İbrahim Tenekeci tarafından yazılan “Yakın Şahitlik” 26 Eylül 2018 – 25 Eylül 2019 tarihleri arasında Yeni Şafak Gazetesinde kaleme aldığı köşe yazılarından derlenmiştir. Sade bir anlatımın derinlikle buluştuğu Yakın Şahitlik, yaşamın olağan hızında ‘küçük bir ayrıntı’ olarak karşımıza çıkıyor. Bu esere yazarın “yakından şahit” olduğu, siyasi ağırlıklı gözlemlerini, eleştirilerini kaleme aldığı denemeler diyebiliriz. Siyasetten kastın sadece partiler değil. Hasbî olmayan, hesabî olan her şey diyebiliriz.
Dünyanın eksiği, insanın isteği bitmez. İhtiyaç ile ihtiras arasındaki mesafe uzun gibi görünse de bir anda kısalabilir. Eserde toplumun sorunlarını bir şairin gözünden nasıl yorumlandığını okuyoruz. Siyasi demeçlerin ağırlıklı olduğu bu eser yakın siyasi tarihimize ışık tutmaktadır. Kendisinin de ifade ettiği gibi “Sağlıklı ve değerli bir eleştiride bilgi, adâlet, olgunluk, tecrübe ve üslup aranır. Eleştiri sahibinin hassas bir terazisi ve sağlam bir dengesi olması gerekir. Böylece kıymetli ve hakkaniyetli fikirlerinden istifade etmiş oluruz.” Yazarın yukarıda belirtmiş olduğu hususlara riayet ederek bu eseri kaleme aldığını söyleyebiliriz. Esasında ilmi siyaset yapabilmek; dürüstlük ve samimiyet ister. Toplumun zamanla hayret duygusunu kaybettiğini ve yerini hırs ve kalabalıkların doldurduğunu tüm çıplaklığı ile okuyucuya ifade etmiştir. Bu noktaya gelmesinde toplumun yöneticileri de payına düşen kısmını almıştır. “Bize emanet edilen imkânlar ve makamlar, bir gün mutlaka elimizden alınacaktır. Buradaki esas mesele, onları teslim ettikten sonra elimizin temiz kalıp kalmadığıdır.”
Esasen herkesin dünyadan dertli, şikâyetçi ve alacaklı olduğunu söylüyor. İnsanların aldıklarında değil verdiklerinde, kendi yanlışları yerine ona yapılan yanlışları daima hatırladığını… İnsanların birbirlerinden emin olma halini yitirdiğini ve artık kuşku ve ‘acaba’ ifadesi ile yaşadıklarını düşünmektedir. Eser nihayetinde insanın önce kendisine bakmasını yani aynaya bakmasını tavsiye eder. Burada insanın aynaya bakması tabiri dışımızla değil, içimizle ilgilidir. “Sade bir hayat yaşayan büyüklük taslamayan, hırs yapmayan insanların başka bir şeye dönüştüğünü görmedim. Yolculuğa nasıl başladılarsa öyle devam ediyorlar. İnsana başladığını bitirme sevinci yeter buna istikamet diyoruz.” Yazar bu zor zamanlarda yine de umudu yitirmemeyi istikamet üzere yaşamayı ve yürümeyi büyük bir ideal olarak ortaya koymuştur.