlik öncesi hayatı, ayrıntılı bir şekilde yer almamaktadır. Sadece Duhâ Sûresi’nde kendisine yönelik ilâhî ikramlar hatırlatılırken Hz. Peygamber’in başta yetîm olduğuna ve bir-iki durumuna dikkat çekilmektedir:
“O, seni yetim bulup barındırmadı mı? Şaşırmış bulup da yol göstermedi mi? Seni fakir bulup zengin etmedi mi?”[1]
Öte yandan genelde peygamberlerin, peygamber olarak seçilmeden önce, riyazât ve ibadetle vahyi telakkiye hazırlandıkları bilinmektedir. Hz. Peygamber’in de kendisine vahiy gelmeden önce, Hira mağarasında ibadetle meşgul olduğu ve gördüğü sâdık rüyalarla bu tür bir hazırlığa tabi tutulduğu açıktır.
İnşirah Sûresi’nde de, bu hazırlık cümlesinden olmak üzere Şerh-i sadr’dan maksat şakk-ı sadr mıdır, değil midir?tartışmaları bir yana onun göğsünün açılıp gönlünün arıtıldığına, yükünün hafifletildiğine dikkat çekilmektedir: “Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi?”[2]
Bir de peygamberlik öncesi hayatı hakkında Kur’an-ı Kerim’de Hz. Peygamber’in emin olduğu vurgulanmıştır:
“Ben daha önce yıllarca aranızda bulundum. Hiç düşünmüyor musunuz?”[3]ve “Yoksa peygamberlerini tanımadıkları (onun doğruluğunu, dürüstlülüğünü bilmedikleri) için mi onu inkâr ediyorlar?”[4]âyetleri, Hz. Peygamber’in peygamberlik öncesinde emin/güvenilir bir kişiliğe ve temiz bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir.
Kur’an-ı Kerîm, âlemlere rahmet, hidâyet rehberi ve en güzel örnek olarak gönderilmiş bulunan Hz. Peygamber’in örnek alınmasını, sevilmesini ona uyulmasını emretmiştir. Hz. Peygamber’in çocukluğu, toplumunun dinî ve ahlâkî durumu, peygamberliği, tebliğde karşılaştığı zorluklar, aile hayatı, gazve ve seriyyeleri, ashâbının bazı durumları Kur’an-ı Kerîm’de anlatılmıştır. Bütün bunlar, Siyer-i Nebi’nin tam anlamıyla tanınması ve Kur’an âyetlerinin eksiksiz anlaşılması gayesine yöneliktir. Yani -sizin de soruda belirttiğiniz gibi Siyer-i Nebî’nin baş ve birinci kaynağı Kur’an-ı Kerim’dir.Bu sebeple,
Hüsn-i Kur’ân’ı görür insan, olur hayrân sana,
Dest-i kudretle yazılmış hilyedir Kur’an sana![5]
diyen şâir Muallim Nâci hiç de haksız sayılmaz.
Kur’an-ı Kerîm’in şehâdeti ve tanıtımı sebebiyle Hz. Peygamber’in sîretinden daha sahih ve mevsûk bir siyer anlatımı tarihin sayfalarına intikal etmiş değildir.
Hz. Aişe annemizin “Onun yaşayışı Kur’an’dan ibaretti”[6] sözü ile İmam-ı a’zam Ebu Hanife’nin “Levle’s-sünnemâ fehime ehadünminne’l-Kur’an/ Sünnet-i seniyye olmasaydı, bizden hiç kimse Kur’an-ı Kerim’i anlayamazdı”[7]tespitini bir arada okuyup düşünmek Kur’an-Siyer-Sünnet birlikteliğini anlamak için yeterlidir.
[1]Duhâ, 93/6-8.
[2]İnşirâh, 94/1.
[3]Yunus 10/ 16.
[4]el-Mü’minûn 23/69
[5]Şiirin güncel yaklaşık anlamı şöyledir: “[Ey Muhammed!(sas)] sendeki Kur’an’ın güzelliklerini, ahlakını gören sana hayran olur. Kur’an, adeta Allah’ın kudret eliyle yazılmış senin bir biyografindir (hilyendir).” (Ed.)
[6]Müslim, 746.
[7]Şa’rânî, Mîzan, I, 47.