Bilindiği üzere Sovyetler Birliği’nin 8 Aralık 1991’de resmen dağılmasının ardından Türk Cumhuriyetleri bağımsızlıklarını kazanmış ancak bölgenin uluslararası pazarlara uzak ve denizlere doğrudan erişimi olmaması dünya ekonomisine entegrasyonlarını zorlaştırmıştır.
Ayrıca bölge devletlerinin kendi aralarındaki farklı sorunlar (sınır problemleri, demografik, dinî, ekonomik, su kaynaklarının kullanımı vb. gibi) dolayısıyla tam bir barış sağlanamamıştır. Bölgenin doğal zenginlikleri yanında stratejik önemi dış güçlerin ilgisini artırmış ve bu durum, bölge devletlerini egemenliklerini korumak için realist politikalar izlemeye sevk etmiştir. Her ne kadar aralarında rekabetçi bir iş birliği var gibi görünse de Çin “Kuşak-Yol Girişimi”, Rusya ise “Avrasya Ekonomik Birliği” oluşumları ile bölgedeki etkinliklerini artırmaya çalışmaktadır.
Bölge devletlerinin coğrafi konumu stratejik ticaret yollarının kesişme noktasında yer almakta, bu yönüyle bölge devletleri, problemlerini çözmek, ulusal güvenlik ve istikrar için uluslararası güvenlik ve iş birliği mekanizmalarına dahil olmak istemiştir. 11 Eylül terör saldırılarından sonra ABD de bu tür mekanizmalara dâhil olmuştur. Bu bağlamda Çin, Türk devletlerindeki kaynaklara erişmek için yatırım yapmakta ve bölgeyi kendisine bağlayacak güçlü bir kara ve demir yolu ile boru hatları ağı kurmaya çalışmıştır. Bağımsız Türk Devletleri bu dönemde Çin’i hem hammadde pazarı hem de ekonomi politikalarında Rusya’ya karşı bir denge unsuru olarak görmüştür.
Çin, bölgede yumuşak gücünü artırmak için “Konfüçyüs Enstitüleri” açmakta ve bölge öğrencilerine Çin’de eğitim ve burs imkânı sunmuştur. Ancak bölge halkları, Çin’in ekonomik yatırımlarına şüpheyle yaklaşmaktadır. İşsizlik oranları yüksekken, bölgedeki aşırı Çinli işçi ve göçmen varlığı, Çin karşıtı duyguları körüklemiştir. Ayrıca Çin ile 1992’den itibaren yapılan sınır anlaşmalarıyla ilgili toprak gaspları da Çin karşıtı tepkilere neden olmuştur. Çin, son yıllarda büyüyen/büyütülen ekonomik ivmesiyle bu mücadeleye dâhil olmuş ve bölgede boşalan alanları yumuşak güç unsurları ve ekonomik araçlarla doldurmaya çalışmıştır. Tarihsel ve jeo-stratejik açıdan, Çin ve Rusya arasında sıkışan bölge devletleri, “Şanghay İş birliği Örgütü”ne katılarak dengeleme politikaları geliştirmiştir. 1991 sonrası süreçte bölge devletlerinin benimsediği denge siyaseti, bölge dışı aktörlerin olumsuz etkisini azaltmış görünse de halen daha bu etkinin bölgede potansiyeli devam etmektedir.
Azerbaycan
Azerbaycan, bağımsızlık sonrası dış politikasını bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü üzerine kurmuş ve Çin’e ekonomik ve askerî potansiyel açısından önem vermiştir. Azerbaycan’ın bağımsızlığının ilk yıllarında Çin ile ilişkileri oldukça sıkıntılıydı. Azerbaycan’ın “Doğu Türkistan” politikaları Çin tarafından kabul edilemez bulunmuştu. Bu durum, Çin’in Ermenistan ile yakınlaşmasına hatta Ermenistan’a füze satmasına neden olmuştu. Ancak, Haydar Aliyev’in iktidara gelmesiyle Azerbaycan-Çin ilişkileri normalleşmiş, Çin, Ebulfeyz Elçibey dönemindeki milliyetçi söylemlerin ortadan kalkmasından memnun olmuştu. İki ülke arasındaki siyasi ilişkilerin temeli, toprak bütünlüğü ve egemenliğin tanınması ve korunması üzerine kurulmuştur. Azerbaycan’ı, Ermenistan’ın Karabağ’a saldırıları Çin’e yaklaştırmış ve bu süre zarfında iki ülke arasındaki ilişkiler stratejik bir boyuta ulaşmıştır. Çin’in “BM Güvenlik Konseyi Daimî Üyesi” olması, Azerbaycan’ın işgal altındaki Dağlık Karabağ sorununda Çin’den destek almasını gerektirmiştir.
Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi “SOCAR” ile Çin petrol şirketi “Shengli Oil”, 4 Haziran 2003 tarihinde bir anlaşma imzalayarak Çin’in Karaçukur petrol yatağının işletilmesinde ortak olmuştur. 2012-2013 yılları arasında Azerbaycan’ın BM Güvenlik Konseyi’ne daimî olmayan üye seçilmesine Çin destek vermiştir. 12 Haziran 2012 tarihinde Azerbaycan Ekonomi ve Sanayi Bakanlığı ile Çin Ticaret Bakanlığı arasında bir memorandum imzalanmış ve Azerbaycan Ekonomik Kalkınma Bakanlığı ile Uygur Özerk Bölge Hükümeti arasında “ticari-ekonomik iş birliği işçi grubu” kurulması kararlaştırılmıştır. Çin Dışişleri Bakanlığı, “iki ülke arasındaki siyasi ilişkilerin sabit, karşılıklı güvenin yüksek ve pragmatik açıdan sonuçların verimli olduğunu” belirtmiştir.
Azerbaycan’ın 2015 yılında Şanghay İş Birliği Örgütü’ne diyalog ortağı olarak katılması ve Asya Altyapı Geliştirme Bankası’nın kurucu üyesi olması da Çin-Azerbaycan iş birliği ilişkilerinin derinleşmesine katkı sağlamıştır. Ancak, Çin’in, Bakü’nün “Tek Çin” ilkesine özel vurgusuna rağmen, işgal altındaki Dağlık Karabağ sorununda somut bir adım atmaması dikkat çekicidir. 11 Aralık 2015’te, İlham Aliyev’e Çin’in Renmin Üniversitesi’nde “Fahri Tarih Profesörü” diploması verilmiştir. Çin, Azerbaycan’ın Kuşak-Yol Girişimi ülkelerinden biri olmasıyla ilişkilerini güçlendirmeye özel önem vermektedir. 30 Ekim 2017’de, Kuşak-Yol Girişimi’nin önemli bir parçası olan “Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı” açılmıştır.
Kazakistan
Kazakistan, 1992’de Çin’le diplomatik ilişkiler kurmuş ve bu ilişkiler zaman içinde artarak devam etmiştir. İki ülke arasındaki ilişkiler ekonomik temelli iş birliğine doğru ilerlemiş ve askerî-siyasi alanda da gelişme kaydetmiştir. Kazakistan’ın zengin enerji kaynakları, Çin’in stratejik enerji tedarikçilerinden biri olmasını sağlamıştır. Çin, bölge devletlerine düşük kaliteli hazır mal ihraç ederken, bölge devletleri de Çin’e ham madde göndermektedir. Çin’in büyüyen ekonomisi için önemli olan ham madde temini için Kazakistan, güvenilir bir tedarikçi ve transit ülke konumuna gelmiştir. Bu durum Çinli yatırımcıları enerji sektöründe Kazakistan’a yatırım yapmaya heveslendirmiştir. Ancak Çin’in Doğu Türkistan’daki politikaları ve Kazakistan’da artan Çin karşıtlığı, iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğini belirsizleştirme potansiyelini ortaya çıkarmıştır. Özellikle sosyal medyada yayılan ve Çin’in Kazakistan’dan toprak talebini içeren bir video, Kazakistan’da sert tepkilere neden olmuştur. Kazak halkının çoğunluğu, Çin’in yayılmacı politikalarını endişeyle karşılamıştır ve karşılamaya da devam etmektedir. Ülkede Çin vatandaşlarına toprak satışı ve yerleşim izni verilmemektedir. Ayrıca Çin’in kredi anlaşmalarının kamuoyuna açık olmaması dolayısıyla eleştirilmektedir. Kazakistan yönetimi, Çin ile sürtüşmekten kaçınmak adına, ülkede kalan Çinli göçmenlere müdahale etmese de bu durumun Kazak halkı arasında endişe ile takip edilmektedir. Bazı şehirlerde Çinli göçmenlerin yaşadığı bölgeler ve cadde isimleri Çin’e özgü hâle gelmiştir.
İki ülke arasındaki ilişkiler, Kazakistan’ın Çin’in Kuşak-Yol Girişimi’ne katılımıyla daha da güçlenmiştir. Çin’in Kazakistan’la olan ilişkileri, altyapı, petrol, doğalgaz ve nükleer enerji gibi birçok alana yayılmıştır. Kazakistan’ın Çin’e uranyum satışı, iki ülke arasındaki ticareti artırmıştır. Ayrıca Çin’in Kazakistan’ın finans sektörüne girmesiyle ilişkiler daha da derinleşmiştir. İki ülke arasındaki güvenlik konusundaki ortak yaklaşım, Doğu Türkistan bölgesindeki sınır güvenliğinin sağlanmasına öncelenmiş durumdadır. Kazakistan, Çin’in “Tek Çin” politikasını ve uluslararası örgütlerde Çin’in siyasetini desteklemektedir. Ancak Kazakistan’ın Uygur ayrılıkçılarına yardım ettiği iddiaları, ilişkilerde zaman zaman gerginliklere neden olmaktadır.
Kırgızistan
Kırgızistan, Çin ile tartışmalı sınır bölgelerinde çözüm bulmak amacıyla 1992’de “4+1” adlı bir çalışma grubu oluşturmuştur. Bu grup 1996’da dört tartışmalı bölge üzerinde anlaşmaya varmıştır. 26 Ağustos 1999’da ise son tartışmalı bölge olan Üzöngü-Kuuş’un %70’i Kırgızistan’a verilerek anlaşma sağlanmıştır. Ancak bu anlaşma dönemin Cumhurbaşkanı Askar Akayev’in muhalefet tarafından eleştirilmesine neden olmuştur. Kırgızistan’ın Çin ile ilişkileri ekonomik açıdan, Rusya ile ise askerî ve güvenlik alanlarında iş birliğine evrilmiş gözükmektedir. Dış politikasında Çin’e öncelik veren Kırgızistan, Tayvan ve Tibet konularında Çin tezini kabul etmekte ve Doğu Türkistan diasporasına ülkede faaliyet izni vermemektedir. Ülke, Çin’in yatırımlarıyla ulaşım eksikliklerini gidermeye, enerji ve teknoloji altyapısını geliştirmeye çalışmaktadır. Çin’in Kırgızistan’daki en önemli projelerinden ikisi “Çin-Kırgızistan-Özbekistan Demir Yolu” ve “Kuzey-Güney Kara Yolu”dur.
Sınır ticaretinde ve Kırgızistan’daki toptancı pazarlarında Çinlilerin artan etkinliği, halk arasında Çin karşıtlığının yaygınlaşmasına neden olmuştur. Kırgızistan’da yaşayan Çinlilere yönelik artan tepkiler, ülkede endişe yaratmaktadır. Ayrıca, Kırgızistan’ın Çin’e olan ekonomik bağımlılığı ve Çin’in ülke ekonomisindeki etkisi, egemenlik ve bağımsız karar alma yeteneğini olumsuz yönde etkileyebilme riski taşımaktadır. Kırgızistan, Kuşak-Yol Girişimi’ni destekleyerek ekonomik kalkınma ve altyapı yatırımlarının finansmanını sağlamayı amaçlamış ancak uluslararası finans kuruluşlarının uyarılarına rağmen ülke aşırı borçlanma tehlikesi altına girmiştir. Kırgızistan, Çin ile olan ticari ilişkilerinde dolayısıyla ekonomik olarak bağımlı hâle gelirken, halk arasında da Çin’e karşı bir tepki oluşmaktadır. Bu durum, ülkenin gelecekteki egemenlik ve bağımsızlık konusunda sıkıntılı bir süreç yaşama tehlikesi ortaya çıkarmıştır.
Özbekistan
Özbekistan, bağımsızlık sonrası dış politikasında denge siyasetine önem vererek bazen Moskova’ya bazen de Batı’ya yaklaşarak konumunu sağlamlaştırmaya çalışmıştır. Ancak devletlerle yakın ilişkiler kurmaktan kaçınan Özbekistan, bölgesel örgütlere katılmamayı tercih etmiş, katılsa da aktif rol almamıştır. Çin, Özbekistan’ın coğrafi konumu dolayısıyla kazanımlar elde etmeye çalışmıştır. 1994’ten itibaren Çin, Özbekistan ile hibe, kredi ve finansal iş birliği gibi alanlarda anlaşmalar imzalamıştır. 2000’li yılların başına kadar Çin-Özbekistan ilişkilerinde büyük gelişmeler yaşanmamış, Özbekistan’ın Şangay İş Birliği Örgütü’ne gözlemci sıfatıyla katılması ilişkileri ilerletmiş, Rusya ve ABD baskısına karşı bir denge oluşturmaya çalışmıştır.
Son 20 yılda Çin’in bölgedeki artan etkisini hisseden Özbekistan, bölgedeki diğer Türk devletleri arasında Çin’e karşı en temkinli davranan ülke hâline gelmiştir. Çin’den Özbekistan’a ulaşım süresini kısaltan bir otoyolun hizmete açılması, ekonomik ilişkilerin gelişmesini hızlandırmıştır. Özbekistan, doğalgaz, petrol, uranyum ve pamuk gibi ürünlerini Çin’e satmakta olup ülkede birçok Çin şirketi faaliyet göstermektedir. Çin’in Özbekistan’a yönelik mali desteğe olan ihtiyacı, ilişkilerini diğer devletlerden farklı bir boyuta taşımıştır. Ancak Özbekistan, Çin mallarının yerli üretimi olumsuz etkileyebileceği endişesiyle serbest ticaret bölgelerine izin vermemiştir. Ayrıca, Çin’in ülkeyi sadece transit bölge olarak kullanma ihtimali Özbekistan’ı endişelendirmektedir.
Çin-Özbekistan ilişkileri 2012’de “stratejik ortaklık”, 2017’de ise “kapsamlı stratejik ortaklık” seviyesine yükseltilmiştir. Bu beyanname ile Özbekistan, Çin’in egemenlik ve toprak bütünlüğünü desteklemeye devam edeceğini, Tayvan ve Tibet’in Çin’in ayrılmaz bir parçası olduğunu kabul etmiş ve “Tek Çin” politikasını destekleyeceğini beyan etmiştir. Çin ise Özbekistan’ın egemenlik ve toprak bütünlüğünü destekleyeceğini, sağlık, eğitim ve kültürel alanlarda iş birliğini artıracağını taahhüt etmiştir.
Tacikistan
Tacikistan, denize çıkışı olmayan bir bölge ülkesi olarak stratejik bir konuma sahiptir. Özellikle Türkmenistan ve Özbekistan’ın Çin, Pakistan ve Hindistan ile yaptığı ticari ve siyasi ilişkilerin kesişme noktasında yer almaktadır. Ülkenin lideri İmamali Rahman, Çin’in Kuşak-Yol Girişimi memorandumunu ilk imzalayan liderlerden biridir ve bu girişim kapsamında Çin ile stratejik bir ortaklık kurmuştur. Çin ve Tacikistan arasında imzalanan anlaşmalar, sınır ötesi demiryolu, yol ve doğalgaz boru hattı projelerini içermekte ve istihbarat paylaşımı gibi alanlarda iş birliğini öngörmektedir. Ancak bu iş birliği Tacikistan’ın özellikle tarım sektöründeki işbirliği ile Çin’in çıkarlarına daha fazla hizmet ettiği şeklinde eleştirilmektedir. Çin’in Tacikistan’daki kazandığı ihalelerde ve projelerde kendi vatandaşlarını istihdam etmesi, Tacik halkı arasında rahatsızlık yaratmaktadır.
Tacikistan’ın 2011’de Çin’e topraklarının %1’ini vermesi ve sonrasında Çin’in borçlarını kısmen silmesi Tacik halkı arasında hoş karşılanmamıştır. Ayrıca Tacikistan’ın Çinli şirketlere tarım arazilerini uzun vadeli kiralama kararı, kamuoyunda ciddi tepkilere neden olmuştur. Tacikistan’ın Çin ile gelişen ilişkileri, ülkeyi Çin sermayesine bağımlı hâle getirmiştir ve bu durumun devam etmesi hâlinde Tacikistan’ın borçlarını geri ödeme konusunda zorlanacağı bir durum ortaya çıkarmıştır. IMF ve Dünya Bankası, Tacikistan’ı dünyadaki borçlanma riski en yüksek sekiz ülkeden biri olarak değerlendirmiştir.
Çin-Tacikistan ilişkileri, 2017’de “kapsamlı stratejik ortaklık” düzeyine yükseltilmiştir. Bu çerçevede Çin, Tacikistan’ın elektrik ihtiyacını karşılamak üzere dört elektrik santrali inşa etme anlaşması yapmıştır. Ancak Tacikistan’ın altın madenlerinin işletme lisanslarını Çinli şirketlere vermesi gibi kararlar da ülkede endişe yaratmaktadır. Önümüzdeki dönemde, Kuşak-Yol Girişimi’nin Tacikistan’ı nasıl etkileyeceği konusunda belirsizlikler bulunmaktadır.
Türkmenistan
Çin ile Türkmenistan arasındaki ilişkiler, özellikle enerji kaynaklarının zenginliği nedeniyle Türkmenistan’a özel bir önem verilmesiyle başlamıştır. Türkmenistan, Çin ile ilişkilerini 2013 yılında “stratejik ortaklık” düzeyine taşımış ve Kuşak-Yol Girişimi mutabakat zaptını imzalamamıştır. Ayrıca Türkmenistan, Şanghay İşbirliği Örgütü ve Asya Altyapı Yatırım Bankası’nda kurucu üye olarak yer alarak Çin ile enerji, üretim, ulaşım ve altyapı gibi alanlarda iş birliği yapmıştır.
Türkmenistan, dünyadaki doğalgaz rezervleri bakımından dördüncü sıradadır ve 2000’li yılların başında çıkardığı gazın büyük bir kısmını Rusya’ya satmaktaydı. Ancak Çin son 10 yıl içinde Türkmenistan’ın gaz sanayisine büyük yatırımlar yapmış ve Türkmenistan gazının en önemli alıcısı hâline gelmiştir. Özellikle Galkınış gaz sahasından Çin’e gaz ihracatının başlaması, Türkmenistan’ı Çin’in en büyük gaz tedarikçisi hâline getirmiştir. Ancak Türkmenistan’ın Çin’e gaz ihracatından beklediği kârı, Orta Asya-Çin Boru Hattı’nın inşası ve Galkınış gaz alanındaki çalışmaların finansmanı için Çin Ulusal Petrol Şirketi’ne olan borç dolayısıyla elde edememiş, borçlarına karşılık gelirlerine Çin tarafından el konulmuştur. Bu durum Türkmenistan’ın ekonomik açıdan zorlu bir süreç yaşamasına neden olmuştur.
Tablodan da anlaşılacağı üzere Bağımsız Türk devletleriyle Çin’in ithalat-ihracat dengesizliği son 30 yılda Çin lehine gelişmiştir. Kazakistan ve Türkmenistan Çin’e hatırı sayılır gaz ve petrol ihracatı yapmaları dolayısıyla ticaretleri artıdadır. Sadece Ermenistan ile ilişkilerinin incelenmesi bile, Çin’in, Bağımsız Türk devletlerine bakışını net olarak ortaya koyacaktır.
Sonuç
Çin, “Kuşak-Yol Girişimi” ile bir taraftan bölgedeki etkisini artırırken diğer taraftan bu etki bölge halkı tarafından şüpheyle karşılanmıştır. Konfüçyüs Enstitüleri, göçmen işçi, Çinli işletmeler ve burslu öğrenci kabulü gibi alanlarda Çin’in “yumuşak güç” kullanarak etkili olduğu görülmektedir. Bu gelişmeler bölge halkının Çin’e karşı tepkisini ve protestolarını artırmıştır. Ayrıca Çin’in bölgedeki ekonomik yatırımları ve Çinli şirketlerdeki kötü çalışma koşulları da yerel halk tarafından yoğun protestolara neden olmaktadır. Çin’in bölgedeki yayılmacı siyaseti ve yerel halkın tepkisine mukabil, bölge devletleri Çin’e karşı denge politikaları izlemektedir. Çin’in bölgedeki ekonomik ilişkileri “borç tuzağı”na dönüşebilme ve bölge devletlerinin egemenliklerini tehdit edebilme riske taşımaktadır.
Bağımsız Türk devletlerinin bu denli ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkileri geliştirdiği ve birçok devletin ekonomik anlamda Çin’e bağımlı hâle gelme riski taşıdığı noktada Doğu Türkistan’da yaşananlara tepkiler çok cılız kalmış ve muhtemelen bundan sonraki süreçte de bu sessizliğin sürmesi devam edecektir. Doğu Türkistan’da 2017 sonrası ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı kamplara bir tek Kazakistan ses çıkarmış, bu sayede Doğu Türkistan’ın Altay bölgesindeki Kazakları Kazakistan’a iskânlı göçmen olarak kabullerine iki ülke rıza göstermiştir. Bölgedeki ülkelerden, Doğu Türkistan ile ilgili hiçbir sivil toplum kuruluşunun bulunmadığı Azerbaycan’da bir nebze olsun akademik çevrelerde Doğu Türkistan konuşulmakta, Kazakistan’da Uygur etnik kimliğine dair, siyasi amaç gütmeyen birkaç STK bulunmakta, lakin Türkiye’deki gibi bağımsız Doğu Türkistan siyaseti güden STK’lara izin verilmemektedir. Bu durum bölge devletlerinin hem ekonomik hem siyasi hem de kendi aralarındaki problemleri çözmeden ve ekonomik olarak güçlü birer devlet hâline gelmeden değişme ihtimali göstermemektedir. En azından şimdilik Suudi Arabistan, Mısır, Pakistan ve Tayland gibi ülkelerden Çin’e toplu geri göndermeler bölgeden yaşanmamaktadır. Sonuç olarak Çin’in bölgedeki etkisinin artmasının, bölge halkı ve devletler için potansiyel riskler doğurabileceği ve bölge devletlerinin bu duruma karşı dikkatli olması gerektiği hatırdan çıkarılmamalıdır.
Kaynakça
Alperen, Ümit; “Bir Kuşak Bir Yol” Girişimi ve Çin’in Orta Asya Politikası”, Bilge Strateji, C. 10, S. 19, (Güz 2018), s. 17-38.
Aydın, Aydın; “Küresel Mücadele Politikaları: Orta Asya’da Rusya, ABD ve Çin”, Süleyman Demirel Üniversitesi Vizyoner Dergisi, C. 6, S. 13, (2015), s. 1-11.
Aydın, Figen; “Kuşak ve Yol Projesinin Ekonomi Politiği ve Türkistan”, Gazi Üni. Sos. Bil. Ens., Basılmamış Yüksek Lisans tezi, Eylül 2018.
Birgül, Sultan, Yılmaz, Onur; “Çin’in Orta Asya’da Yumuşak Gücü”, International Social Sciences Studies Journal, Vol. 6, (58), (2020), s. 1142-1150.
Çalışkan, Burak; “Kazakistan’daki Çin Etkisi ve Doğu Türkistan Açmazı”, https://insamer.com/tr/kazakistandaki-cin-etkisi-ve-dogu-turkistan-acmazi_2322.html (8.1.2020).
Demirtepe, M. Turgut, Bozbey, İzzet Ahmet; “Accommodation or Assimilation? Chinese Government Policies Toward Uyghur Minority”, USAK Yearbook of Politics and International Relations, 5, (2012), s. 151-174.
Gonca, İsa Burak; “Enerji Güvenliği Çerçevesinde Çin Halk Cumhuriyeti’nin Orta Asya’daki Jeo-ekonomik Çıkarlar”, Süleyman Demirel Üni. Sos. Bil. Ens., Basılmamış Doktora Tezi, Isparta 2017.
Kodaman, Timuçin, Gonca, İsa Burak; “Jeo-ekonomik Hayaller: Çin’in Yeni İpek Yolu Girişimi’nin Orta Asya’da Algısı”, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, C. 5, S. 5, (2016), s. 1251-1261.
Kul, Ömer, Iliyas, Nurat; “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Güney Kafkasya Politikası”,21. Yüzyılda Kafkasya, Ed. Serdar Oğuzhan Çaycıoğlu, İstanbul, Kitabevi, 2022, s. 285-325.
Kul, Ömer; “Bağımsız Türk Devletlerinin Çin Halk Cumhuriyeti ile İlişkileri”, Türkiye Günlüğü, S. 146, (Bahar 2021), s. 144-166.
Kul, Ömer; “Çin: Dünya ile İlişki Kurma Şekli, Beklentiler ve Muhtemel Sonuçlar”, Gerçek Hayat Dergisi, S. 3, (2022), s. 154-162.
Kul, Ömer; “Çin’in Borç Tuzağına Düşmeyelim”, Ötüken Dergisi, C. 3, S. 192, (2021), s. 17-21.
Kul, Ömer; “Kapitalizmin Uluslararası Hâkimiyet Mücadelesi ve Çin”, TÜRKİZ Dergisi, S. 52, (2019), s. 97-120.
Kul, Ömer: “Yeni İpek Yolu’nun Türk Dünyası Ekonomileri Üzerine Etkisi”, Zamanını Aşan Miras: İpek Yolu Sempozyumu Bildiri Kitabı (İstanbul 2024), Ed. Rahmi Deniz Özbay, Fahri Solak, İstanbul, Korpus Kültür Sanat Yay., 2024, s. 335-354.
Omonkulov, Otabek; “Kuşak ve Yol Projesi Bağlamında Çin-Orta Asya İlişkileri”, Bölgesel Araştırmalar Dergisi, C. 4, S. 1, (Mayıs 2020), s. 45-115.
Peyrouse, Sebastien; “Discussing China: Sinophilia and Sinophobia in Central Asia”, Journal of Eurasian Studies, 7, (2016), s. 14-23.