Eğitim ve özgürlük kelimelerini yan yana getirdiğimizde ana dilin öğretilmesinden ana dilde eğitime, eğitime erişimden evde eğitime, eğitimin kişiselleştirilmesinden sivilleştirilmesine, eğitimin yaygınlaştırılmasından eğitimde özel girişimlere, eğitimin yerelleşmesinden küreselleşmesine kadar çok sayıda başlık gündeme getirilebilir. Ben bu yazımda, giriş mahiyetinde, eğitim ve özgürlük konusuna değineceğim.
Özgürlüğün Tanımı ve Anlamlılığı
Özgürlük felsefe, din, hukuk ve eğitim disiplinlerinin temel konularından olduğu için kelimenin çerçevesi ve muhtevasına yönelik derinlikli tartışmalar yapılmıştır. Sözgelimi özgürlük/hürriyet dini ilimlerde irade, kaza, kader bağlamında ele alınmış, konuyla ilgili ciddi literatür oluşmuştur.
Giriş mahiyetinde bir yazı olacağı için, iki sözlüğün tanımıyla yetineceğim. TDK Sözlüğünde özgürlük şöyle tanımlanmış: “Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbestî.”[i] Kubbealtı Sözlükte ise şöyle tanımlanmış: “Özgür olma durumu, bir kısıtlamaya ve şarta bağlı olmama, serbestlik, serbestî.”[ii]
Serbestlik, Keyfilik, Özgürlük
Sözlükler, “özgürlük” maddesinde esas itibariyle serbestliği, keyfiliği veya kısıtsızlığı tanımlıyor diye düşünüyorum. Özgürlük veya hürriyetin serbest kalmak, kısıtlamaya maruz kalmamak, mahpus olmamak, keyfince davranmak hâlinden daha özgün, anlamlı ve aktif bir duruma işaret etmesi gerekir. Aradaki hayati farkı ortaya koymalıyız. Herhangi bir kısıtlama ve zorlamaya maruz kalmayarak serbest kalan insan, tutumlarını, davranışlarını ve tercihlerini neye göre şekillendirecek?
Bir kısıtlama ve zorlamaya maruz kalmadığını hissederek serbest kalan insan, tutumlarını, davranışlarını ve tercihlerini, zorlama veya baskı olarak görmediği, etkilenme diye tanımlayabileceğimiz razı olduğu faktörler belirleyecektir. Mesela çevrenin özendirmesi veya telkinleri, ailenin örneklikleri, medya yayınları, piyasa ve popüler trendler, önceki yaşlarda eksik bırakılmış ve ihtiyaç olmayı sürdüren durumlar, ideolojik veya idealist tasavvurlar, kariyer ve iş planları insanın eğitim tercihlerini şekillendirecektir. İnsan, sıraladığım dinamiklerin tesirini samimice içselleştirmiş ve kişisel yaklaşımına dönüştürmüş ise bunları zorlama, baskı, dış etki gibi görmeyecek, iradesinin tezahürü olduğu düşüncesiyle kendini özgür, isteklerini elde etmeyi de özgürlük kabul edecektir.
Peki, buna gerçekten özgürlük diyebilir miyiz? Özgür olmak, serbestlik, bağımsızlık, baskısızlık veya hürriyet ile başlar ancak bunlarla tamamlanmaz. Şöyle düşünelim: Hapisten kurtulan kişi serbesttir, kısıtları kalkmıştır, baskı altında değildir ancak özgür olup olmadığı sonraki adımları ve yeni tercihleriyle anlaşılacaktır.
Çocuk ve eğitim ilişkisi üzerinden örneğimizi geliştirebiliriz. Çocuk merkezcilik veya çocuk egemenlik olarak özetleyebileceğimiz bir tarzın hâkim olduğu günümüzde, çocuğun istediği eğitimi alması, istediği okula gitmesi onun özgürlüğünü mü yansıtır, serbestliğini mi? Bu, özgürlük olamayabilir, olabilir de… İsteğinin şekillenmesine bağlı olarak, serbestlik veya keyfilik de olabilir. Eğitim dışındaki günlük yaşam tercihleri söz konusu olduğunda, özgürlük kabul edilen hâllerden bazıları, hedonist, haz, isteklilik diye de tanımlanabilir.
Keyfiliğin Özgürlüğü Kısıtlaması
Ayrıca, dönemlik keyfiliğin, sonraki zamanlarda özgürlüğü engelleyici durumlara sebep olup olmayacağı da önemlidir. Platon’un aşırı özgürlüğün aşırı köleliğe yol açacağına dair yaklaşımı, anlık mutluluğu amaçlayan hazların sebep olacağı özgürlüksüzlük durumunu vurgulaması bakımından önemlidir. Şu cümle onun: “Normali aşan bir özgürlük (serbestlik) hem tek tek kişiler hem de devlet düzleminde aşırı bir uşaklığa (köleliğe) dönüşür.”[iii] Şu cümle de Platon’un: “En üst düzeydeki özgürlükten (serbestlikten) en büyük ve katı uşaklık (kölelik) doğar.”[iv] İslam inancındaki nefsin esiri olmaya dair anlatıları da bu bahse dâhil edebiliriz. Nefsî, keyfî, süflî, hadsiz davranışlar eylemin sahibini zamanla davranışının esiri hâline getirir.
Günlük konuşmalarımıza yansıyan “İstediğini söyleyen, istemediğini işitir.” atasözü de prensipler çerçevesinde değil, anlık tepkiler ve arzularla söz söyleyenin, kötü sözlere maruz kalacağını anlatması bakımından benzer bir duruma işaret etmektedir. Benzer şekilde, kişinin zorla köle yapılmasıyla gönüllü köleliği arasında fark vardır ama köleliğin gönüllü olanı da özgürlüğün olmadığı anlamına gelir.
Otorite ve Şartların Özgürlüğü Engelleyiciliği
Konunun diğer veçhesi de var. Kişinin, keyfince her istediğini yapması gerçek özgürlük olmayacağı gibi, istediğini yapamaması da başka insanların veya otoritenin istediklerini ya da şartların kabullendirdiğini yapması anlamına gelebilir.
Sözgelimi ebeveynin bilince dayanmaksızın çocuğunu bir eğitim türüne zorlaması, okul türleri ve erişim şartlarının sınırlılığı, okullara giriş sınavlarının sadece puanla yapılması, istihdam imkânlarının bazı okul türlerini öne çıkarması, siyasî ve sosyal aidiyetlerin doğurduğu tercihler, devletin makbul vatandaş anlayışının eğitime yansıması, göç ve afet gibi olağanüstülüklerin oluşturduğu şartlar, önceki okulun niteliği, toplumun çocuklara ve gençlere yönelik yaklaşımları da serbestliği azalttığı gibi özgürlüğü de engelleyebilmektedir.
Şu ana kadar, bir kısıtlama veya zorlamaya maruz kalmayarak serbest kalan insanın tutumları, davranışları ve tercihlerinin şekillenmesini eğitim açısından mütalaa ettim. Bir de müfredat, okul türleri, okul sayıları, okulların coğrafi dağılımı gibi eğitim sürecinin diğer aşamalarının şekillenmesi var. Mezkûr süreçlere istihdam imkânları, gelecek politikaları, kariyer eğilimleri, küresel politikalar, teknolojik dönüşüm, bölgesel şartlar ve kalkınma öncelikleri gibi çok sayıda faktörün etkisi vardır.
Görüldüğü gibi hem kişinin eğitim tercihleri hem eğitim ortamları, çok faktörlü ve heterojen bir süreçte şekilleniyor. İnsan, bu faktörlerle arasındaki etkileşime bağlı olarak, kendini serbest veya baskı altında olduğunu düşünebilir.
Bu aşamada eğitim ve özgürlük arasındaki dengeli, makul hatta zorunlu ilişkiyi nasıl kuracağımıza zihin yormaya başlayabiliriz. Ben, eğitim ve özgürlük ilişkisine eğitimin özgürleştirici fonksiyonları ve varlık felsefesi açısından bakmayı tercih ediyorum.