Bir örnekliğin oluşumu belirli bir tecrübî birikimin varlık sahasına çıkması ile öne çıkabilecek bir olgudur. Örneklik, bir sosyal ve bireysel değişimin temelini işaret ederken, yeni bir birey/fert ve sosyal yaşamın da ön habercisi konumundadır. Örneklik, bir temsiliyet içerdiği gibi bir işaret etme olgusunu da beraberinde taşır. Örneklik, içerden dışarıya doğru bir değişimin mihveri olarak kemale doğru bir yürüyüşün kurucu unsurudur.
İnsan, taklit üzerinden öğrenir. Aristo üstadın kendi döneminde söylediği bu veciz söz, bize insan öğreniminin neye tekabül ettiği konusunu açıklığa kavuşturur. Taklit, genelde itibarsızlaştırılan bir olgu iken, aslında bu itibarsızlaştırmada yatan yeni bir gerçekliğin inşasındaki başat rolüdür. Yani taklidi eleştiriye tabi kılarken de yine taklit üzerinden bunu sağlamaya matuf bir yol ve yöntem kullanılmaktadır. O yüzden örneklik, değişim ve dönüşümün, yenilenmenin ve yeniliğin yeniden hayata geçirilmesindeki en temel öğedir. Bu örnekliğin tam olarak uygulamada yer bulup bulmamasına göre biçim kazanan bir olgudur. Örnekliğin gücü, taklidin pürüzsüz bir şekilde gerçekleşmesine zemin oluşturur. Propaganda, reklam ve rol modeller üzerinden oluşturulan rüzgâr bir taklit furyasından başka bir işe yaramamaktadır. O yüzden taklide yönelik eleştirilerin gerçeklik zemininde bir karşılığı olmamaktadır.
Örneklik, ilâhî dinin temsili söz konusu olduğunda ise durum biraz daha farklılık kazanır. Burada temsiliyet liyakati kesbeden kişide kendisini aşan bir olgu içinde karakter kazandığı anlamını taşır. Yani tarihsel bağlamda ilk örnekliği nübüvvet üzerinden Âdem (as) göstermiştir. O da öğrenimini ilâhî bilgi üzerinden ilâhî inayet ile kazanmıştır. Tevbe etmenin neliği kadar, hangi kelimeleri kullanacağı da kendisine bildirilmiştir. Zaten nübüvvet, örnekliğini ilâhî inayet ile gerçekleştirdiği için aşkın bir karakter taşır. Peygamber, kendisine tâbi olan ve iman eden kullar açısından bir ‘örnek ahlâk’ı işaret eder. Bu örnek ahlâk ise ilâhî inayet ile kendisine tevdi edilmiş, boyun eğdirilmiş bir karakteri işaret eder. Bu örneklikte hem ‘gönderilen bilgi’ ve hem de bu bilginin uygulamada neye tekabül ettiği konusunda ‘örnekliği’ de içinde taşıdığı beyan edilmiştir.
Örnekliğin iki boyutu olduğu açık bir şekilde gözlenmektedir peygamber örnekliğinde… Peygamberler, tam bir temsiliyet açısından ilâhî terbiye ile edeplenmek ve adabı öğrenmekle yükümlü olduğu kadar, başka insanlar açısından da terbiye edici bir öğretmen görevi görmektedir. Eğitim ve öğretimin birlikte tek potada buluştuğu zemin örneklik zeminidir. İyi bir öğretmen -hem bilgi yönünde ve hem de ahlâk yönünde- bilginin uygulamada biçim kazanması bağlamında bir örneklik göstererek, öğrencilerin iyi yetişmesinde aracılık eder.
Örnekliğin ilâhî boyutunu göz ardı etmeden, tamamlanmış bir örnekliğe ulaşmak imkânsız gibidir. Tarihsel tecrübe bize gösterir ki örnekliğin güçlü bir şekilde biçim kazanmadaki etkisi tartışılmaz! Ama bu tecrübe, eğer sağlam ve sahih bir bilgiye yaslanmazsa sorunlu bir zemine kaymak durumunda kalacaktır. Örneklik salt bir olgu olarak varlık kazanması, insan olmanın ve eğitim ile öğretiminin bir parçası olarak temel bir karaktere sahiptir. Her düşünce, kendi örnekliğini inşa edebilecek bireyleri var etmede başarı kazandığında örnekliği hayata geçirebilir. Tarih boyunca bu örnekliklere rastlamak mümkündür. Ama ilâhî rehberliğin insanı kurtuluşa ve huzura taşıyan boyutunu sağlama ve genellik kazanmadaki beceri açısından bakıldığı zaman salt olgusal bir örneklik hep bir zaafı içinde taşıdığı gibi sonunu da kendinde taşır.
Son Peygamber’in (sas) örnekliği, ‘en güzel ahlâk’ örnekliğini tamamlamak için gönderildiği meselesi, tarihsel tecrübede insan yaşamının üzerine bina edildiği dinamik yapının ne kadar güçlü bir zemine sahip olduğunu göstermesi bakımından önemli olduğu kadar, insanlığın sonuna doğru yaklaşıldığını da işaret eden bir durum olarak kayıtlara geçmesi önemlidir. İşte bu örneklik, kendisinden sonraki bütün insanlar açısından bir örneklik ve temsiliyeti işaret eder.
Müslüman tecrübe açısından peygamberin konumu ikili muhteva ile birlikte düşünülmesi, ilâhî rehberlik ile kayıtlı bir örnekliğin sahâbe için taşıdığı önem ve bir örnekliği doğru anlamak ve rehber olarak görerek onunla eğitimini tamamlamanın önceliğini görmek açısından da önemli bir olgudur. Yani sahâbe, peygamber döneminde yaşamanın onlara sağladığı önemli sorumluluğu yerine getirdiği zaman kendisinden sonraki insanlar ve Müslümanlar açısından tam bir örneklik teşkil edeceğini bilerek sorumluluğunu üstlenmiştir. O yüzden sahâbîler gökteki yıldızlar ile eşleştirilerek, yol göstericiliklerine işaret edilmiştir.
İlk peygamberden son peygambere kadar her peygamberin kendi toplumunda gerçekleştirdiği örneklik ve bu tarihsel tecrübede oluşan yanlışlara karşı yeni bir peygamber ile ıslah edilme olgusu, Son Peygamber’in (sas) olgunlaştırılmış bir örneklik/temsiliyet ile karşı karşıya bırakıldığını göstermektedir. O yüzden Son Peygamber, olgunlaştırılmış bir örneklik ile kendisinden sonraki bütün insanlar için bir temsiliyet rehberliğini yerine getirmiştir. Bu da insanların rüştüne ermesini ve aklî yeteneği ile hakikati görebilecek bir istidada kavuştuğunu gösterir. İşte bu yüzden yeni bir peygamber gönderilmeyeceği gibi her insan tekinin sorumluluğu da bizatihi kendisine yüklenmiştir.
Sahâbenin öğretimi, en yetkin öğretici tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu yüzden sahâbe Müslümanlar açısından önemli bir örnekliktir. Bu örnekliği dikkate almak, nübüvvetin örnekliğini de doğru bir zeminde kavramak anlamına geleceğini belirlemek önemlidir. Tabiîn dönemi ise ilk örnekliği görmese de ilk örneklik tarafından terbiye edilmiş bir neslin örnekliğine şahitlik etmiştir. Bu, örnekliğin tarihsel tecrübe mirası açısından bakıldığında önemli bir yere sahip olduğunu gösterir. Bu üç nesil; peygamber, sahâbe ve tabiîn örnekliğin tam teşekküllü bir şekilde diğer insanlara ulaştırılmasında önemli bir işlevselliğe sahiptir. Bu aynı zamanda her üç dönemde meydana gelen sapmalar karşısında örnekliğin düzeltici, ıslah edici boyutunu da işaret eder.
Bugün mevcut durum açısından örnekliğin konumunu yeniden düşünmekte yarar var. Tarihsel bir tecrübe söz konusudur. Bu tarihsel tecrübede yanlışlar ve doğrular iç içe aktarıla gelmiştir. O saf örnekliğin süreç içinde bir usûl çerçevesinde geliştirildiği malumdur. Bu usûl çerçevesinde farklı yöntemler geliştirildiği bilinmektedir. İşte bu noktada tarihsel bir tecrübenin sahih ve gerçeklik boyutunu ayrı değerlendirmekte yarar var. Sahih ve gerçeklik arasındaki ayrım dikkate sunulmadan bugün örnekliği doğru idrak etmek sorunlu olacaktır. Sahih, hakikat ile bağı güçlü olan ve yanlış olma ihtimali kalmayandır. Bu yorumu dışarıda tutan ve ilk örneğe, nübüvvetin temsil ettiği peygamberin örnekliğinin tarihsel tecrübe ışığında bize kadar ulaştığını ve buna uygun tarihsel bir mirasa sahip olduğumuzu, bugüne gelmesinde örnek olan âlimlerin ilim ve amel bütünlüğü içinde varlıklarını izhar ederek örnek olduklarına işaret eder. İşte bugün Müslüman için yeni bir örneklik inşa edilecekse bu ilk örnekliğin tarihsel tecrübe ışığında geliştirildiği aşamalara dikkat kesilerek bugüne yönelik boyutunu ilim ve amel arasındaki sahih ilişkiyi kurarak yeniden inşa etme zorunluluğunu yerine getirmekte yatmaktadır.
Dolayısıyla iç mantığı açısından nesnel, hakikate açıklık, doğruya ve gerçeğe meyilli bir psikolojik vasat üzerinden kendisini ilâhî inayet üzerinden ilâhî rehberliğe açık kılarak bu örnekliği kişi inşa edebilir. Mevcut tartışma zemini yerine ilâhî rızayı maksat olarak kabul ederek, Allah’ın insana yüklediği sorumluluğu yerine getirme konusundaki hassasiyeti önceleyerek, kaotik zeminin dışında kalabilen, yaşamın çok katmanlılığı yanında nefsin çok katmanlılığını dikkate alarak, her katmanın kendi hakkını vererek olgunlaşmak ve örneklik düzeyine çıkmak mümkün hale gelir. Bu örneklik ile yeni bir düşünce ve eylemliliğin olgusal düzeyde gerçeklik kazanmasına zemin oluşturulabilir. Burada modern algılara teslim olmadan hakikati temsil liyakati kesbedecek bir ruh olgunluğuna sahip olmak önem arz eder.
Çok katmanlı bir yaşam ve çok katmanlı bir nefs/benlik, tecrübe ışığında rüşte doğru yolculuğunu sürdürme imkânı için gerekli olan şart: Her katmanı kendi alanında doğru bir zemine yerleştirmek ve onu diğer katman ile özdeşleştirerek değil, tamamlayıcı bir unsur olarak düşünerek temsiliyet kesbedilmesidir. İşte bu noktada Müslüman kişi, örnek bir insan olarak kendi etrafındaki insanlara doğru örnek olarak onlarında doğru bir zemine ulaşmalarına aracılık eder. Bu noktada tarihsel tecrübenin sağladığı zemini dikkate almanın zorunluluğunu dikkatten kaçırmamak gerekir. Tarihsel kopukluğu yaşayan birinin tam bir örneklik ortaya koyması beklenmemelidir. Ayrıca yorum üzerinden kişinin içinde var olduğu kültürel kodlar tarafından belirlenmişliği içinde vahiy ve peygamber ile kuracağı sorunlu ilişkide bir örneklik inşa etmenin imkânsızlığını son iki yüz yılın tecrübesi zaten bize göstermiştir.
Tarihsel tecrübede örneklik demek, tarihsel süreçte meydana gelen olumlu veya olumsuz her şeyi dikkate alarak yeni olumsuzluklara dikkat kesilerek olumlu olana yönelmek ve böylece eksiksiz bir örnekliği temsiliyet makamına taşıyarak bir sosyal değişime ön ayak olmaktır. İşte bu noktada bugünün bilgi yöntemleri üzerinden din ile kurulacak ilişkide sorunlu yaklaşımlar ön planda kalacağı için sahih ve sağlıklı bir örneklik inşa edilememektedir. Tarihselcilikten, salt Kur’ân’ı merkeze alan yaklaşımlara kadar, modernist bakıştan geleneksel bakışa kadar hep bir eksikliği taşıdığı, felsefi yaklaşım veya bilimsel yöntem ile din ile kurulacak ilişkinin mahiyetinin sorunlu olacağı gibi örnekliği de gerçekleştirme zeminini bulamayacağı deneyim üzerinden aşikâr kılınmıştır. Bu yüzden örnekliğin ilâhî rehberliğini dikkate almadan, ilâhî rehberlik üzerinden örnekliği temsil ederek örnek olanı rehber edinmeden, bu rehberliğe göre kendini yetiştiren ve temsil liyakati kesbeden sahâbenin örnekliğini örnek olarak görmeden ve bu örnekliği bize kadar taşımada örnek olan tabiîni dikkate almadan örneklik ile doğru bir ilişki kurulamaz!
Temsiliyet, salt bilgi ile sınırlı değildir. Temsil edilecek olan inanç ilkelerinin sağladığı amacı, hedefi ve ulaştıracağı sonu dikkate alarak örneklik yapılabilir. Bunun yolunu yordamını, usûlünü ve bu usûle dayanan yöntemi bularak örnekliği yeniden konuşmakta yarar var. Modern insanın en büyük sorunu örneklik sorunudur. Müslümanların içinde yaşadığı sorun alanının en temel sorunu da örneklik sorunudur. Bu örneklik sorunu çözülmeden başka bir şeyin çözülmesi de düşünülemez zaten!
Örneklik, modern düzlemde gerçekliğin inşası anlamını taşır. Yeni bir gerçekliğin inşası, örneklik ve temsiliyet üzerinden ortaya konabilir. Bu gerçekliğin sosyal bir gerçekliğe kavuşması ve diğer insanlar açısından da bir örneklik düzlemi oluşturması da bu örnekliğin sahih ve sahici bir zeminde oluşmasına bağlıdır.
İşte örnekliğin ilâhî rehberliğin bir izdüşümü olarak kabulü ile başlayacak yeni bir serüvende bu izdüşümü taşıyan diğer ilmi ile amil insanların rehberliği ile kurulabileceğini dikkate alarak bu konuda çalışmak ve çaba içinde olmak her mümin kulun sorumluluğunu taşıması gereken bir hedeftir.
Hedefe ulaşmada istikamet, istikametin sağlamlığı açısından ise niyet, sadakat ve samimiyet olmazsa olmaz ilkeleridir.